Vahdettin Yiğitcan

Bu Adam Kendi İtibarının Katili!

Vahdettin Yiğitcan

Değerli okurlar,

Adına "önyargı" dediğimiz peşin hüküm, insanın kendi kendini sınırlaması anlamına gelir ki, zinhar kaçınmak icap eder. Bir başka ifadesiyle önyargı, aklın iptali sonucunda oluşur. Zahmet çekip kafa yormak gerektirmez... 

Hazır lop, yapıştır hükmü işlem tamam. İşlem tamam da, kafanda taşıdığın beynini emekliye mi sevkettin be mübarek?!..

Ayrıca, peşin hükümle insan kendi kendini sınırlarken, menfi örneklik teşkil etmesi neticesinde de bu durumdan toplumsal kültürel yapı ve denge, dalga dalga etki altına girer. 

Önyargılı bir toplum olmak "kitle ruhu" şeklinde ete kemiğe bürünür, görünür olur. Misalen fanatik taraftar grupları, ideoloji bağımlıları, bağnaz mezhep mensupları kitle ruhuyla harekete geçerler...  

Kitleleri harekete geçirmek için "hurraa" komutunu vermek yeterlidir. Kitle ruhunun ikna edilmeye ihtiyacı yoktur; kitle dediğimiz yapı bir bütündür ve bu yapı içerisinde "insan" tekinin hiç bir ehemmiyeti bulunmaz ve dikkate alınmaz... 

Oysa her insanın şahsiyeti, haysiyeti, itibarı ve düşünce özgürlüğü dokunulmaz değerleridir ve saygı görmek hakkıyla bir bütünlük arz eder. 

Önceki haftalarda bir yazı yazmış ve Malatya'nın yönetilemeyen bir şehir olduğunu, sesinin soluğunun kesildiğini söyleyerek çaresizliğimizi dile getirmeye çalışmıştım. 

Malatya, genel ve yerel yönetim zaafiyetini yaşarken, sözde sivil toplum kuruluşlarınca da sahiplenilmeyen bir şehir.

Şehrimizin ortak sesi, soluğu ve çığlığı olması beklenen 4.Kuvvet olarak nitelendirilen yazılı ve görsel basınımız ise adeta havanda su dövüyor!

Güzide basınımız Malatya ortak paydasında güç birliği yapmıyor, bir araya gelmiyor, hep bir ağızdan yaşanılan çaresizliğimizi Ankara'nın duyacağı ses tonuyla koro halinde haykırmıyorlar.

Basın camiasını temsilen kurulmuş olan sözde kurumlar, kurumsallıktan uzak başkanlar ve hempalarınca şahsi çıkarları doğrultusunda kullanılıyor. 

Basın camiasını temsil kimliği tabeladan öteye geçmeyen bu oluşumların ağababaları, basının eleştiri gücünü Demoklesin Kılıcı gibi sallandırarak gölgesinde saltanat sürdürüyor ve asli görevleri olan toplumsal sorumluluk yükümlülüklerini yerine getirmiyorlar.

Kendi İtibarının Katili Nasıl Olunur?

Malatya'nın öne çıkan en mümeyyiz vasfı ve endemik nitelikte nadide meyvesi kayısı üzerine Malatyalı bilim insanı Prof. Dr. Bayram Murat Asma'nın binbir emekle yazdığı muazzam ve muhteşem kitabının yurtdışında iki ülkede ödül almış olması Malatya Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Vahap Güner'i sevindireceğine adeta çıldırtmış, küplere bindirmiş; ve o öfkeyle kendince eleştirmiş. 

Ne eleştiri ne eleştiri, evlere şenlik... Sokak ağzıyla, kahvehane seviyesindeki muhabbet kültürüyle... 

Gazetecinin üslubuna bakar mısınız?

O kayısı ki, dünyanın ağız tadını şenlendirmekle birlikte besin değerinin çok yüksek olduğuna dair bilim çevrelerince hakkında analizler yayınlanmakta. O kayısı ki, ister üretici isterse de sade vatandaş olsun Malatya ahalisinin tamamının yılın on iki ayı ekonomisini destekleyen tek ürünüdür. Kayısının kıt olduğu sene piyasada yaprak kıpırdamıyor. Kayısı Malatya'nın can damarı.

Sözü fazla sündürmeyeceğim.

