Vahdettin Yiğitcan

Malatya'ya Yeni Kan Taze Ruh 'Sami Er'

Vahdettin Yiğitcan

Değerli Okurlar,

Geçtiğimiz hafta çok ağır bir grip enfeksiyonu geçiriyordum, yazı yazmaya mecalim yoktu. Bir hafta gecikmeyle yeniden karşınızdayım. Üzerimdeki grip salgınının etkisi ise yüzde 60 oranında halâ devam ediyor. Gazete haberlerine yansıdığı kadarıyla bu salgın tüm memleketi sarmış durumda. Ben bir yanda hastalıkla cedelleşirken şehrimizde de seçim heyecanı Büyükşehir Belediyemizde olması gerektiği yeniliklerle bambaşka bir renklilik kazanmış oldu. 

Kendisini doğal aday olarak değerlendiren Büyükşehir Belediye Başkanı Selahattin Gürkan'a AK Parti "teşekkürler başkan, artık yeter" dedi. Bu teşekkür Malatya için bir zorunluluktu.

Uzunca bir dönemdir Battalgazi Belediyesinde başlayan Gürkan'ın başkanlık görevi son 5 yılın sonunda Büyükşehir Belediyesi ile nihayete ermiş oldu.

Hatasıyla sevabıyla, kimi tarihi eserlerimizi gereken hassasiyet ve onarımla ayağa kaldıramamış olsa da, Selahattin Gürkan Malatya tarihinde tarihi eserlere tek sahip çıkmış, ecdat yadigârı eserleri ihya etmiş bir başkan olarak tarihimize adını silinmez harflerle yazdırmıştır.

Değerli okurlar Malatya'nın yerel yönetim tarihi, şehrimizin milli, kültürel ve tarihi kimliğini yok edici ihanetlerle dolu bir tarihtir.

Fazla derinlere inmenize gerek yok, Cumhuriyet tarihi boyunca görev yapmış Belediye Başkanları ve Valilerin tamamı bu ağır ihanetin failleridirler.

Benim bugün yaşım 70 daha dün gibi hatırlıyorum. Çarşılarımızın çok renkliliğini. 

Bir kez Ermeni vatandaşlarımızın geniş avlulu, ağzından pırıl pırıl sular akan arslanlı havuzlu evleri vardı. Toprak malzemelerle yaptıkları çanak ve çömleklerin yanı sıra tandır imal ederlerdi. 

Çocukluğumda evimizin avlusuna kurduğumuz ilk tandırımızı bir Ermeni vatandaşımızın Çarşıdaki evinden alıp at arabasıyla Zaviye Mahallesine götürdüğümü gün gibi hatırlıyorum. Hemen hemen her bir Ermeni evi atölye işlevi görürlerdi.

Türklerin şehir yaşamında olmazsa olmaz temizlenme ve ruhen arınma mekanı olan 4-5 adet şehir merkezinde taş yapı kubbeli hamamlarımız vardı. Bu hamamlar kadınlara ve erkeklere özel çalışırlardı. 

Hafta sonları ve bayram önceleri cıvıl cıvıl adeta şenlik yerleri gibiydiler.

O güzelim ahşap yapı Söğütlü Camimizin yok edilişine ne demeli?

Ya da Teze Cami ile Söğütlü Cami arasında kalan Taş Yapı Kapalı Çarşımızın ortadan kaldırılması ihanetini kim işledi?

Hatırladıkça genzimi sızlatan Şirket Han, Malatya'nın kalburüstü terzihanelerinin icrai sanat eyledikleri güzelim ahşap bir iş hanı idi. Hiç unutmam Şirket Hanın ikinci katında Ziya Dayımın bir ermeni terzisi vardı bir vesileyle dükkanına gitmiştik. 

Ya sebze ve meyve bahçelerimiz, Kenarlarında pırıl pırıl suların aktığı sokaklarımız. Evlerimiz. Mahallelerimiz okullarımız...

Yılın dört mevsimini doya doya yaşadığımız zengin mutfak kültürümüz. Hepsi hepsi farkında olmaksızın silindi gitti. 

Malatya kopkoyu bir hercümercin girdabında savruldu yitti... 

Sakın yanlış anlamayın, Malatya, solcusuyla sağcısıyla topyekün siyaset esnafının müşterek deneme tahtası olmuştur. 

Siyaset esnafının tek ortak noktası karacahil olmalarıdır. 

Geçenlerde Sivas'a gittim. Şehir merkezinin tam ortasından 360 derece açıyla etrafıma bir göz attım. Dilim damağım kurudu.

500 metre yarıçaplı bir daire çizecek olursanız onlarca tarihi yapının ortasında kalırsınız.

Malatya'nın aklı evvel siyasetçi ve yöneticilerine derhal bir Sivas gezisi öneririm.

Sami Er'e Kolaylıklar Dileriz 

İnsanı, insan kılan yegâne özelliği sorumluluk üstlenmiş olmasıdır. Sorumluyuz ve yükümlüyüz. Kaçış yok!

Yaşadığımız bu dünyada bizi biz kılan değerlerimiz ise alamet-i farikalarımızdır. Benzetmek kabilse hayatın her aşamasında ve ortaya koyduğumuz her işimizde görünür kıldığımız kendimize özgü imzamızdır. İmzamız yoksa kimliğimiz de yok demektir.

Yeni yetişmekte olan gençlerin anlayacağı bir dille söyleyecek olursak bizi biz kılan değerler en ayırt edici özelliklerimiz olmalıdır.

