Mansur Baltacı

Allah'ın rahmet seli

Mansur Baltacı

Mübarek Üç Aylar 

Allah-ü Teala kullarına merhametinden dolayı, onları kendisine daha içten ve ihlasla ibadete teşvik etmek ve bu sebeple de onların günahlarını affetmek muradı ile olsa gerek, bazı gün,  gece ve aylara kıymet vermiş, bu mübarek gün, gece ve aylarda yapılan Dua, Zikir, Tövbe, kılınan Namaz ve tutulan Oruç gibi ibadetleri kabul edeceğini bildirmiş, Kulların daha çok ve ihlasla ibadet yapmalarını teşvik için, böyle gün, gece ve aylarda yapılan ibadetleri diğer gün ve gecelerde yapılan ibadetlerden daha faziletli ve sevapça da derecelerle artırılmış olması Yüce Allah’ın (c.c) kullarına acıması, merhamet etmesi sebebiyle bir ihsanıdır.

Kamerî aylar arasında fazilet ve değer bakımından üstün bir yeri olan ve "üç aylar" diye adlandırılan Recep, Şaban ve Ramazan ayları Müslümanlar tarafından mübarek aylar olarak kabul edilirler. Bu ayların Müslümanlarca önemli ölçüde değer kazanmasına Hz. Peygamber (s.a.s)'in bu aylar hakkında verdiği müjdeli haberler sebepler arasında gösterilebilir.

Rasulüllah (s.a.s) bir hadis-i şerifinde; "Recep Allah'ın ayı, Şaban benim ayım ve Ramazan ümmetimin ayıdır" buyurmuştur ve yine Peygamber Efendimiz, (s.a.v) Recep ayı girince, "Allah’ım, Recep ve Şabanı bize mübarek kıl bizi Ramazana ulaştır" diye dua ederdi. Hz. Peygamber (s.a.s) Şaban ayında daha çok oruç tuttuğunu Hz Aişe (r.anhe) validemiz şöyle anlatır: "Şaban ayındaki kadar çok oruçlu olduğu bir ay görmedim" (Tecrid-i Sarih,).

Allah Teâlâ'nın kullarına olan rahmetine delil olmak üzere birkaç misal sıralayabiliriz, şöyle ki: Kendi içlerinden ve yine kendi dillerini konuşan Peygamberler gönderilmesi, onlara Kitaplar indirilmesi, sıkıntı, zorluk ve darlıktan uzak dos-doğru bir yol üzere olan bir hayata sahip olmaları için onlara şeriat’lar (kanunlar, nizamlar) gönderilmesidir. 

Allah’ın (c.c) Rahmetine delil olarak gösterebileceğimiz, binlerce misalden bir tanesi olan şu hadis’dekli ifadeler bizi daha çok düşünmeye sevk etmektedir. Ebu Hureyre'nin (r.a) rivayet ettiği bu hadis-i şerifte Hz. Peygamberimiz ,(s.a.v) şöyle buyurmuştur:  "Hiç şüphesiz Allah Teâlâ'nın yüz rahmeti vardır. Bunlardan sadece bir rahmeti cinler, insanlar, hayvanlar ve zehirli hayvanlar arasına (yeryüzüne) indirmiştir. İşte bütün mahlukat bu bir rahmet vesilesiyle birbirlerine şefkat gösterirler. Bu rahmet vesilesiyle birbirlerine merhamet ederler. Bu rahmet vesilesiyle yabanî hayvanlar yavrularına şefkat gösterirler. Allah Teâlâ, doksan dokuz rahmetini ise, onunla mü'min kullarına merhamet etmek için kıyamet gününe saklamıştır."  ( Müslim, hadis no:6908 ) 

Bir diğer misalimiz, yine, Allah’u Teala’ nın (c.c) merhametine bir delil olması bakımından Hz. Ömer b. Hattab'tan (r.a) rivayet olunduğuna göre Hz. Peygamberimizin de (s.a.v) yorumları ile bizzat şahit olduğu şu olayı, anlatmıştır: "Rasûlullah’a  (s.a.v) esirler getirildi. Aralarında çocuğunu arayan bir de kadın vardı. Esirler arasında bir çocuğu bulunca onu hemen kapıp bağrına bastı ve onu doyasıya emzirmeye başladı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v) bize şöyle buyurdu:  “Ne dersiniz, bu kadın çocuğunu ateşe atar mı? “,  “Biz, Hayır, Ya Rasûlullah, Allah'a yemîn olsun ki, bu kadın  çocuğunu ateşe atmamaya gücü yetiyor bir halde iken, onu ateşe atmaz” dedik. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v)  şöyle buyurdu: “Allah'a yemin olsun ki, Allah Teâlâ'nın mü'min kullarına olan merhameti, bu kadının çocuğuna olan merhametinden daha büyüktür."    ( Buharî, Müslim; ) 

Hadis-i Şeriflerde görüldüğü gibi, bir annenin yavrusuna olan sevgi ve şefkatiyle dahi asla mukayese edilemeyecek derecede, kullarına acıyan,  yüksek şefkat ve merhamet ile muamele eden yüce Rabbimiz (c.c) buna mukabil, sadece, zaten kendisine ibadet etmeleri için yarattığı kullarından, yine kendilerinin dünya ve ahiret saadetine erişmeleri için koyduğu kurallara tabi olmalarını istemektedir.

Bununla beraber, kasıt olmaksızın, ibadetlerde gösterilen kusur, ihmal ve küçük günahlar gibi hatalara karşı da tövbe kapısını açık tutması, kendilerine doğru yolu gösterecek Peygamberler ve onlarla birlikte kitaplar göndermesi, yine Rabbimizin kullarına olan merhametinin bir göstergesidir.  Kıyamet gününde mü’imin kulları bile cennete sokan, amellerinin çokluğu, amellerinin güzelliği değil, ancak Allah Teâlâ'nın rahmetidir. Hiç kimse kendi ameli sayesinde asla cennete giremeyeceğini bizzat. Hz. Peygamberimiz (s.a.v)  şu hadis-i şeriflerinde ifade buyurmaktadır:  "Hiç kimseyi (sâlih) ameli cennete -girdiremez!” Bundan dolayı, Mü'min daima, Allah Teâlâ'nın rahmetini ümit etmek (Havf) ve yine O'nun azabından korkmak (Reca), arasında bir yaklaşım içinde bulunması gerekir. Bunların da üstünde Rabbimizin şu güzel müjdesinden hep birlikte ümitvar olmamız dileğimle.

Kullarıma haber ver ki, gerçekten ben çok bağışlayıcı ve pek merhamet ediciyim” . (Hicr:15 / 49)
 

Yazarın Diğer Yazıları