Gelelim sayın Güner'in yazdığı eleştiriye... İlgili yazıdan alıntılarla cevap vereceğim sayın Güner'e...

Bir Kitap Nasıl Birinci Olur?

Vahap Güner - 18 Ekim 2023 Yeni Malatya

Malatya’da eskiden Kayısının sorunlarını çözecekmiş gibi görünen kafadan sıkma öneriler atılırdı. Mesela “Kayısı Entegre Tesisi kurulsun kayısı değerlensin” diye ne babayiğitler konuşurdu. Valiler toplantı üzerine toplantılar yaparlardı.

Malatya’yı ziyaret eden Bakanlara, Başbakanlara hatta Cumhurbaşkanlarına “Entegre Tesisi Ne zaman kurulacak?” diye de sorulurdu. Profesör unvanlı Araştırmacılar sayfa sayfa Entegre tesis raporları yazarlardı, yüzlerce konuşmalar siyasetçiler tarafından da yapılırdı. 

Öncelikle bu yazının üslup açısından dili, bir kurum başkanın değil de mahalle kıraathanesinde ömrünü geçiren çarıklı erkânın kuru lakırtısını andırıyor.

Soruyorum sayın Güner'e, "kafadan sıkma" deyimini yazında sözünü ettiğin ve küçümsediğin, babayiğitlere mi, valilere mi, profesör seviyesindeki bilim insanlarına mı, Ar-Ge çalışması yapan araştırmacılara mı, yoksa siyasetçilere mi, kime kullandın söyle de bilelim. 

Aslına bakarsanız benim tasnifim yanlış, Vahap bey bu kahvehane ağzı "kafadan sıkma" aşağılama deyimini sıraladığım tüm meslek gruplarını kastederek hepsine karşı söylüyor. 

Ziya Paşa'ya atfen bir söz hatırlıyorum, "Üslub-u beyan, ayniyle insan" 

Ar-Ge nedir? 

Sayın Güner, Ar-Ge sorusunun en kısa cevabı internette mevcut, bilmiyorsan öğren: Bilimsel ve teknik bilgi birikimini artırmak amacıyla sistematik bir temele dayalı olarak yürütülen yaratıcı çaba ve bu bilgi birikiminin yeni uygulamalarda kullanımıdır.

Ar-Ge Çalışmasıyla Yengeç Kabuğundan Radyasyon Kalkanı Ürettiler

İnönü Üniversitesinde görev yapan akademisyen çiftin, tatlı su yengeçlerinin kabuğundan ürettikleri "radyasyon kalkanı", astronotları, nükleer santral çalışanlarını ve hastanede zararlı ışınlara maruz kalan personeli radyasyona karşı koruyabilecek.

Sayın Güner, şimdi sen bu buluşa da "kafadan sıkma" dersin, çünkü senin dilin komutunu beyninden değil, midenden alıyor!.

"Taç Giyen Baş Akıllanır" diye bir atasözümüz var, maalesef Vahap Güner, kendisine emanet edilen Malatya Gazeteciler Cemiyeti Başkanlığından gelen itibarının katili olmuştur. 

Yemek Yazarı Vahap Güner

Değerli okurlar,

Vahap Güner'i tanımam, bilmem. Hakkında yazılan bir iki yazıya rastlamıştım... Hepsi o, ancak hakkında bir kanaat edinmemiştim. Çünkü kim, neden, hangi gerekçelerle hakkında yazmıştır bilmediğimden, ilişkilerin arka planına dair bir bilgim olmadığı için okuyup geçmiştim. Kimseye haksızlık etmem, edemem.

Ancak sayın Güner'in gazeteciliğine dair Malatya'da uzun yıllardır gazetecilik yapan, sözüne ve gazeteciliğine değer verdiğim genç bir arkadaşıma Vahap beyin gazeteciliğini sordum. Genç gazeteci arkadaşımın anlattıkları karşısında şaşırmadım dersem yalan olur.

Genç gazeteci arkadaşım çok kısa ve özlü iki cümle ile şöyle dedi: 

"Vahap Güner'i sahada fotoğraf makinasıyla hiçbir haberde görmedim. 

Ancak belediye başkanlarının verdiği yemekli basın toplantılarının demirbaş gazetecisidir. 

Yemekli basın toplantılarını cemiyet mensupları olarak kaçırmaz ve takip ederler." 

