14 Mart Tıp Bayramı’dır.
İşgal altındaki İstanbul'da, Tıbbiye'nin kuleleri arasına ay-yıldızlı dev Türk Bayrağı’nı asarak, yedi düvele meydan okuyan vatansever hekimlerin başlattığı bir bayramdır.
Mandacılığa ve mandacılara karşı olanların bayramıdır.
Bu bayram, işbirlikçi uşak Damat Ferit'ler işbaşında iken, on binlerce İstanbulluyu miting meydanlarına toplayabilecek kadar gözükara vatansever tabiplerin bayramıdır.
Sivas Kongresi'nde Mustafa Kemal Paşa’nın yüzüne karşı, “Paşam, temsilcisi olduğum Tıbbiyeliler, beni buraya istiklal davamızı başarmak için gönderdiler. Mandayı kabul edemeyiz. Bunu kabul edecek olanları şiddetle reddederiz. Manda düşüncesini siz bile kabul etseniz, sizi de reddederiz. Mustafa Kemal’i vatan kurtarıcısı değil, vatan batırıcısı olarak ilan eder; şiddetle karşı koyarız!” diyebilen 18 yaşındaki delikanlı, cesur yürekli Dr. Kara Hikmet'lerin ve bugün onların yolundan gidenlerin bayramıdır.
14 Mart, bazı tuzu kuruların zannettiği gibi balolar, kokteyller bayramı değildir.
Vatansever hekimlerin, bağımsızlık uğrunda mücadele edenlerin, bu uğurda ter dökenlerin, can verenlerin bayramıdır.
Millet ayaklar altına alınmasın diyerek, milliyetçilik yapanların bayramıdır.
"Vatan toprağı kutsaldır asla geçemezsiniz" diyerek topluca Tıbbiye’yi bırakıp Çanakkale'de şehit olmaya gidenlerin bayramıdır.
Milletin sağlığını, ne idüğü belirsiz uluslararası örgütlere “Ayrık Ofis” adı altında teslim etmeyen gerçek milliyetçilerin bayramıdır.
Milletin sağlığı hiçbir sorgulama yapılmadan Dünya Sağlık Örgütü’nün insafına terk edilmesin diye mücadele edenlerin,
Afrika ülkelerinden kovulan tıbbi deneycilerin ülkemize yerleşmemesi için hayatlarını ortaya koyanların bayramıdır.
Aşı adı altında Türk Milleti’ne tıbbi deney yapılmasın diye, Refik Saydam Hıfzıssıhha Kurumu’nu kuranların bayramıdır.
Salgın hastalık çıkar da milletin sağlığı tehlikeye girerse, kendi profesörlerimizin bilgi ve becerilerinden istifade ederek üstesinden gelelim, ecnebiden tedavi kılavuzu kopyalamayalım diyenlerin bayramıdır.
Kalbi durduran sıtma ilacı, favipravir ve azitromisin gibi ilaçların, Türk Milleti üzerinde “denenmesine” karşı çıkanların bayramıdır.
Tüm dünyaya kolayca yutturulan Talidomid ilacına karşı tek başına mücadele eden Süreyya Tahsin Aygün’lerin bayramıdır.
“Türkiye’de kolera yoktur. Hadi gidin işinize” diyerek Dünya Sağlık Örgütü’ne kafa tutan Ekrem Kadri Unat’ların bayramıdır.
Kendi yetiştirdiğimiz doktorlarımız, yıllar boyunca edindikleri bilgi, birikim ve deneyimleriyle halkın sağlığına çare bulabilsinler diye yedi düvele posta koyanların bayramıdır.
Oynanan büyük oyunu görüp, “Pandemi büyük bir emperyalist tezgahtır. Asıl amaç biyolojik savaştır” diyebilenlerin bayramıdır.
Amerikan Başkanı’nın deney sıvısını, üstte para verip satın alarak, genç, yaşlı, asker, polis, memur, çoluk, çocuk toptan Türk Milleti’ne dayatmaya çalışanların asla ve asla anlayamayacakları bir şeyden bahsediyorum.
Hastalara müşteri, ölenlere tabela üzerinde bir sayı gözüyle değil, can, kan, evlat, anne, baba, amca, dede, nine ve de insan gözüyle bakanların bayramıdır.
Fabrikalarımızı, barajlarımızı, petrol kuyularımızı, altın, gümüş, demir, bakır madenlerimizi Almanlar Kanadalılar, Oligark’lar talan etmesinler diye canlarını ortaya koyanların bayramıdır.
Memleketin doğal kaynaklarının yabancıya devredilmemesi için işgalci İngiliz’e, Fransız’a, İtalyan’a başkaldıran gerçek doktorların bayramıdır.
Bu dediklerimi, aklını ecnebiye ve ecnebinin ülkesinde yaşayan kuklalarına kiralamış olanların anlamasını da beklemiyorum.
Kaçanlar ve korkaklar unutulur giderler. Bu millet, ülkede kalarak her türlü yanlış tasarrufa itiraz edenleri, hakkı için, Hakk için mücadele edenleri unutmayacaktır. Kaçanları ve korkakları değil.
Böyle düşünmeyenler bu ülkede kalsalar da, gitseler de farketmez. Onların bize, bizim onlara faydamız olmaz. Güle güle.
