Mustafa Çerdik

Rahmet Ve Mağfiret Ayı 2

Mustafa Çerdik

Bir çocuk ilk sahuruna kalkıyor. 

Oruç nasıl tutulur anlamaya çalışıyor uykulu gözleriyle. Bir anne, evladına kıyamayan anne en sevdiği şeyleri hazırlamış onun sahur tabağına. Baba fırından yeni gelmiş. Sıcak ekmek kokularına susamların kokusu karışmış.

Sonra duyulan ilk ezan sesiyle elimizi çekiyoruz her şeyden.

Dışarısı karanlık. Herkes uykuda ve birkaç ışığı yanan ev var mahallede. İşte bu evler, Bedir'de gökten inenlerin yarenleri.

İşte bu evler aslında bu dünyalı olmayan başka beldenin sakinleri.

En gizli, en saklı ibadetlerden birisi ile başlıyoruz güne. Diğer insanlar gibi yürüyoruz sokaklarda. Onlar gibi konuşuyor, çalışıyor ve devam ediyoruz yaşantımıza. Ama kimseler oruçlu olduğumuzu bilmiyor. Kimseler gecenin bir vakti uyanıp Allah rızası için niyetlendiğimiz bilmiyor. Acıkıyoruz gün içinde. Kimseler bilmiyor. Susuyoruz.

Kimseler duymuyor bu isteğimizi. Önümüze sıra sıra diziliyor yiyecekler, içecekler ve biz elimiz dahi sürmüyoruz. Sakınan bakışlarımıza değiyor dünya ve içindekiler. İçimizden, hem de bağıra çağıra: "Biz oruçluyuz ey dünya, oynama ağrılarımızla!" diyoruz, kimselere duyurmadan.

Yankısı içimizi dolduran serzenişle bağırıyoruz.
Biz oruçluyuz ey dünya, oynama ağrılarımızla...
İşte yine sen geldin Ey Şehri Ramazan.
Sana ulaşan yürekler nasıl da sevinçli, nasıl da heyecanlı görüyor musun?
Çünkü sana kavuşmak Peygamber duası. Çünkü sana ulaşmak Cennet azığı.

Çünkü senle kavuşmak düpedüz bir ihtilal... Bir devrimin başlangıcı.. İçimizin yıkılacak tüm putları endişeli. İçimizin İbrahimleri nasıl da hevesli. Senin geleceğini duyan şeytanların eli kolu şimdiden bağlandı. İçlerinde nasıl da bir korku: Ya Ramazandaki yaşama alışırlar ve ömürlerine yayarlarsa!
İşte bu!

Ramazanın asıl görevi bu. Bize düşen, Ramazandan çıkarılması, kazanılması gereken en büyük kazanç da bu.

Bir soluk gerekliydi. Sen soluğumuz ol Ramazan...

Bir şeyler eksikti ve onun adını koyamıyorduk. Onun adı ol Ramazan Yeni yaşamın başlangıcı, devamı getirilecek yeni alışkanlıkların miladı ol.

Sonra sen geldin. Sonra sen geldin ve ilahi bir dokunuşla her şeyi değiştirdin diyelim.
Oysa biz yine aynı bizdik. Yine aynı beden, yine aynı duygular ve hislerle doluyduk.
Dokundun bize. İlahi rahmetin dolunay şekli olarak bize dokundun.
İhramlık kumaşına sardın açıkta kalmış yüreklerimizi.
Bizi silkeledin. Fazla olan şeyleri döktün aklımızdan. Bütün azalarımıza Allah'ı hatırlattın.

Hoş geldin evimize, içimize, ülke ve ümmetimize...
 

Yazarın Diğer Yazıları