Nesibe Aldemir

Davulun Sesi Uzaktan Hoş Gelir

Nesibe Aldemir

Yarın hangi yeni zamla uyanacağımızı bilmeden dalıyoruz uykuya. İçinde bir yığın tedirgin duygularla boğuşan insanımız kaygılı, mutsuz ve umutsuz. 

Ev, araba veya arsa alma hayalleri tedavülden kalktı. Pandemi sürecinden sonra yaşanan ekonomik burhan, kendini bilmez fırsatçıların çıkar kapılarını sonuna kadar aralamasına vesile oldu. Sadece faturalara, vergilere çalışan insanımız bunlar yetmezmiş gibi fahiş kira ve konut bedelleriyle de karşı karşıya. Elini vicdanından çeken herkes kimden kaç katı çıkarsam diye düşünmeden etmiyor. Çaya şekere zam geliyor. Marketler rafta çay şeker bırakmıyor. Yağa zam geliyor, stokçulara gün doğuyor. Fırsatı fırsat bilen merhametten yoksun, kalitesiz insanlar kimin nasıl bir zor duruma düştüğünü hesaba katmadan yapıyorlar hesaplarını. 

 Atanamayan öğretmenler, mühendisler, sağlıkçılar ve nice üniversite mezunları buldukları işte çalışmayı göze alıyorlar çaresizce. Gençlerin gözlerindeki umudun izi silinmiş. Bu inanılmaz ama acı gerçeklerin içinde büyüyen çocuklar oyunlarına akaryakıta gelen zamları konu ediyor. 

Vaziyet böyle iken uzaktan davulun sesini işiten eskilerin deyimiyle tuzu kuru insanlar, kanaat etmenin güzelliğinden ve bereketinden bahsediyor. Bahsi olunan konudan uzaktan yakından ilgisi olmayan bu zümre, eski günlerin karanlık sayfalarını ikide bir herkesin göreceği yere asıyor. Evet yalan değil bu ülke ne badireler atlattı ve atlatmaya da devam ediyor. Fakat maziden ders çıkarmak sadece onu anmakla olmaz. Eylemsiz söylem deniz üzerindeki köpüklere benzer.

Peki, bu olanlar kimin umurunda? Kiralara olmayacak derecede artış yapan ev sahiplerinin mi, zam kelimesinin z'sini duyup elindeki ürünü beş katı kâr ile satmaktan çekinmeyenlerin mi? Tüm bunlara karşı acil bir önlem alma çalışmalarında bulunmayan yetkililerin mi? Sorsan herkes vatan sevgisi için mehdiyeler düzer. Fakat iş eyleme gelince ardı arkası kesilmeyen amalar birbiri ardına sıralanır.

 Hayata doğru düzgün yaşayarak tutunmaya çalışan insanlar, kanaatkâr olmanın bereketini zaten hayatlarına ince ince işlemişler. İsraftan kaçınan, elindeki nimetin değerini bilen, haram lokmadan uzak duran, alın teriyle kazandığı kazancını bereketle harcayan, zor durumda olsa dahi sesi soluğu çıkmayan nice gönül zengini Allah’a tevekkül ederek bu zor günlerin üstesinden geliyor bir şekilde.

 Geçen bir arkadaş yaşadığı hadiseyi anlattı. Çaya gelen büyük zam oranından sonra uğradıkları mahalle esnafının çayı eski fiyattan satmaya devam ettiğini görünce şaşırmış ve sormuşlar; “Amca sen neden hala eski fiyattan veriyorsun çayı” diye. O da çok doğal bir şekilde cevaplayarak; “Evladım bu çaylar benim eski fiyattan aldığım çaylar. Ben bunları nasıl o fiyata vereyim. Bunlar bitince zamlı aldığım çayları yeni fiyattan satabilirim” demiş. Nerede böyle insanlar kaldı mı ki dediğinizi duyar gibiyim. Kenarda köşede kimsenin ruhu duymadan, böyle küçük gibi görünen büyük hesapları yapan koca yürekli insanların varlığını bilmek tükenen umutlarımızı tazeliyor. Aslına bakarsanız inandığımız değerlere göre amcanın yaptığı olması gerekendir. Kul hakkını gözeterek helal lokma kazanma konusunda hassasiyetle davranan amca, bu dünyanın kirini pasını ebedi âlemine taşımamak konusunda kararlı. Nefsine hoş gelse de oradan gelecek üç kuruşun yarın olmadık bir yerde ve zamanda bir şekilde kendisinden çıkacağını çok iyi biliyor. Bunu bilmek kadim bir bilgeliktir aslında. Bu bilgiyi edinmek için ne afili diplomalara ihtiyaç vardır ne de sayfalarca kitap okumaya… 

Şimdi yaptığımız tüm hesapları gözden geçirme zamanı değil mi kıymetli dostlarım. Yaşanan şu sıkıntılı günlerde elimizi taşın altına koyacak yürekliliği sergileyemiyorsak “Ben bu vatan için canımı feda ederim” sloganımız havada asılı kalır. O vakit herkes önce kendi kapısının önünü süpürmelidir. Son olarak kendisi varlık içinde yüzerken çevresinde asgari ücret ile yaşam mücadelesi verenleri görmezden gelenlere hava her daim hoştur. Havanın bu hoşluğu ve boşluğunda hayat ve kanaat dersleri vermek zor olmasa gerek. Öyle ya davulun sesi uzaktan gayet hoş gelir. Bu rahatlığın içinde rahat cümle kuranlar çok değil sadece bir aylığına asgari ücret ile geçinmeyi deneseler acaba neler değişirdi hayatımızda, yurdumuzda? 

Yazarın Diğer Yazıları