Nesibe Aldemir

Kaybolmadan

Nesibe Aldemir

Sizin de çıkış bulamadığınız en çaresiz anlarınız oldu mu? Bu anların içinde kaybolup giderken elinizden tutanlarınız oldu mu? Çölünüze yağmur gibi düşenleriniz var mı? Nefessiz kaldığınız odalarda kim balkonunuz oldu?

İnsan dediğin zaman zaman ince ince öğütülür hüznün değirmeninde. Bazen acının içinde kıvranır bazen de yaşamaktan utanır. Günü gecesi birbirine karışır böyle zamanlarda. Nefes almak iğne misali batar göğsüne. Kapalı kapıların ardındaki hikmeti göremez ve umudu erir kederin gölgesinde. 

Hayatın her anını neşe ve mutluluk sarsın ister çağın doyumsuz insanı. Bu haseple acıyı, kederi ve hüznü görmezden gelmeyi yeğler. Oysa yaşam mutluluk ve hüznün karışımından oluşan bir zincirdir. Bu zincir örgüsünün her halkası bize hayatın çeşitli duygularını ve hislerini tattırır. Başımıza gelen her hadise karşımıza çıkan her insan bize bir şeyler öğretir. 

Kâinatın içine yayılan bu öğretileri okumak bize düşer. Bu anlamda iyi bir okuyucu olmak istiyorsak biraz durup yavaşlamamız gerek. İçtiğimiz bir bardak suyu, yediğimiz her lokmayı, taşıdığımız bedeni, dünyaya yansıyan ruhumuzu… Bir adım öteye geçip izlemek, seyircisi olmak hayatımızın… Neler katardı heybemize? Ya da neler atardı heybemizden?

Soluksuz yaşadığımız günlerin gerisinde nelerdi elimizde kalan? Aylar yıllar devriliyor ömrümüzden. Buna rağmen içimizde bir ses yankılanıp duruyor “Daha zamanın var” diye. Oysa insanın hayatı anın içinde kalabildiği kadar hayattır. Anda kalabildiği kadar canlıdır yaşamı. Varsın payına acı düşsün varsın mutluluk. Sonu yaşamak olsun en derinden hisleri. Sonu bir nefes dostluk olsun. Yangınlarımızın alevinde kavrulurken ferahlatanlar olsun içimizi ta derinden.

Hatırlayalım en son kimin yüzünde tebessüm olduk? En son kimin karanlık odalarına ışık olup da sızdık? Kimin balkonu olmaya niyetlendik? Kaç daralan nefese soluk olduk? Zor bekleyişlerin içinde yorulan insanların gönlüne bir damla yağmur olabildik mi? Evladıyla imtihan olan anne babaları ne kadar anlamaya çalıştık? Hastane köşelerinde yalnızlığa terk edilmiş canları ne sıklıkla ziyaret ettik?

Avucumuzda buruşturup atacak kadar kıymetsiz bir hikâye mi yaşamak niyetimiz? Yoksa her anımızı fırsat bilerek iyiliği, ihsanı, samimiyeti, ünsiyeti yaymak mı şiarımız? Bizi biz yapan değerleri yok sayarak hayat yolculuğumuzu değersizleştirmek kendimize yapacağımız en büyük zulümdür. Hayatın içinde kalmak, acı ve hüzün de olsa paylaşarak yaşamak insan olmanın verdiği muazzam bir duygudur. Duygularımızı ve hislerimizi vakumlayarak raflara kaldırmak çağın eşsiz bir modası haline gelse de insan hüznüyle neşesiyle, acısıyla tatlısıyla insandır. 

Gelin birlikte özümseyelim insanlığımızı. Yarın geç olmadan karşı kaşıya değil de yan yana durmayı öğrenelim. Yoksa fiyakalı bir yalnızlığın içinde günden güne solacağız. Çıkmaz sokaklarda kaybolanlarımıza gökyüzü olalım. Geride mavi g/izler bırakalım karanlığa rağmen. Yoksa yetim kalacağız kayıp şehirlerin ortasında. Vesselam. 

Yazarın Diğer Yazıları