Nesibe Aldemir

Antika Duygular

Nesibe Aldemir

Nostalji ve antika eşyanın değeri her vakit ayrı olmuştur g/özümüzde. Yaşamışlıkların kokusundan mı eskiye olan özlemden mi bilinmez… 

Antika eşyaların içinde taşıdığı ruh, insanı alıp mazinin küllerine savurur. Bu savruluş anılara götüren bir yoldur. İnsan ise bu yolun kadim yolcusudur.

Eşyadan anılara uzanan yolculuk, insanın köklerine inen bir serüvendir. Bu kökler ki aslı fıtrata kadar uzanır. İnsanın içinde şu hep “iyiliği, güzelliği” haykıran o ses yok mu? Antika duygular misali… 

Modern zamanın içinde kaybolup giden insan ve insanın ruhu bu duygulardan kendini arındırdı. O günden bu yana dünya şekersiz çay misali tadı tuzu kalmayan bir yer oluverdi. Şimdi diyeceksiniz ki şekerli çay zararlı, üstelik çayın şekersiz olanı daha makbul diye. 

Kardeşim neye alışırsak onu över olduk. Çayla şeker birbirinden koptuğundan beri antika saydığımız duygularımızdan da ayrı düştük.

Rafa kalktı antika şekerliklerimiz, çay kaşıklarımız… Rafa kalktı hayatımıza tat veren yakınlarımız, dostlarımız. Ve dahi bizi acımızda, hüznümüzde, neşemizde saranlarımız. Bireyselleşen yaşamlarımızda nice güzel duyguları hayattan arındırıp rafların görünmeyen yerlerine kaldırdık.

Ortaya serdiğimiz lüks halılar misali gönlümüze de bir halı atıverdik. Renk renk desen desen işlenen kilimleri kaldırdık evlerden, gönüllerden. Özümüzle yabancı düşen ne varsa aldık içeri. Sormadan sorgulamadan yaptık bu değişimi.

Evlerdeki, eşyalardaki bu köklü değişimi duygularımızda takip etti. İçinde bulunduğumuz bilişim çağı da bu değişimleri destekledi. Özümüzle ters düşmeyi göze aldık. Köklerimize işlemiş nakışlara kör ve sağır olduk. Ve “insana değer vermenin” cehalet sayıldığı bir noktaya kadar geldik.

Birdenbire olmadı bu büyük değişiklik. Zamanla damla damla işlendi kanımıza, bir serum misali. Vücudumuza yayıldıkça o damlalar yüreğimizin gözleri tıkandı. 

Yavaş yavaş özümüzden koptuk. Basiretimizi kör eyleyen bir dünya hırsı sardı ruhumuzu. Ve koptu bağlarımız ya da gevşedi. O bağlar ki bugün antika olarak görülen sadakat, sevgi, saygı, anlayış ve eş duyum ile örülmüştü… O bağlar ki geniş gönül odalarına sahip insanların derin tecrübelerine işlemişti. O bağlar ki samimiyet ve samimi niyet ile örülmüştü.

Şimdi kaldık dünyanın ortasında bir başımıza yetim ve öksüz. Elimizde renk renk kahve fincanlarıyla sosyal ağları süslerken yüreğimizin dantellerini bir türlü seremedik. Onları da antika diye kaldırdık raflara. Raflarımız dolu taşıyor azizim. Her birimiz her konuda uzman da olduk. Gel görelim kendimize de özümüz de yabancı düştük. Antika denilen duygularımızdan, hasletlerimizden gün geçtikçe biraz daha uzaklaştık.

Şimdilerde nostalji bir köşe arar dururuz. Antikalara da yoğun ilgi duyarız. Yüreğimizin derinlerinde saklı olan tutkumuzdur mazi. Eskiye ve eski günlere olan özlemimizin altında yatan esas nedenlerden biri de antika duygulara olan özlemdir. “Cümlesi eskidi bu cümlelerin” dedi beyaz saçlı kadın. Olsun dedim eskiyen daha güzeldir. Biraz naftalin koksun kelimeler biraz da zambak. Toparlanın gitmiyoruz, kalıyoruz antika duygular sahilinde. Vesselam.

Yazarın Diğer Yazıları