Anneme ne alsam sorusuyla anne ve çocukların gündemi süslendi. Haklı bir soru, lakin gündem haklı mı onu mucitlerine sorun. Anne olan annelerin, layığı olabilecek nesnel bir şey yok elbette kanımca. Annelere olan bu ihtiram abartılı görünse de evladıma olan duygularımın, her nefesime yansıdığı sanısına kapıldığım da zaaf geliverir mümin bir akla.
O akıl, o kalp, ancak Allah’ın zikri ile mutmain olacak kapasiteyle donanımlı. Ve bu donanım muttaki olmaya da bir basamaktır. Lakin anneyi evlatlarına olan zaafıyla, bu basamaklarda 3 ileri 1 geri tökezlerken görürüz çoğu kez. Anneye ayrıcalık getiren bu öznel tökezlemelerdir zaten. Ve belki de insanlık zincirini nesillerden nesillere taşıyan etkenlerden öncelikli olan. Yalancı, hırsız, katil, cani, gaspçı bir faile, (yani evlada) müeyyidenin hak olduğu durumlar, gayri ihtiyari merhamet bulur annenin kalbin de. Evvela mazerete dönüşür, usulca meşrulaşır o gönülde ve set olur, en elzem müeyyideye.
Vicdan, annenin merhametinin belki bir üst makamıdır. Lakin onu da alt ettiğini görmez miyiz çoğu zaman. Evladının haksızca, şeytanla işbirliği yaptığı fiiller sonucu düştüğü çukura da el atıvermez mi o vicdan. Öyle bir şeydir işte bu, annenin nefesidir, anneliğin lazımıdır belki. Evladında ki insanlık kırıntıları şahikalaşır onun yüreğinde erdeme dönüşür, anne vicdanının elzemidir o artık. Desen ki etme eyleme, bozuk saatler bile günde iki kez doğruyu gösterir amma annenin gönlü evlatta ki iki doğrudan yanadır. Kişiden umut kesmemenin pratize edilmiş hali makes bulur anne de. Ve bu, annenin zalim evladı tarafından zulme uğramış muhataplarının ayrıca imtihanıdır. İnsanlık kırıntısının mazluma perde yapıldığı alan. Yargı nasıl işler meçhul, bilemedim. Bu kırıntı mı Nirvana’nın basamağı? Annenin, evlada, (insana) bakan yüreği mi?
Ben uzatabilirim bu felsefeyi, yüreğim her gördüğü anneden mesel kapar, sayfalar doldurur elbet. Lakin istedim ki bunları aşmış bir anneye işaret edeyim özelde. Benim özelim olsa bile… Dersimin ezberine şahitliğim olsun bu satırlar, bir derste bu nefesten üflensin insanlığa. Ben hayrını gördüm bu dersin, dilerseniz siz de alın malumdan.
Anneliğin lazım olan o unsuruna -ki en üst düzey-eğitim öğretim hak getire: bu üst makama her ne zaman minik kardeşlerin bir çekişmesi yansısa; “sen ona iyilik yap” “sana sevap olur yavrum”. Elbet tatmin olmayız, öfke hırçınlaşır bu cevapla. “iyilik sende kalsın” sanki ben iyilik istemiştim “kim daha çok iyilik yaparsa ona daha çok sevap olur” “kim kötülük yaparsa ona günah olur” çokta anlar günahtan ya tepinen çocuk, “Allah seni daha çok sever” bu diyalog süresi insan adaylarını yatıştırır, başka mecralara çekerken sağlam temelleri de atıyor. Ana tema bu olunca şahsi hakkının peşinde mücadele değil de hakkın rızasının değerini bilir, sever elbet sevabı, yani iyiliği. Öğrenmenin adımları böyle başlıyor belki, sanki masmavi deniz seni gözler, sen deniz de ufku gözler gibi. Şefkatin mavisiyle kucaklar, var evet şefkatin rengi var. Büyürsünüz, hayata atılırsınız, imtihanlarınız olur, o şefkat sabredenlerden, şükredenlerden bahisle gök kuşağına da işaret eder. Ve maile iyiliğin temel yapıldığı ortamlar da hayırda yarışmayı öğrenmenin adımları demek böyle başlıyor.
Silm’e halel getirecek hiç bir davranış meşrulaşmadı o enginde. Gölgelendi, buğulandı, öfkelendi, çakmak çakmak reddiye sundu. Yanlış diye bilinenler, hele maleyani hiç yer bulmadı onda. Bir yanlışa kazara güldüğünü bile görmedim. Zalim evlada zaaf gösteren annelere inat, ibâhat dahi süzülüp yansıdı evlatlarına. Otoriter, estetik, renkli, baskın tabiatı belki de naif tavizlerden korudu onu. Haliyle çekinirsin de elbet, böylece tabiyete dönüşür hukukun, hakeza sevgisinden mahrum kalabilirsin. Bu okula dışarıdan kayıt yaptıran da çok, kardeş sayısı yedi siz onu yediyle çarpın. Ha kusura mı baktınız, karne notunuzu bilemem. Bunca sözden sonra el insaf, kusura bakılmıyacak durumu da siz söyleyin a dostlar. Hani hep sorarsınız ya “annenin metodu nedir, nasıl yetiştirildiniz” diye işte bu şekilde. İtaat kültürüne sempati duyan bu okulu ben seviyorum, haddini bilmeye yani tevazuya giden yol adım adım, yürünür buradan. Selam eder, tekrar tekrar ellerinden öperim annecim.