Altan Murat Ünal

Sapmalar Ve Değişen Algılar

Altan Murat Ünal

İslami amaçlarla yola çıktıklarını söyleyen bazı yapılanmalar giderek küresel sisteme entegre olmuşlardır. İslami toplum arayışı içinde olmayan, cihadı önemsemeyen, muhalif damarları bulunmayan, hak ile batıl arasında uzlaşma arayışından başka bir çaba sarf etmeyen bu yapılanmalar küresel sistemin ayrılmaz birer parçası haline gelmişlerdir. Öyle ki bazen toplumların bozulan asayişleri onların aracılığıyla düzeltilmekte, bazen küresel egemen güçlerin talepleri onlar tarafından yerine getirilmekte, bazen hak arayışı içerisinde olan insanlar onların baskılarıyla susturulmaktadır.  

Küresel sisteme entegre edilemeyen yapılanmalar ise şiddete yönlendirilmektedir. Şiddet yanlısı yapılanmalar ön plana çıkarılarak bu örgütler üzerinden İslam’ın algılanması istenmekte ve bu örgütler örnek gösterilerek Müslümanların barbar, terörist olukları konusu işlenmektedir. Bu örgütlerin yapmış oldukları eylemler Müslümanlara mal edilmeye çalışılmaktadır.
İslam'ın yanlış algılanması için başka yöntemlere de başvurulmaktadır. İslam’ı egzotik ve batıni muharref yorumlarla anlatan kişileri kullanarak uluslararası programlar düzenleyen Batı, bazı vakıflar aracılığıyla da özel çalışmalar yürütmektedir. UNESCO tarafından düzenlenen birçok sempozyum, ABD’de Ford Vakfı’nın Kur'an tarihselciliği üzerine yapmış olduğu çalışmalar bunlardan bazılarıdır. 

Batılı paradigmanın modernist İslam algısıyla birlikte istediği en önemli şey İslam beldelerinde kaos ortamının sürekliliğidir. Bu şekilde ancak İslam coğrafyasına hâkim olunabilir onlara göre. Batının istediği ikinci şey, donuk din anlayışının ve Müslümanların bir diriliş hamlesine girişmemesi için statükonun devam etmesidir.

Olup bitenler karşısında hareketsiz kalmak, çözüm adına bir adım atmamak belki de işin en vahim yanıdır. Oysa Müslüman gibi davranmak yetmez, Müslüman olmak gerek. İslami değerlerin yerini, ağırlıklı olarak, prestij kazanan kapitalizm ve popüler pagan kültür almıştır. Toplumlar kapitalizmin ve popüler pagan kültürün bombardımanı altında yeniden şekillenirken Müslümanlar da bu bilinç çarpılmasından payını almıştır. Bu savrulma birçok şeyi etkilemiştir. Birlikte mücadele eden, birlikte direnen, her türlü acıyı ve sevinci birlikte paylaşan insanların giderek yollarının ayrıldığı, derin travmaların yaşandığı bir gerçektir. Yalnızca kendilerini çürütmekle kalmadılar; kardeşliği, sırdaşlığı da çürüttüler tavırlarıyla.        

Doğru ve tek kaynaktan beslenilmediği takdirde bir olmak, birlikte hareket etmek mümkün olmadığı gibi bir olmak yerine bin olmak, birlikte hareket etmek yerine parçalanmak kaçınılmaz hale gelir. Kaynağı ilahi olan din ilk günkü gibi yerindedir ve vahiy tüm tazeliğiyle, tüm zamanlara hitap etmektedir. Duru ve tertemiz olarak... Şeytanın en etkili silahlarından olan detayın içinde kaybolmamak için asıl kaynağa, Kur'an'a dönüş gerek. Toplumları yönlendiren, hayatı düzene sokmaya çalışan Kur'an... Zira alternatifi olmayan tek çözüm ve tek yaşantı kaynağı İslam'dır. Ne var ki, Müslümanların din anlayışları zamana uygunluk ya da başka nedenlerle büyük değişim geçirmektedir. 

Dini yalnızca bir etiket, rozet olarak görmek isteyenlerin din ile ne kadar ilgileri olabilir? Dinde sapmalar arttıkça din algıları da değişmektedir. Değişen algılar sonucunda kavramlar anlamsızlaşmakta, din istismar edilmektedir.  Din ya dünyevileştirilmekte ya ideolojiye indirgenmekte ya milli din konumuna getirilmekte ya protestanlaştırılmakta ya da geleneğe dönüştürülmektedir. Çok sayıda görüş, çok sayıda yapılanma, çok sayıda neden...  Şekilcilik...

Yazarın Diğer Yazıları