Değerli okurlar evvela hiç yoktan şehirleri insanlar inşa ederler. Kendi bilgi, görgü, beceri ve kültürleri oranında, dini ve toplumsal ihtiyaçlarını karşılayabilecek ve yaşayabilecekleri mekânları bir güzel vücuda getirirler. Şehirler de zaman içerisinde hayatın zorladığı doğal gelişme süreci ile uyumlu bir biçimde gelişim ve serpilip büyüme gösterirler. Nasıl ki insanın ruhu varsa insanların taş taş üstüne koyarak bezedikleri ve sonunda şehir olarak karşımıza çıkan toplumsal yaşamın canlı organizması olan şehirlerin de kendine has renkleri, kokuları, müziği, ritmi ve ruhları vardır. 

Nasıl ki, şehirleri önce insanlar inşa ederlerse daha sonra da o inşa edilen şehirler içinde yaşamakta olan insanları ve genç nesilleri inşa ederler. Bir kültürün eksiksiz nesiller boyu ağızsız, dilsiz aktarımı insanlık tarihi boyunca şehirlerin büyüleyici atmosferlerinde gerçekleşmiştir.

Malatya'da Cumhuriyet Tarihi boyunca erken kalkan kültür fukarası yerel her yöneticimiz "eskiye rağbet olsa bit pazarına nur yağardı" mantığıyla tarihi yapılarımızı ortadan kaldırmakla işe koyulmuştur.

2023 yılının 6 Şubatında yaşadığımız depremler zaten tanınmaz hale getirilen Malatya'nın tamamen haritadan silinmesine yol açmıştır.

Yaşadığımız depremlerden bu yana her gün Malatya'nın yeniden inşa edileceği beyanatlarıyla kafamız mütemadiyen şişiriliyor.

Gerçekliğin ne olduğunu kimseler bilmiyor. Şehir merkezi her yönüyle felç. Yaya olarak bir yerden bir yere gitmenin imkânı yok.

Özel araç trafiği ve ağır tonajlı hafriyat kamyonları yolları istila etmiş durumda.

Şehirde koordinasyon diye bir şey yok. Her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Valisi başka konuşuyor, müdürü başka. 

Toplu ulaşım araçları İnönü Caddesini ve Kışla Caddesini kullanamıyor.

Şehir Merkezi ne hikmetse Çevre Yoluna taşınmış. O Çevre Yolu ki, Afganistan'ın Kabil'inden daha karmaşık...

Şehir yönetimi her yönüyle döküm döküm dökülüyor. Vali Ersin Yazıcı'yı halkın arasında gören duyan yok!

İşte bu koşullar altında sayın Sami Er'in işi biraz karmaşık görünüyor. 

Kendisine Allah kolaylık versin...

Tanpınar'dan Malatya'ya

Ahmet Hamdi Tanpınar'la Malatya adının yanyana zikredilmesini anlamamış olabilirsiniz. Hatta ne alaka da diyebilirsiniz.

Eğer bir şehri tüm siluetiyle tahrip ve yok ederseniz ortada ne şehir kalır ne de kültürü... Malatya böylesine yok edilmiş bir yerleşim kümelenmesi haline dönüştürülmüş, yığma çimento-beton labirentlerden müteşekkil yerleşim merkezi olmuştu.

Değerli Sami Er'in Malatya Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine adaylığı açıklanır açıklanmaz aklıma Türk Kültür Tarihinin şaheser yapıtlarından Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Beş Şehir adlı kitabı geldi. 

Beş Şehir'de Tanpınar, bizzat yaşadığı Bursa, İstanbul, Ankara, Erzurum ve Konya üzerine derinlikli tarihi, kültürel ve mimari özellikleriyle "ŞEHİR" gözlemlerini anlatır.

Bir şehir tarihi ve kültürel eserleriyle olduğu kadar içinde yaşayan insan kalitesiyle de kişilik ve kimlik kazanır.

Sayın Sami Er'in Malatya'nın örnek tarihi şahsiyetlerini sayarken isimlerini zikrettiği Saadettin Konevi'den, Niyazi Mısri'den, Udi Nevres Beyden ve Fethi Gemuhluoğlu'ndan bahsetmesi kendisine olan itimadımı pekiştirmiştir. Dilerim ne kendileri ne de bu fakir bu düşüncesinden asla pişman olmazlar.

Bir medeniyetin devamlılığı yetiştirdiği insanlar sayesinde sağlanır, insan yetiştiremeyen kültürler zamanın girdabında yok olur giderler.

Ahmet Hamdi Tanpınar Erzurum gözlemlerinde şöyle diyor: Erzurum Taşı dururken, çimento ve betonun kullanılmasını bir türlü aklım almaz. Betonun getirdiği bir kolaylık meydanda fakat bu kolaylıklar bazan da mimarinin aleyhinde oluyor. Hele (özellikle) mahalli rengi bozuyor. Erzurum Taşı, Ankara Taşı gibi çok kullanışlı, her girdiği yere abide asilliği veren bir mimari malzemesidir... 

Şu tevafuka bir bakar mısınız, bildiğiniz üzere büyük kültür insanı, şair ve yazar Ahmet Hamdi Tanpınar'ın bugün ölümünün 62. yıldönümü. Rahmet ve hürmetle anıyorum. Mekânı cennet olsun.

Yazarın Diğer Yazıları