Bazı şeyler sevilir, bazı şeyler sevdirilir. “…oğullar, yüklerle altın ve gümüş yığınları, salma atlar, davarlar, ekinler…”[1] bunlar sevdirilenlerin bir kısmı. Sevgi bazen sınırı kontrol edilemeyen bir duygu olduğu için yarattığını en iyi tanıyan Allah, kontrol getirir. “… eşleriniz, akrabalarınız, kazandığınız mallarınız… Allah ve Resul’ünden, onun yolunda cihad etmekten daha sevgili ise…”[2] diye ben diyeyim ikaz, siz deyin tehdit gelir ardından. Dünya da, her kişiliğe her fıtrata uygun sevilecek şeyler bulunabilir. Mesela tarihte “Kalplerine buzağı sevgisi içirilenler den”[3] bahsedilir. Ne kötü bir sevgi, Allah uzak etsin. Bunun nedeni küfürde olmaları imiş, “eğer inanan kimseler olsaydınız böyle olmazdı” mealinde devam ediyor. Bu tür kötü sevgilere layık olmamak için Müslüman olmak gerekiyor demek. “Her şey sevgiyle başlar”, “sevgiyle her şey aşılır”, “sevgisiz asla” gibi edebiyat parçalamayla olmazmış bu iş anladığım. Sevilmeyecek şeyleri sevenlerin akıbeti hayrolmuyormuş dostlar. Buzağı, birçok dünyalık olanın, yani aşağı, yani deni’ olanın sevgisini temsil ediyor olabilir. Akla köpek sevgisi veya başka lazım olmayan sevgilileri getirmesi de muhtemel. Etrafımıza bakındığımız da alabildiğine çirkin şeylerin sevildiğini, meşrulaştığını görebiliriz. Siz siz olun çirkinliğin bol olduğu, meşrulaştığı yerler de zaruret olmadıkça durmayın. Sevdirilmesi gerekenleri unutturabilir bu muhitler, hele de tertemiz zihinli masum çocuklarımıza aşı yapabilir. Üzerimize düşen Allah’ın sevdirdiklerini sevmek ve sevdirmek. Allah’ın sevdiklerinde illaki hayır var bunu hepimiz biliyoruz. Sevdirdiklerinde ise illaki imtihan (fitne) vardır. O halde kısa yoldan hayırlı olanı sevdirip, imtihanlara karşı ise müteyakkız tutmalı kişiyi.
Hayırlı olan sevgilerden biri ve en öncelikli olanı din sevgisidir. “Çocuklar fıtrat üzere doğar, aileleri onları Yahudileştirir, Hıristiyanlaştırır…”[4] rivayeti bir durum tespiti olarak malum olsa da ebeveynlere bir mesuliyet yükler. Ben bundan müslümanlaştırmamız gerektiğine dair bir vazife çıkarıyorum. Küçük yaşta dinini öğretmenin, dayatma veya beyin yıkama olduğunu düşünen bir kesim de var elbet. Ancak bakınız ki; hayvanât içerisinde, yani hayatını sürdürenler içerisinde, hayata atılıncaya kadar en uzun süre korumaya muhtaç olan insan yavrusudur. Yanı başımızdaki kümes hayvanlarından tutun da kurda kuşa kadar tüm hayvanât, yavruları olduğunda kısa süre sonra salıverirler yavrularını. Ama insan yavrusunun reşit olabilmesi uzun yıllar alır. Bu sebepledir ki ebeveyn, evladının yiyeceğine-içeceğine ve dahi bütün işlerine ihtimam gösterir; evini, yatağını alabildiğine evladının rahatı için tanzim etme gayretine girer ki normaldir, söz konusu canlı, minicik insan yavrusudur. Peki Hayatının her alanı sterilize edilen ciğerparesi yavruların dimağını başı boş bırakmak zavallılık olmaz mı? “İnsan sosyal varlıktır” vs. hurafeleri kabul görse de işin aslı, Allah bir velilik sistemi ile lazım olan ünsiyeti kurmuş, insanları birbirine muhtaç, bağımlı kılmıştır. Biz ‘velilik’ boyutunda bakalım meseleye, kıymetli bir delikanlı “yolu baştan ‘veli’ çizmeli”[5] diyordu, yolu çizerken dini sevdirmeli. Bunun için gayret edilmeli. Rahmetli Mersin Müftüsü Bahattin Bilhan Hoca da, velinin yönlendirme ve müdahale hakkı vardır diyordu. Oysa Allah’ı tanımayanlar kendi doğrularını emanet yavrulara en küçüklükten nasıl da dayatıyorlar. Bize, özgürlük-çocuk hakları vs. diyenler, kendi çocuklarını özgür bırakmıyor. Kendi ‘din’lerinin havarisi olsun diye, beyinlerini fıtrata uygun mu aykırı mı demeden dolduruyorlar kendi seçtikleri alanlarda bilim adına mini mini yavruların, ruhlarını didik didik edip, gayri insani uygulamalarla müdahale ederek ekini ve nesli ne hale getirdikleri malumumuz. Bazı Müslümanların da bunu farketmeyerek, Allah’ın emaneti yavrularını, o çarkın içerisin de dindar öğretiden uzaklaştırdıklarını siz de görmüşsünüzdür. Bu, en azından kendi bindiği dalı kesmektir, yazıktır. Şeytan ‘iyi’ye oynuyor yine. Allah yarattığını en iyi bilendir, akıl-baliğ olmadan hiçbir farzı dahi yüklemiyor yavrulara, biz dünyalık ihtiraslarla sevilmesi zaten gerekmeyen şeylere, yanlışa yönlendirmeyelim emanetleri.
Hasılı beyin bir kas imiş, ne kadar erken baslarsak o kadar güzel gelişirmiş. O vakit haydi sevdirilmesi gerekenlere!
[1] “Nefsanî arzulara, (özellikle) kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, sağmal hayvanlara ve ekinlere karşı düşkünlük insanlara çekici kılındı. Bunlar, dünya hayatının geçici menfaatleridir. Halbuki varılacak güzel yer, Allah'ın katındadır.” Âl’i-İmran 14.
[2] “De ki: Eğer babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, hısım akrabanız kazandığınız mallar, kesada uğramasından korktuğunuz ticaret, hoşlandığınız meskenler size Allah'tan, Resûlünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, artık Allah emrini getirinceye kadar bekleyin. Allah fâsıklar topluluğunu hidayete erdirmez.” Tevbe 24.
[3] Bakara 30.
[4] “Dünyaya gelen her insan fıtrat üzere doğar; sonra anne ve babası onu yahudi, hıristiyan, Mecûsî (farklı bir rivayete göre hatta müşrik) yapar” (Buhârî, “Cenâʾiz”, 79, 80, 93; Müslim, “Ḳader”, 22-25).
[5] Harun Öz.