Altan Murat Ünal

İnsan pes ettiği zaman değil, vazgeçmediği zaman değerlidir

Altan Murat Ünal

İçinde bulunulan durum nasıl olursa olsun, her zaman bir çıkış imkânı vardır. Umutsuzluğa düşmek Müslüman’a yakışmaz. Umutsuzluk, ne yapacağını bilemeyen veya ne yapacağını bildiği halde onu yapmaya güç yetiremeyen, cesaret edemeyen insanların ruh halidir. Bunlar tarihin oluşumuna müdahil olmaktan uzaktırlar.

Zulüm ve bozulmalar karşısında hakikatin tanıklığını üstlenmek gerek. Dönüşümün kendiliğinden veya başkalarının aracılığıyla gerçekleşeceğini sananlar bu sünneti algılayamamış demektir. Mücadelenin sünnetini algılayamayanlar hep acil beklentilere sahip olur ve hep düş kırıklığına uğrarlar. Bir tembellik, umutsuzluk ve yılgınlık hali yaşanıyorsa bunda böylesi bir düşünsel ve pratik zeminin payı büyüktür. Oysa Allah’ın varlığı en büyük umuttur, güvendir, güçtür ve moral kaynağıdır. Hayatı O’nun sevgisiyle anlamlandırmak gerek. Hayatın boşlukları mutlaka bir şeylerle dolmaktadır. Çünkü hayat boşluk kabul etmez. İlahi olanla doldurulmayan boşluklar şeytan ve onun yandaşlarınca ele geçirilen birer kale olacak, art arda başarısızlıklar yaşanacak, çaresizlikler başlayacaktır.

Öğretenlerin çıkarlarına uygun olduğu için öğrenilmiş çaresizlik onları mutlu eder, ama birey ve toplum çaresizliği öğrenirse, kabullenirse her şeyinden vazgeçer. Onurundan, değerlerinden, özgürlüğünden… İnsan pes ettiği zaman değil, vazgeçmediği zaman değerlidir. Kazananlar hata yapmayanlar değil, asla pes etmeyenlerdir. Zaten idealist olanlar vazgeçmedikleri, mücadele ettikleri, dayandıkları, sonucu değiştirebileceklerine inandıkları, tepkisiz kalmadıkları için değerlidir, özgül ağırlıkça sıradan insanlardan farklıdır.

Öğrenilmiş çaresizliğin çözümü bazen “öğrenilmiş güçlük” ten geçer. Güçlü olmak da öğrenilebilir, öğretilebilir. Bilgi, dayanışma, umut, hayal, sevgi de… Müslümanlar güçlü olmayı öğrenmek zorundadır. Koşullar elbette değişecek ve çaresizlik çareye boyun eğmek zorunda kalacaktır. Umutsuz olmaya gerek yok.
Yerinde duranların başarabilecekleri hiçbir şey yoktur. Oysa yola koyulanlar istenilen hedefe varabilirler. Denemeyince hiçbir şey değişmez. Hiçbir şey değişmezse her şey olduğu gibi gider. O halde, yeni bir inşa sürecinin başlaması için adım atmak gerek. Bunun için de önce tembellikten kurtulmak gerek.

Yeni başarı hikâyelerine ihtiyaç var. Bu ise hiç de zor değildir. Müslümanlar kendi güçlerinin farkında olsunlar yeter ki. Her zaman umutların gerçekleşmesi için bir yol vardır; bu yol keşfedilebilsin yeter ki. Hep olumlu düşünülebilsin, yaşanan her şey fırsata çevrilsin yeter ki. Yakınmaktan vazgeçip yeni roller edinilsin, ona buna öykünmek yerine Rasulullah örnek alınsın yeter ki. Asıl başarı Allah’ın istediği şekilde duruşu korumak ve mücadele etmektir.

Kriz dönemlerinde ortaya çıkan umutsuzluk ve yılgınlık halleri aynı zamanda bir dirilişin habercisi olabilir. Tarih henüz son sözünü söylememiştir. Hele de acılar katmerleşip gözyaşına dönüştüyse yeni kapıların açılması yakındır. Çünkü gözyaşının olduğu yerde umut da vardır. Hem zaten umutsuzluk ve yılgınlık herkesi içine almış değil. Umutsuzluğa, yılgınlığa meydan okuyanlar da var. Zamana, dünyaya, insanlara söyleyecek sözleri olan ve bu uğurda her şeyini feda eden… Onlar kültür, sanat, ahlak, duygu ve düşünceleriyle dönemlerinin “ayrık” insanlarıdır. Onlar hiçbir dönemin sıradanlaştıramadığı,  rüzgârın önüne katamadığı öncü insanlardır. Onlar yaşadıkları dönemlere mühürlerini vuran birer çınardır. Sorumluluğunun bilincinde olan... Tevhidi mihver edinen... İdealleri ile kemale ulaşmayı hedefleyen...

Yazarın Diğer Yazıları