Necip Cengil

Tükenen Şehir Sohbetleri 1

Necip Cengil

Üstadımla sesli düşünüyorduk…

Malatya’mız ve ülkemizin sorunlarını, çözüm yollarını, mevcut yöneticilerin liyakatlerini, genel anlamda liyakat meselesini, inanç ve ideolojilerin “vurguncularını” konuşuyorduk. Kapasiteleri nakıs kişilerin nasıl olup da hadlerini aşan görevlere talip olabildiklerini, çevre oluşturmalarını, şehirlere musallat olmalarını, kent ve şehir anlayışlarını tahlil etmeye çalışıyorduk. 

Bir ara “işin namusu” üzerinde durduk.

Namus aynı zamanda vahyin meleği Cebrail’in ismiydi. Ondan hiçbir yanıltıcı bilgi gelmemişti. O insanlığın kurtuluşunu besleyen bilgiler taşımıştı. Aracı olduğu bilgiyi değiştirmeden, eksiltip arttırmadan resullere getirmişti. Haliyle “işin namusu” gereği, devletin imkânlarıyla şehirlere hizmete talip olduklarını söyleyenlerin de bu “namus” gereğince hareket etmeleri gerekir dedi üstadım. Devletin imkânlarıyla şehri imar etmeleri, hiçbir bilgiden, teknikten, projeden, yatırım bedelinden çalmamaları, eksiltmemeleri gerekir dedi. Buna ne kadar riayet edildiğini tarihin her şeyiyle kaydettiğini söyledi.

Sohbetimizi merak edenlerden katılmak isteyenler müsaade var mı dedi, yer açtık, söyleşmeye davet ettik. İstişarede kıskançlık olmazdı, öyle öğrenmiştik.

Bu şehri tanıyor musunuz dedi üstadım.

Şehri her yönüyle tanınmaz hale getirdiler ve mağdur bir şehir oluşturdular dedi sohbete katılanlardan biri… Mağdur, gadre uğramış bir şehirde yaşıyoruz dedi. Gadre uğramak nedir derseniz mesela deprem yönetmenliği güncellenmeyen, kişisel ilişkilerle işlerin kotarıldığı, devletin sunduğu imkânların heba edildiği, kişisel reklamların hep öne çıktığı ve hizmetin çok da önemsenmediği bir şehirden bahsediyoruz. 

Bir diğeri “kapalı kapılar ardından kirli hesaplarla, liyakat ehli nice insanın devre dışı bırakıldığı, köşesine çekilmeye zorlandığı, toprağın altını sadece “oradan kasama ne doldururum” hesaplarıyla kale alan anlayışların giderek körelttiği bir şehirden bahsediyoruz” diyerek katkıda bulundu.

Vurgun var kardeşim dedi bir diğeri ve vurgundan pay alma oyunları var, yönetilen değil tüketilen bir şehir var diye ekledi.

Akıllı olun dedi bir diğeri, etiniz ne budunuz ne, bahsettikleriniz şehrin sahipleri olduğuna inanmışlar, vurgunu vurabiliyorlarsa size de farklı iyilikler düşünebilirler, çekilin köşenize seyredin. Neyi mi? Bir şehrin daha nasıl yıkılabileceğini, tüketilebileceğini…  Nasıl düzelir, nasıl iyileşir gibi kafa yormalarınıza müsaade etmezler  “tüketilen şehrin sahipleri” akıllı olun…

Hepimizin bildiği şeyler dedi üstadım, birileri kendilerini şehrin olmazsa olmazı ve sahipleri gibi görüyor ve bir gizem oluşturmuşlar, oluşturdukları bu gizemle şehre dair iyi şeyler düşünenleri korkutmaya yönelik laflar üretiyorlar. Bakın çarpılırsınız demeye getiriyorlar. Böyle olunca da liyakat ehli nice insan kendilerinden beklenen cesareti gösteremiyor ve şehri “şehri tüketenlerin insafına” terk ediyorlar.

Ben onların borusunu çalmadım yanlış anlaşılmasın dedi biraz önce konuşan.

Hayır dedi üstadım sizi suçlamadım, yürürlükte olan bir caydırma politikasından bahsettim. Buna karşı da mücadele namusunu beslemek gerekir. Öncelikle “alkışçıların” huylarından vazgeçip “şehre kim faydalı olur” sorusunu kendilerine sormaları ve “karşılanan kişisel taleplerinin” kölesi olmaktan kurtulmaları gerekir. Zira söz konusu olan şehrin yarınlarıdır ve şehrin kayıp yıllarına yeni kayıp yıllar eklenmemelidir.

Peki siz mesuliyet üstlenmeye talip olur musunuz dedi sohbete katılanlardan biri… Birbirimize baktık.

Neden olmasın dedi üstadım. Bu şehir kişisel hırs ve reklamların esiri olmaktan kurtulmalı. Bu şehrin, bütün taraflarıyla istişareye önem veren ve devletin sağladığı imkânları şehre hizmete dönüştürecek bir akla ihtiyacı var. 

Kısa bir sessizlik oldu.

O halde oynanacak ayak oyunlarına da hazır olmalısınız dedi soruyu soran zira bu şehirde hırslarının yakıcı ateşinden inşa ettikleri atlarıyla dolaşanlar var.

Hele bir niyeti halis liyakat ehli insanlar “bismillah” desin, hırs ateşinden atlarla dolaşanların da bilemedikleri bir hesap vardır dedi üstadım.

Yorumlar 1
Ahmet 01 Kasım 2023 02:57

ÜSTADINA VE ONUN GİBİLERE TAVSİYEM KALBİNDE DÜNYA SEVGİSİ YOKSA KORKMASIN MUZAFFER OLAN MILLETLERİN VE KOMUTANLARIN EN BÜYÜK ÖZELLİĞİ DÜNYA MALINA ZEVKLERİNE TAMAH ETMEMELERİ .

Yazarın Diğer Yazıları