Benim derdim kadim bir Malatyalı olarak şehrimin hoyrat eller vasıtasıyla ne hallere getirildiği ve nerelere sürüklendiği derdidir... Bu minval üzere serde gazetecilik olunca Malatya Gazeteciler Cemiyeti başkanı olan Vahap Güner kimdir, diye kısa bir araştırma soruşturma yaparak hakkında hayli malûmat edinmiş oldum. 

Yeni Malatya Gazetesinin internet sitesinde yayınlanan arşiv yazılarına şöyle bir göz attım. Adeta maden keşfetmiş gibi oldum, her yazısından birkaç yazılık malzeme çıkar. Nasıl tevil ve takdir edersiniz ki, hammadde bu! 

Örneğin Malatya Gazeteciler Cemiyeti'nin sözde Başkanı Vahap Güner 14 Eylül 2021 Tarihinde "Belediye Başkanları Ödüllerini Alırken" başlıklı yazısında söze yemek değerlendirmesiyle başlayıp, "Hilton" otelinin yemeklerinin kendi damak zevkine uymadığını yazarak çok seçici bir damağa sahip olduğuna dair zımni gönderme yapıyordu. 

Sözde gazeteci Vahap Güner'in o yazısından kısa alıntı:  

Kent ve Başkan dergisi 42 İlden 78 Belediye Başkanını projeleriyle ödüllendirme törenini Malatya’da Movenpick Otelinde gerçekleştirdi. (...)

Kent & Başkan Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Okan Geçgel, Hatay’dan dostumuz Hamit Saçar konukları kapıda karşılarken, Akşam yemeğinde menü son derece kaliteliydi. Önceki Hilton olduğu sürece yapılan yemekler damak tadına uymuyordu. Bu kez konuklara önce çorba, ardından Kiraz Yaprağı sarması, Kağıt Kebabı, bulgur pilavı ve Kayısı tatlısı ikram edildi. Anlaşılan Malatya Büyükşehir Belediyesi akşam yemeği için bir hayli gayret sarf etmişti, Otel yöneticileri yemekleri sormadan geçemediler.(...)

Vahap beye önce bir uyarı yapayım, gazeteci habere taalluk etmiyorsa otelin ismini yazmaz, yazamaz; gazetecilik ile reklamcılık farklı mesleklerdir.

Vahap beye bir de ifade düzeltmesi yapayım, "damak tadı" denmez, damak zevki denir. Damak, tad alma duyu organıdır, damağın tadı diye bir şey yoktur. İlaveten, menüyü yazarken çorbanın dışındaki yemeklerin evsafını yazmışsınız, yoksa çorbanın ne çorbası olduğunu anlamadınız mı?

Vahap bey, bize acımıyorsan bari kendi okuyucularınıza acıyın, o ne ağız sulandırıcı "Akşam yemeğinde menü son derece kaliteliydi" 

Vahap bey, son olarak size önerim, özene bezene yazdığınız bu magazinsel yazınızdan anlaşılacağı üzere siz en iyisi magazin gazeteciliği kursuna gidip "cemiyet haberciliği" sertifikasını alarak bu alanda kendinizi geliştirip Malatya sosyetesinin eğlendiği 5 yıldızlı otellerinin lobilerinde haber kovalayın...

Yorumlar 3
Uzm Dr Orhan Kara 15 Mart 2024 00:54

Temizlik harekatının başlangıcı gibi, tırpan gibi tespitleriniz ve yorumlarınız var. "Hıhh! " diye savurmuş, ayrık otunu en dipten kesmişsiniz üstat. Zevk veren bir makale. Malatya standartlarının çok üstünde. Gönlünüze kaleminize sağlık. Malatya Basını! Öyle mi? Hal-i pür melalimizin görünmeyen asıl sebebi.

MURAT 14 Mart 2024 18:39

Çok güzel bir yazı, kelimeler özenle seçilmiş, akıcı bir yazı olmuş. Ayrıca bir cemiyet, dernek başkanının daha dikkatli olması, yaptığı görevin sorumluluğunu bilmeli ve buna göre davranması gerekir.

batuhan 13 Mart 2024 21:57

sayın yazar kardeşim vahap güner malatya basının yüz karasıdır. az bile yazmışsınız. tanımam etmem diyorsunuz ya iyiki tanımamışsınız.. yüreğiniz dert görmesin.

Yazarın Diğer Yazıları