Bu satırları, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde; “Aspuzu (Malatya) bahçelerinde gündüzleri yukarıya baktığınızda, ağaç yapraklarından dolayı gökyüzünü göremezsiniz” şeklinde tarif ettiği Malatya’dan yazıyorum. Eskisi yeşil, yenisi beton olan Yeni Malatya’dan. O bahçeleri çocukluğumda görmüştüm. Şimdi maalesef yoklar.
Bugün sizlere covid hastalığı için dünyada bu güne kadar uygulanmış olan bazı hatalı tedavi usullerinden bahsetmek istiyorum. Bu yanlış tedavilerin kaynağı DSÖ adındaki örgüttür. Bizim ülkemizde uygulanan tedavilerin tümü, bu örgütün anlaşma gereği tüm dünyaya önerdiği kılavuzun kopyasından başka bir şey değildir. Sorumlu olan asıl merkez bu örgüttür.
Covid-19, dünya çapında yanlış tanı konulan ve yanlış tedavi edildiği için milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bir hastalık olmuştur.
Yanlış tanı ve yanlış tedavi, 2002 yılında ortaya çıkan SARS hastalığı ile başlamış ve daha sonra MERS hastalığı ile devam etmiştir.
Her üç hastalığa da yanlış tanı konulmuş ve yanlış bir bakış açısıyla değerlendirilmiştir. Sonuçta tüm hastalara hatalı tedavi yaklaşımları uygulamışlardır.
Bu hastalıkların her üçünün de ortak noktası, ağır klinik tablolarının, mide bağırsakların mikrobik tutulumuna bağlı olarak meydana gelmeleridir.
Bilim dünyası her nedense bu üç hastalığa da şaşı gözlerle bakmıştır.
Sanki tek tip bir hastalık tablosu varmış gibi körlemesine tedaviler uygulanmıştır.
Hafif hastalık tablosunun ağır hastalıktan ayrımı yapılmamıştır. Başlangıçta hafif olarak başlayan tablonun, ilerleyen günlerde hangi sebeplerle ve hangi yakınmalar eşliğinde ağırlaşabileceği ve neticede hastayı yoğun bakıma götürebileceği üzerinde durulmamıştır.
Mide bağırsak tutulumuna verilen tedavi, bronşite ve rinosinüzit tablosuna da aynen verilmiştir. Ağır tablolu hastaya uygulanan ilaçlar ve tedavi usulleri, hafif hastalık tablosuna sahip olan hastalara da aynen verilmiştir.
Hastalığın her hastada ilk önce hafif şekilde başlayabileceği, ilerleyen günlerde ağırlaşabileceği gerçeği göz ardı edilerek, tüm hastalar “evde izolasyon” adı altında adeta doktordan ve hastaneden uzaklaştırılmışlardır. Ağır hastalık tablosunun hangi yakınmalar ve laboratuvar bulgularıyla beraberlik arz edebileceği üzerinde durulmamıştır. Testi pozitif olan tüm hastalara aynı ilaçlar, aynı dozda ve aynı süre ile verilmiştir.
İlaçları kullanırken gelişebilecek olan yan etkiler hiçbir şekilde takip edilmemiştir. 100 kg ağırlığındaki hastaya verilen ilaç dozu ile, 40 kg olan hastaya verilen ilaç dozu nedense aynı olmuştur. Verilen ilaçların zararları merak bile edilmemiştir. Beyinde depresyona sebep olan bir ilaç, adeta gelene geçene 8+8 tb dozunda verilmiştir.
Hastaneye başvuran hastanın PCR testi yapıldıktan sonra evine gitmesi istenmiş. Testi pozitif çıkan hastalara filyasyon denilen ve dünyada sadece bizde uygulanan bir sistemle ilaç dağıtımı yapılmıştır.
Bu ilaçlar yaş, boy, vücut ağırlığı gibi faktörler göz ardı edilerek, her hastaya aynı dozda ve sürede kullanılmak üzere hemşireler, ebeler ve diş hekimleri tarafından hastaların ikametlerine bırakılmıştır.
Bu arada geçen sürede hastanın evden çıkmaması için kanunen yasak getirilmiştir.
Hastalığın en önemli tedavi edici unsurlarından olan fizik aktivite, hareket ve yürüyüş gibi eylemlerin uygulanamaması için gereken her türlü olumsuz şart sağlanmıştır. Favipravir ilacının beyinde depresyon yapıcı etkisi de olaya eklenince, hafif tabloların bile ağırlaşması söz konusu olmuştur.
Normal şartlar altında zararları çok az olan “klorokin” adlı sıtma ilacı, kanında su miktarı, kalsiyum, sodyum ve diğer elektrolitleri düşük olan ağır covid hastalarına, üstelik de evde ve doktor kontrolü dışında oldukları bir dönemde verilmiştir.
Sıtma ilacının tedavi kılavuzlarından çıkarılma sebebi, şahsen Dünya Sağlık Örgütü adlı uluslararası “örgüte” yazmış olduğum uyarı yazılarımdır. Ayrıca FDA, CDC, EKMUD, KLİMİK, CİMER, TC Sağlık Bakanlığı’nı da bu konuda yazılı olarak uyarmış bulunmaktayım. Bunu herkes iyi bilsin. Sebebi ile birlikte bu ilacın ve “azitromisin” adlı diğer sabıkalı ilacın derhal tedavi kılavuzlarından çıkarılması gerektiğini belirten bilimsel temelli izahatlarım sonucunda her iki ilaç da Mayıs 2021 tarihinde kılavuzlardan kaldırılmıştır. Kılavuzların en önemli önerisi olan, listenin en başında yer alan, “olmazsa olmaz” vasfındaki bu iki ilacın neden çöpe atıldığını bilim insanları ve kamuoyu halen bilmemektedir.
Bu sayede serviste yatan hastaların ani kalp durması sebebiyle ölmelerinin önüne geçmiş bulunmaktayım. Ekranlarda gece gündüz ötüşen malum minnak pıhtıcıkçı kardiyologlar, bu ilacın dünyaya çıkardığı ölümcül faturanın büyüklüğü hakkında hiçbir şey bilmezler. Faydasızdı kaldırıldı derler. Halbuki faydasız değil, ölümcül oldukları için kaldırıldılar. Bu gerçeği dünyada, bilimsel izahıyla birlikte ortaya çıkaran tek kişi de benim.
Her gün TV ekranlarından milletin kafasını boş yorumlarla dolduran ve sürekli konuyu Amerikan aşısına getiren sayın profesörlerimizin, bu ilaçların neden kaldırıldıkları hakkında halen hiçbir fikirleri yoktur. Bu kafayla bundan sonraki süreçte öğrenebilmeleri de mümkün değildir. Çünkü ecnebinin ne idüğü belirsiz mRNA deneyinden başka hiçbir konuda konuşmazlar.
Yukarıda, bu güne kadar covid hastalarına uygulanmış olan yanlış tedavilerin sadece çok az bir kısmına değindim. Bu kısa girişten sonra doğru tedavinin nasıl olması gerektiğine sıra gelecek.
Herkese sağlıklı ve mutlu günler dilerim. Twitter Adresim: @orhan34441