Nesibe Aldemir

Karmaşa

Nesibe Aldemir

Bulanık bir suyun içinde yüzer gibi yaşıyor çağın insanı. Karışık bir zihinle algılıyor hayatı. Kalbine sızan hakikate kör olmuş durumda. 

İnancını kendine göre uyarlamak için büyük gayret sarf ediyor. Giydiği kıyafetle, yediği yiyecekle kendini bulduğunu iddia ediyor. Hatta kendini vazgeçilmez de sanıyor. İçinde bulunduğu karmaşanın farkında olmadan yaşıyor günleri. 

Adına hayat denilen yolda yürüyor fakat bir türlü yol alamıyor. Yerinde saymayı ideal insan olarak görüyor. Gönül dünyasını saran yalnızlık duygusunu geçiştirmek için olur olmaz mecralarda olmadık durumların içine sürüklüyor kendini. Bu sürükleyişi hayatın içinde olmak deyimiyle açıklıyor. Varlığını böyle ispatlıyor belki de. Kendi değerlerinden vazgeçmeyi en büyük değer olarak atfediyor. 

Bu karmaşa içinde yaşayan insan zaman zaman soluksuz kalıyor. Doygunluğa ulaşamayan gönül dünyası karanlıklara gebe kalıyor. Buradan dünyaya ve insanlığa sızanlar ise kimsenin yüreğine dokunmuyor. Birbirine değmeden y/aşıyor günleri, çağın insanı. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın dercesine. Belki de o bin yaşayan yılanlara dönüşüyor zamanla. 

Hep karşı taraftan iyilik, ihsan ve güzellik beklemek gibi yanılgılar, insanoğlunu karmaşık bir hayatın içine sürüklemiyor değil. Bizi bu karmaşadan çıkarıp kendimizi bulmaya yöneltecek tek hakikat dünyaya ve insanlığa iyi izler bırakmak gayretidir. Yine gönül dünyamızı aydınlatacak tek ışık "iyiliktir". Bu nimetten kendimizi alıkoymak kendimize yapmış olduğumuz en büyük “zulüm” olacaktır. Yani insan iyilik yapmayı, iyi olmayı ve iyi düşünmeyi kendisine şiar etmelidir. Çünkü gönül dünyası iyiliği hak ediyor. Çünkü hakikatin sırrına vakıf olmak bunu gerektiriyor. 

Karmaşadan ve bulanık sulardan kendi özüne körleşen insan sürekli yoğun, yorgun ve umutsuz... Tüm bu hâletiruhiyeden uzaklaşmak için yanlış kapıları çalıyor. Sabah güneşiyle tazelenmeyi ihmal ediyor. Dünyaya geliş amacından uzaklaşıyor. Ardından kendini koca bir boşluğun içinde buluyor. Duvarda yankılanan sesler ise hep aynı kalıyor. S/oluyor zamanla belki de… Üzerindeki sis perdesiyle bütünleşiyor ruhu. Ve karmaşada yaşamak zor geliyor. 

“Renkleri sinesine çekilmiş bir hayat çekilmiyor” dedi meczup. Ve devam etti sözlerine; “Adına seçilmiş yalnızlık dediği yaşam tarzını g/özüne mil çeker gibi çekti çağın insanı. Bu yüzden zihni karmaşık, bu yüzden etrafını görmüyor. Ve daha acısı şakaklarına kar yağmadan hissetmiyor içinde bulunduğu ayazı…”

Yazarın Diğer Yazıları