Abdullah Ergün

Kazanınca Alman, Kaybedince Göçmen

Abdullah Ergün

İngiltere Premier Lig ekiplerinden Arsenal'de forma giyen Türk asıllı futbolcu Mesut Özil'in artık Alman futbol takımında oynamayacağını açıklaması Almanya’da yoğun gündem konusu oldu.

Her şey Mesut Özil, Cenk Tosun ve İlkay Gündoğan’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı ziyaret etmesiyle başladı.

Son yıllarda Almanya’nın Türkiye’ye karşı başta PKK ve Feto konusundaki düşüncelerine karşı Mesut Özil, İlkay Gündoğan’ın Cumhurbaşkanımızla çektirdikleri fotoğrafı karesi Almanya’nın içindeki Türk nefretini bir kez daha ortaya koydu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’la çektirdiği fotoğraftan ötürü haftalardır Alman basınının bir bölümünün, bazı spor otoriterleri ile siyasetçilerin hakkında adeta linç kampanyası başlattıkları Mesut Özil, dünkü açıklamasında Alman Futbol Federasyonu Başkanı Grindel’in kendisine karşı koyduğu tavrın kendisine statlarda küfreden ırkçı seyircilerden farklı olmadığını öne sürmüş, Alman futbolunu ırkçı bir zihniyetin yönetmesini kabuk edemeyeceğini söyleyerek, "Şimdiye dek gururla taşıdığım Alman formasının bundan sonra taşımam imkansız hale geldi" diyerek, bundan sonra Almanya ulusal takımın formasını giymeme kararı karşında Almanlar büyük şaşkınlık yaşadılar.

Almanya’nın ulusal takımının en yetenekli futbolcusu olan Mesut’un yaptığı açıklamalar içinde en ilginç olanı” Kazancınca Alman, Kaybedince Göçmen Oluyorum” açkılamaları gelinen noktayı çok güzel özetliyor.

Büyük turnuvalarda ön plana çıkan Alman milli takımın son dünya kupasında yaşadığı hezimetin sorumlusu olarak Mesut ve İlkay’ı göstermeleri bizler için sürpriz olmadı.

Makine düzenindeki Alman milli takımının en yetenekli oyuncusu olan Mesut’un maçlara daha iyi motive olmasına engel olan yine Almanya oldu.

“Mesut’un milli takımdan gönderilmesi gerekir” diyenlere karşı Teknik Direktör Lov Mesut’un arkasında durması bile alınan sürpriz sonucu engelleyemedi.

Bu sadece Mesut’un değil Almanya’da yaşayan gurbetçilerin sorunu.

Yıllarca Almanya’da yabancı düşmanlığına maruz kalan evleri yakılan cinayete kurban giden Türklerin artık daha radikal kararlara alması lazım.

Sık sık gittiğim Almanya’da birebir yaşadığım olayları arasında en ilginç olanını yazmak istiyorum.

Münih yakınlarında Bad Tölz kasabasında amatör kümede futbol oynayan Türk arkadaşımın her hafta yaptığı maçlardan birine davet edilmem ve futbol oynanama yönündeki teklifi kabul etmemle birlikte yaşadığın en ilginç olaylardan birini asla unutmayacağım.

Sahada yer alan Almanların benim Türkçe ve İngilizce konuşmam ve en önemlisi Türk olmamdan dolayı maç içinde bana hiç pas atmamaları karşında şaşkınlık yaşamıştım.

Atılan bir gole yaptığım asist bile onarlın asık suratlarını güldürmedi.

Maçtan sonra beni maça davet eden arkadaşıma “bir daha beni maça davet etme bak benim yüzümden sende sıkıntı yaşadın.” Demiştim.

İşte Almanya böyle bir yer.

İkinci dünya savaşında Hitlerin Yahudilere yaptıklarını şimdi ülkelerinde bulunan yabancılara yapıyorlar.

Alman milli takımı Mesut’suz hiçbir şey yapamaz.

Takımın en faydalı oyuncusunu koşmuyor diye eleştiren Bayern Münih Başkanı Hoeness kazmalardan oluşan takımın Mesut’suz hiçbir şeye yapamayacağını da iyi biliyor.

Mesut eğer Alman ırkından gelmiş olsaydı Almanya’nın her eyaletinde Mesut’un heykeli olurdu.

Mesut en doğru kararı verdi.

Sıra İlkay’da onunda benzer bir karar almasını9 bekliyorum.

Şimdi Türk aklına büyük görev düşüyor.

Mesut’un Türkiye’ye geleceği zaman başarılı futbolcuya güzel bir karşılama töreni yapılması ve oluşan muhteşem görüntünün Alman medyasında  “Türklerin birlik ve beraberliğinin ne demek olduğunu” bir kez daha anlamaları için iyi bir fırsat olacaktır.

Yazarın Diğer Yazıları