Yasin Övüt

Bu zulüm kanıma dokunuyor!...

Yasin Övüt

“Dünya üzerinde yok mu? Bir Müslüman beni kurtarabilecek!.. ”

Bir nice zamandır kelimeler zorlarken yüreğimi, ben inadına kalemime sükût içiriyorum. Çığlık, çığlık birikiyor tüm heceler…

Amerikan zindanlarında mahpus tutulan İslam kadını Afiyet Sıddıki'nin titreyen sesi derinden sarstı ve o masum kadının çığlıkları kulaklarımdan hiç gitmedi. Müslümanların salahı için çalışan ve büyük bedeller ödeyen bir "İSLAM" kadını, karanlık zindanlardan sesini duyurmaya çalışıyor. Fakat olmuyor, Afiyet’i zulmün kurduğu bu barikatlardan kurtaramıyoruz…

Ah seslerini işitiyoruz fakat ellerimiz boşlukta kalıyor ve suçlu bir çocuk gibi başımızı eğip sessizliğe gömüyorsunuz.Öyle içten, bir dua kaplıyor benliğimi. Tüm Esma'lar, Rabia'lar, Afiyet'ler dönsün diye. Ve yıllardır bekleyen tüm kör ve karanlık gönüller aydın olsun diye…  

Çağın en büyük zulmüne maruz kalan Afiyet Sıddiki’nin çığlıklarını, masum bakışlarını, tükenmişlik halini görüyor ve acısını bütün hücrelerimizde hissediyoruz fakat onun adına hiçbir şey yapamıyoruz. 

Ve yine dua şudur ki! 

"Allah’ım! Allah’ım! Allah’ım! Ne kadar çaresiz kaldığımızı sen biliyorsun? Ne olur bize çağın Ömerlerinden bir haber gönder! Coğrafyamızda onun adaleti ile muamele edecek yiğitler yetiştir?" 

AFİYET SIDDIKİ KİMDİR? 

Hatırlayacağınız üzere Afiyet Sıddiki kimyasal silahların etkisini yok edecek çalışması ile öne çıkan bir bilim kadınıydı ve bu çalışmasını İslam toplumlarından etkin kişiler ile görüşmek istiyordu. Fakat küresel odakların kıskacından kurtulamadı ve onu üç çocuğu ile birlikte kaçırarak ağır işkencelerin yaşandığı bir cezaevine erkekler koğuşuna koydular. Afiyet Sıddıki beş yıl boyunca ABD’nin Afganistan’daki gizli hapishanelerinde akla hayale gelmeyecek işkencelere maruz kaldı, burada bağırsaklarının yarısı ve bir böbreği alındı, tecavüze uğradı, şiddetin her türlüsü ile karşılaştı.

Sıddiki’nin maruz kaldığı işkenceyi aşikâr eden bir İngiliz mahkûm 2005 tarihinde yayınladığı anılarında ona genişçe yer vermişti. Bu kişi 650 numaralı mahkûm diye bahsettiği Sıddıki’nin çok büyük işkence gördüğünü ve onun çığlıklarından kendi gördüğü işkenceleri unuttuğunu belirtmişti.

Afiyet Sıddıki azmi ve dehasıyla coğrafyamıza büyük hizmetler verebilecek bir İslam hanımıydı. ABD’nin en prestijli üniversitelerinden MIT’de nöroloji eğitimi almış ve bilimsel çalışmaları ile öne çıkmıştı. 2003 tarihinde Karaçi’de yaşayan annesini ziyaret için evinden çıktı, Pakistan’a iner inmez kaçırılıp, savaş suçlularının ağır işkence gördüğü bir hapishaneye atıldı, oradan da ABD’ye nakledildi.

Afiyet Sıddıki’nin dosyasını takip eden Pakistanlı Senatör Talha Mahmut ona yapılan bu insanlık dışı muamelenin başta İslam ülkeleri olmak üzere tüm dünya için utanç verici bir durum olduğunu söylüyor ve suçsuzluğu ispatlanan Sıddıki’nin bu esaretine son verilmesi gerektiğini ifade ediyor. Fakat küresel zihniyet çağın en büyük zulmüne maruz kalan Müslüman bir bilim kadınına 86 yıl ceza veriyor ve onu esaret altında tutuyor. Sıddıki bu süre içinde yakınlarıyla görüştürülmüyor, tek kişilik hücrede baskı ve zulme maruz kalıyor.

İslam toplumlarında hatırı sayılır bir grup âlim 2003 tarihinden bu yana ABD’nin elinde esir tutulan Dr. Afiyet Sıddıki’nin kurtarılmasının ümmetin her ferdinin üzerine farz olduğu yönünde fetva verdiler. Fakat birbirlerine çamur atmakla meşgul olan Müslümanlar zalimin zulmünü kırabilecek bir etkiye sahip değiller. Elin adamı bir papaz için dünyayı ayağa kaldırırken Müslümanlar ağır baskı ve zulme maruz kalan bir İslam kadını için ellerini dahi kıpırdatmıyorlar. Niyetinin ve hayırlı çabalarının bedelini ödeyen Sıddıki ise Müslümanların bu duyarsızlığına şu soru ile işaret ediyor: “Dünya üzerinde beni kurtarabilecek bir Müslüman yok mu?” Bu sorunun muhatapları bizleriz fakat ellerimizi bağlamış tepkisiz vaziyette bekliyoruz.

Bir Söz

“Her şey bittiğinde hatırladığımız şey düşmanlarımızın sözleri değil dostlarımızın sessizliği olacaktır” (Aliya İzzetbegoviç).

Zulme maruz kalmış bir kardeşimize el uzatmanın sorumluluk olduğunu biliyoruz fakat ne zalimin kurduğu tuzakları aşabiliyor ne de ayaklarımıza takılan engelleri kırabiliyoruz. Sadece topraklarımız değil, yüreklerimiz, bileklerimiz, söylemlerimiz de işgal altında. Kurban seçilmiş bir kardeşimize ellerimizi uzatsak da ulaşamıyoruz. Allah’ım aklımıza mukayyet ol!  Allah’ım halimizi sana arz ediyoruz!

Fi Emanillah.

"Ey hicranıyla yanan kalemim, Attığın adımlar medeniyet dokusunu ki, Yarın yazacak tarih şimdi seni okusun. (بيزنيلله)"
 

Yazarın Diğer Yazıları