Vahye veda edilen, dünyanın oyun ve eğlenceleriyle oyalanılan bir ortamda kimliklerin aşınmaması, dönüşmemesi mümkün mü? Bilgilendikçe ukalalaşan, başarı kazandıkça büyüklenen, servet elde ettikçe şımaran, güç elde ettikçe ezmeye çalışan, lüks ve konforu arttıkça küflenen, kariyer atladıkça körlenen, tanındıkça tükenen insanlardan müteşekkil bir toplumun din anlayışı ve istikameti hakkında ne söylenebilir?
Tüm insanlar için inen Kur'an nedense yalnızca sınırlı sayıdaki bazı insanlar tarafından okunmaktadır. Onlar okur, ötekiler dinlerler. Böylece, çoğu zaman, gerçek dinin yerine birilerinin dinden anlayıp anlattıkları diğerlerinin dini olmaya başlar. Ardından dinden anlayan insan sayısınca din algıları ve anlayışları ortaya çıkar. Kaynağı ilahi olan saf din değil, safilikten uzak sayısız din algıları... Din tek olduğu halde sayısız din algılarının boy gösterdiği meydanlar... “İki kere iki kaç eder?” sorusuna karşılık kimilerinin üç, kimilerinin beş demeleri karşısında "dört" diyenlerin dışlandıkları bir toplum... Alabildiğine ılımlaştırılan, herkesin düşüncesine ve kalıbına göre uyarlanan, kolaylık dini denilerek yerine getirilmesi zor görülen hükümlerin tornadan geçirilmesiyle oluşturulan bir din…
Algılar değişse de İslam düşüncesinde bir değişiklik olmamaktadır. Çünkü vahiy hep gündemdedir. Tarih boyunca toplumlara yol gösteren, ivme kazandıran İslam düşüncesi başlangıçtan günümüze kadar değişmemiştir; kıyamete kadar da değişmeyecektir. Yaratıcı, dini koruyacağını vaad etmektedir:
"Hiç kuşkusuz, zikri (Kur'an'ı) biz indirdik biz; onun koruyucuları da gerçekten biziz." (Hicr Suresi, 15/9).
Din, gerilemenin asıl nedeni görülerek sekülerizme kurban edilmeye çalışılmış ve hayatın dışına çıkarılmıştır. Bunda modernitenin etkisi yok değil. Modernite kavramsal olarak; toplumun ilah merkezli bir zihinsel odaktan uzaklaştırılarak kaynağını aklın oluşturduğu bir noktaya çekilmesi sürecini anlatır. Farklı bir ifadeyle, küresel boyutlarda insan zihniyetinin kutsaldan arındırılmasını, evreni ve içindekileri yalnızca dünya perspektifinden okumaya geçiş dönemini ifade eder. Modernite batı menşeli bir düşünce fenomeni olmasına rağmen bu akımdan hemen her toplum etkilenmiştir.
Modernizm İslam coğrafyasındaki toplumların zihinsel ve düşünsel haritasını yeniden çizmektedir. Geleneksel din algısı modernizmin kavramlarıyla yorumlanarak sözde evrensel değerler İslami değerlerle aynı paydada birleştirilmekte, İslam ile hiç ilgisi bulunmayan yeni bir din algısı ortaya çıkarılmakta, toplumlar oluşturulan bu algıyla şekillendirilmeye çalışılmaktadır. Modernizmin İslam coğrafyasındaki amaçlarından biri, belki de en önemlisi, gerçek İslam'ı toplumdan ve hayattan uzak tutmaktır. Gerek oryantalistlerin çalışmalarıyla gerek strateji mimarlığının projeleriyle ve gerekse İslamofobia üreten thing-tank kuruluşlarla İslam engellenmeye çalışılmaktadır. Özellikle zaaflı ve yanlış İslami algıların öne çıkması için akla gelmedik yöntemlere başvurulmaktadır.
Müslümanlar evrensel bir dil oluşturamadıkları için insanlığa entelektüel, felsefi, siyasal ve estetik bakımdan kapsamlı bir düşünce sunamamaktadır. Onlarca cemaat, grup, vakıf, dernek… Sayıca çok olunmasına rağmen ümmeti girmiş olduğu girdaptan çıkarmak için mücadele verecek yüksek kapasitede insanlar yetişmemektedir. Vahiyden kopuk yapılanmaların varabilecekleri yer buraya kadardır. Tükenmişliğin, çözüm üretememenin nedenleri tartışılmamakta, geçmişin sağlaması yapılmamaktadır. Her bir yapı kendine bağlanacak insan sayısını artırmanın gayretindedir. Bu insanların düşüncelerini, ufuklarını, yeteneklerini genişletmek şöyle dursun, bu yapıların çoğu onları iyice köreltmektedir.