Necip Cengil

Akıl sahipleri

Necip Cengil

İman belki her insanın bakış açısıyla aynı şekilde ele alınmaz ve tarif edilemez ama onun “akıl sahipleri” için olduğunu bilmeliyiz zira iman sorumluluk ister ve ancak akıl sahipleri sorumludur. Aklını kullanmayanların durumu ise daha farklıdır; sorumlu olduklarını biliyorlar ancak aklın imanla birlikte ortak yolculuğunu tam olarak yaşamıyor veya hiç gerçekleştiremiyorlar. Belki aklı bir ayrıntı olarak değerlendirenler de var yani imanı insanın hangi özelliğinin üzerine oturttuklarını düşünmek gerekiyor. Fuad yani kalp ve aynı zamanda akıl ufku fakat kalbi tefekkürden arındırılmış bir teslimiyet ve kör bağlılık bahçesi olarak görenler de var. İşletilmeyen akıl/kalp/iman birlikteliği insanı bir işgal coğrafyası olmaya müsait hale getiriyor.

Tefekkür akıl sahibi olmanın bir ürünüdür ve asla terk edilmemesi gereken bir ibadettir diye düşünüyorum. Oysa akıl/kalp/iman ortak yolculuğu sağlanamayınca tefekkür de yaşanamıyor. Tefekkür ibadeti devre dışı kalınca işgal coğrafyasının işgalcileri çeşitleniyor, en güzel surette yaratılan insan tanınmaz hale geliyor, slogan çalılığı içinde fikri olarak kan revan içinde çırpınıyor ama bu çırpınışı, hakikat yolculuğunun olmazsa olmazı görüyor. Güdüldüğünü anlayamıyor. Mesela aklını kullanmayan birileri, ölçüde ve tartıda adaleti, insanların mallarını gasp etmemeyi anlatan Şuayb peygambere “sana bunları namazın mı söyletiyor, seni süreriz” derken taraftar bulabiliyorlar. O taraftarlar gasp ve hırsızlığın kendi çalılıklarının içinde yasal hale getirilmesine değil Şuayb peygambere karşı çıkıyorlardı.

Aklı devre dışı bırakmak genel bir beşer hastalığı. Mesela öfke aklı devre dışı bırakır, öfkeyle cümle kurmak aklın kontrolünde olmaz ve her ideoloji ve inançtan kişi maalesef öfkenin egemenliğinde cümleler kurabiliyor. Kimi durumlarla karşılaştıklarında, kendilerinden farklı düşünenlere karşı öfke üretimi cümleler kurmakta beis görmüyorlar. Coğrafyamızın kıymetlilerinden Mevlana’nın tarif ettiği hali yaşıyorlar: Akıl ve öfke anlaştılar, biri geldiğinde diğeri gidecekti!

Epey bir zamandır ekranlardan taşan öfke cümlelerine şahit oluyorum. Bu durum tefekkür etmemenin, akıl/iman/ bilgi ortak yolculuğunu başaramamanın bir yansımasıdır. Sosyal medyada tezahürleri var, siyaset ve basın yayın hayatında da… Doğruları bulmak, doğruya yolculuk, ortak hakikat arayışı değil de “galiplerden olma telaşı” her hallerinden okunuyor. Neredeyse tamamı recme karşı ama oluşturdukları “karşı tarafı” taşlamaktan yani recmetmekten çekinmiyor, ellerine geçen her taşı pardon dillerine gelen her kelimeyi savuruyorlar. Hep birlikte memlekette bir cehennemi ortam oluşturmanın yarışına girmişler adeta…  Özellikle de bir seçim ortamına adım attığımız şu günlerde “galiplerden olmak telaşı” bütün tarafları sarmış… 

Kim kimi ne ile vurup mağlup edeceğinin peşinde… Öfke, galip gelme histerisi gelmiş akıl geri çekilmiş… Yalan ifadelerin yalanla değil hakikatle güçlü bir bağını oluşturma hırgürü yaşanıyor. Öfkenin tutsak kıldığı akıl, yalanın köleleştirdiği bakış ufku ile gelecek bir “galiplerden olmanın” sonrası ne olacak? Bütün bu olumsuzluklar hangi “iyiyi” getirecek? Hangi iyiyi yaşatacak? Ülke nasıl bir iyiliğe ulaşacak? 

“Ülkeyi ben daha çok seviyorum yani ben galip gelmeliyim” duruşu… Bu duruş sahipleri, eşini çok sevdiği için katledenlere dair haberleri de dinliyor ve seyrediyor; katil yapan sevgi nasıl oluyorsa?! “Memleketin ufkunu karartan sevgi mücadelesi mi” demeliyiz buna? Belki bir kısmının bu toplumun mesela inancıyla sorunu var diyebilirsiniz ancak güya inançla barışık olduğunu söyleyen kesimlerden de “ufuk karartan sevgi” yarışına girenleri görmezden mi gelmeliyiz?

Akıl sahibi olup o aklı taşımak, tefekkür etmek, aklın ve kalbin birlikteliğini sağlamak kolay iş değil, bu nedenle hem insan olmayı hem insan kalmayı nicesi başaramıyor, bal bile zehir oluyor dillerinde… Balı zehre dönüştürenler dünyası aklı, tefekkürü devre dışı bırakanların dünyasıdır, bakış açısıdır ve bu bakış açısıyla memleket iyiliğe ulaşmaz.

Yorumlar 1
Ahmet 24 Aralık 2023 23:07

Dünyaya dalmış kendini akıl sahibi zanneden kanaat önderlerimiz sayesinde ensemizde daha çok boza pişirirler .

Yazarın Diğer Yazıları