Necip Cengil

Kelimeleri savurmayın

Necip Cengil

Ey insan kelimeler sana rastgele, sağa sola savurasın diye öğretilmedi. Onlar meleklere dahi verilmeyen emanetler. Sen o kelimelerle kendini, hayatını, aileyi,  sokağı, mahalleyi, şehri, ülkeyi, dünyayı inşa edeceksin. Tefekkür eleğinden geçir onları. Akıl sepetinde değerlendir. O kelimeleri sana öğreten Allah’ın ölçülerine göre cümle kur. Öfkeni besleme onlarla, haram hanesi oluşturma. Aile incinmesin, sokak incinmesin, şehir incinmesin, ülke incinmesin, dünya incinmesin.

Bakıyorum da kelimeleri insanların kafalarını yaracak taş gibi savuruyorsun, taş atar gibi, kılıç sallar gibi kullanıyorsun. Özünde güzel olan kelimeler sende baş yaran taşa, bel kıran sopaya, boyun koparan kılıca dönüşüyor, yapma! Bu özgürlük değil, haddi aşmaktır, ölçüden şaşmaktır, kelimelere ihanet etmektir. Güzel söyleyin, güzel olanla söyleyin, takva ehli olun uyarılarına aldırmamaktır.

Ne kelimeler var ki dilinde zehir olup yayılıyor. Cennet kelimesi bile, onca güzelliğine, heves edilir olmasına rağmen sana küskün. Hor kullandığın için. Onun güzelliklerini nice yaratılandan kıskanarak, kendine cenneti parselleyen kişi payesi verdiğin için. Öfkeyle söylediğin için. Hiddetle içinde cennet geçen cümleler kurduğun için. Oysa belki insan için kelimelerin en güzeli olan cennet kelimesi senden bu kelimeyi güzellikle kullanmanı bekler. Sahi cenneti bile anlatırken neden o kadar öfkeleniyorsun. Öfkenin cehennemden olduğunu düşünmüyor musun? Öfkenin akıldan kopuk olduğunu bilmiyor musun? Aklın ve yüreğin birlikte güzellikler inşa etmesi gerektiğini sana ne unutturdu?

Bir tek sen mi varacaksın, dünyada aşina olduğun meyveleri tadına, yalnız senin için mi yaratıldı cennet veya senin çemberine girenler için mi?

Cennetin dilini düşünmek zor mu yoksa işine mi gelmiyor? İyi de cennetin dilinden uzak, kelimeleri rastgele savurarak ne kazanacağını sanıyorsun? Söyleyeyim; barışı beslemediğin kesin, kavgayı özendirdiğin ortada, barışın hayırlı olduğunu öğreten ilahi emir sana küskün! Aileden başlamak üzere, hayırlı olanın kavga değil barış olduğunu kitaptan okumadın mı? Yoksa kitap okumadan, kitaba danışmadan mı konuşuyorsun? Allah’ın resulü senin kullandığın dili, üslubu hiç kullanmadı, kelimelerle insanlara saldırmadı, düşünsünler, uyansınlar, hayata katkıları olsun diye uğraştı. O cenneti anlatırken, dinleyenler hayranlıkla dinledi, hiç pişman olmadılar.

Kelimelerin insana kimlik olduğunu bilmelisin.

Mesela sana öfkeli adam, kavgacı kişi, ateş soluyan denmesi hoşuna gider mi? Eğer hoşuna gidiyorsa zaten kaybedenlerdensin demektir. Vakit kaybetmeden kazanacağın yola girmenin yollarını ara… Ağzından bal süzülen kişi dense iyi olmaz mı, iyi olan bu değil mi? 

Öfkeyle, tehditle, saldırgan bir ağızla söyleyince kelimeler daha mı verimli oluyor, öyle mi düşünüyorsun? En aşağı derekedeki kişiye, Firavun’a Musa’yı gönderen Allah “git ona güzel kelimelerle konuş” demek yerine “ağzına geleni söyle” diyemez miydi? Neden “kavli leyyin” ile konuş dedi. 

Kelimeler emanet ve emanetler adaletle, merhametle taşınırsa güzel şeyler olur.

Ey insan kelimeleri rastgele savurup durma, yeter onların senden çektikleri, yeter onlarla hayata çektirdiklerin!

Güzel demiş Yunus Emre:

“Keleci bilen kişinin yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı söz ola bitire başı
Söz ola ağılı aşı bal ile yağ ede bir söz”

Yazarın Diğer Yazıları