Abdulvahap Kaygusuz

ENSAR ENSARLIĞINI MUHACİR MUHACİRLİĞİNİ BİLMELİ

Abdulvahap Kaygusuz

Suriye’de meydana gelen iç savaş nedeniyle ülkemizin bütün kentlerine gelen Suriyeli din kardeşlerimizi misafirlerimizi bağrımıza bastık.

Bizler Ensar’lığı Medineli Müslümanlardan öğrendik. Gelenler muhacir kardeşlerimizdir dedik bağrımıza bastık. Önce onlara yüreklerimizi açtık. Sonra sınırlarımızı açtık. İllerimizi açtık. Evlerimizi yuvalarımızı açtık.

Kadim medeniyetimizden gelen engin kültürümüzü gösterdik. İslam kardeşliğinin en güzel örneklerini sergiledik.

Gelelim karşı tarafa. Gelen Muhacirler de bizim bu tavrımıza muhacirlik mantığıyla katkı sundular. Misafirliklerini bildiler. Kimi iş aramaya, kimi elinden gelen bir mesleği varsa onu sergilemeye çalıştı. Kimseye muhtaç olmadan geçimini temin etmek için Ağaç sanayinde, oto sanayinde çalışan birçok sanatkârı var. Marangozu var elektrikçisi var. Sıvacısı var. Oto tamircisi var. Oto lastikçisi, camcısı, aşçısı, doktoru, hemşiresi var. Sıvacısı, ekmekçisi, tesisatçısı var.

Bir de bunların boş gezenleri var. Geçimleri nasıl mı? Bir kısmına AB veya BM bir miktar para veriyor. Zaman zaman duyuyoruz. Açıkçası çok da fazla bilmiyorum Ama bildiğim kadarıyla göç idaresi bunlarla ilgileniyor. MABEK dışında yaşayanlar Kenar mahallelerde ucuz kerpiç evlerde oturuyorlar. Yine sayılarını tam olarak bilmiyorum ama 18-20 bin civarında diyorlar. Bazı dernekler bu vatandaşlara yardım da ediyor.

Ancak gelelim konunun en can alıcı noktasına.

Öncelikle kendi başımızdan geçen bir olayı kısaca paylaşayım. Yeşilkaynak ’ta babadan kalma bir evimiz var. Dedik ki bunlar muhacir. Annemizin Babamızın hayrına 2 oda bir salon mutfak banyodan oluşan bir bölümü bunlara verdik. 50 lira da aylık koyduk ki paramızla oturuyoruz desinler. En azından elektrik, su paralarını öderiz dedik.  Kardeşim evlerinde olan, kap kacak,  yatak çarşaf, kanepe halı ile evlerini döşedi. Sobalarını kurduk. Evlerine taşınan 3 kişilik aile bir hafta sonra 30 kişi oldu.

Sonrasında evin dışında ekmekliği, odunluk bölümüyle birlikte yaktılar. Bir sonraki hafta evin giriş kapsını yaktılar. Aradan bir müddet vakit geçtikten sonra çocukları mahalleye zarar vermeye başladı. Kiminin çocuğunu dövdüler. Kiminin camını kırdılar. Hırsızlıklarla anılmaya başladılar. Olmadı, Gidip çıkın artık yeter dedik. Tehditle karşılaştık. Muhtarla gittik aynı tavır sürdü. Sizi polisle sınır dışı ederiz deyince 3 gün içinde evi boşalttılar.

Evin içine girdik. Ara kapılar kırılıp yakılmış. Verdiğimiz halılar 2’ye katlanıp arasına ve kanepe içine sobanın külleri doldurulmuş.  Dahasını yazmayacağım.

Önceki gün temellide bir manavda alışveriş ediyoruz. Birçok de aile alışveriş ediyor. 3-5 tane Suriyeli gencin yapmadıkları terbiyesizlik kalmadı. Bir yandan müşterileri, bir yandan işyeri sahiplerini rahatsız ediyorlar. Adamlar meyve sebze veriyor. Beğenmiyorlar. Elleri içinde. Müşterileri rahatsız ediyorlar. Edepli işyeri sahibi, edebinden susuyor. Aslında Malatya tabiriyle bunlar muhacir değil tam köteklik diyeceğiz de dilimiz varmıyor.

Aynı tavırları şehir meydanlarında, otobüs duraklarında, şire pazarında da görüyoruz. Kabadayılık, trafiği tehlikeye sokma, dilencilik yaparak insanları zorla rahatsız etme gibi davranışları görmemeye çalışsak da gözümüzün içine soka soka yapıyorlar. Camiler de 2 rekat Cuma namazı kılmaya nerdeyse hasret kaldık.

Kısaca vatandaş şunu diyor. Ensar’sa ensar, Muhacir ise muhacir. Herkes yerini bilmeli edebiyle takılmalı. Eskiler derlerdi ya..!  3 tanesini hükümet meydanında sallandıracaksın. O devirler geçti de. Benim de canı gönülden katıldığım vatandaşın bir talebi var. Rahatsızlık mı veriyor. Tutacaksın kulağından götürüp sınırından yollayacaksın memleketine gitsin kimi rahatsız ediyorsa etsin bana ne. İyiler efendi olanlar da bizim muhacirimiz. Başımızın tacı olsun.

Yazarın Diğer Yazıları