Kerem Yıldırım

Yola düşenler ve yolda düşenler

Kerem Yıldırım

Her insanın bir iddiası olmalıdır. Hele hele Müslümanın mutlaka önemli bir iddiası vardır, olmalıdır. İddiası olanın bir hedefi var demektir.  Hedefine vasıl olmak isteyen şahsiyetin yürüdüğü, iddiasını devam ettirmek için takip ettiği bir yolu, bir güzergahı olmazsa olmazıdır.

İddiası ve hedefi için yola düşenlerden olmak insan için güzel bir başlangıçtır.
Biz Müslümanların hedefe varmak için düştüğümüz yol oldukça meşakkatli bir yoldur.  Hedefimize ulaşabilmemiz için Bu yolun engellerini aşmak zorundayız. 

Düşeceğimiz küçük bir ümitsizlik, ümidimizi kıracak bir bezginlik yada nefsimizin girdabına kapılarak sağa sola sapmak bizi ebedi hüsrana garkedebilir. Bunun adı yolda düşmektir. Yolda kalmaktır. Yola mağlup olmaktır. Halbuki bu yol bizim için vuslata ulaşmanın bir vasıtasıdır. Vasıtayı hedef edinmek hedefi unutturur. Hedefi unutursak yolumuzu şaşırmamız kaçınılmazdır.

O halde Hedefle vasıtaları birbirine karıştırmamalıyız. Vasıtayı hedef olarak telakki etmemeliyiz. Yola çıkmalıyız asla yoldan çıkmamalıyız. Yürüdüğümüz yol bizi Hakka götürecek bir yol olmalıdır. Yol odur ki Hakka vara. Göz odur ki Hakkı göre.

Hak yolda dengeli yürümek için azimli olmak, yolun kurallarına uymak şarttır. Yüce kitabımız Kur'an-ı Kerim geçmişte yaşayan birçok kavimden bahseder. Bir kısmının Hak yola girmekten imtina etmesi nedeniyle helak olduğunu anlatır. Bir kısmının Hak yola girmesine rağmen bir süre sonra kendilerine yeni yollar aramaya başladığını, Hak yoldan saptığını ve hedeften sapan bu toplumlarında acıklı bir şekilde helak olduğunu ibretle okuyoruz. 

Hakkın tarafında, Allah için mücadele Talut ile küfrün ve sapkınlığın tarafında duran Calut'un mücadelesinde de bu misali görüyoruz. Kur'an-ı Kerim bu olayı şöyle anlatır:

“Böylece Tâlût, askerleri ile (Kudüs’ten) ayrılınca onlara şöyle dedi: «–Muhakkak ki Allâh, sizi bir nehirle imtihân edecektir. Buna rağmen kim ondan içerse artık benden değildir. Eliyle bir avuç içtiği müstesnâ, kim de ondan (izin verilenden fazlasını) tatmazsa, işte şüphesiz o bendendir!»

Fakat içlerinden pek azı müstesnâ, hepsi ırmaktan (kana kana) içtiler. Tâlût ve îmân edenler, beraberce ırmağı geçince: «–Bugün bizim Câlût’a ve askerlerine karşı koyacak hiç gücümüz yoktur!» dediler.

Allâh’ın huzûruna varacaklarına inananlar (ise): «–Nice az sayıda bir birlik, Allâh’ın izniyle çok sayıdaki birliği yenmiştir. Allâh sabredenlerle beraberdir.» dediler.” (el-Bakara, 249)

Asıl hedefimiz olan Ahiret yurdunu unutursak yolda düşmemiz kaçınılmaz olur. Günümüzde birçok Müslümanın dünyaya olan ihtirası nedeniyle Hak yolda dengeli yürüyemediğini görmek insanı üzüyor. 

Bakara Suresi, 101. ayet'te şöyle buyuruyor:  "Ne zaman onlara Allah Katından yanlarındakini doğrulayan bir elçi gelse, kitap verilenlerden birtakımı, sanki bilmiyorlarmış gibi Allah'ın Kitabı'nı arkalarına attılar."

 Allah'ın kitabını rehber edinirsek ve O'nun gösterdiği hedefe doğru yürürsek akıbetimiz hayrolacaktır.

Davası uğruna yola düşenler 
Yolunuz açıktır uğurlar ola
Nefesi kesilip yolda düşenler
Sebatla çıkmalı bu kutlu yola

Hak'ka vuslat için yola çıkanlar 
Yıldırmasın sizi yoldan çıkanlar
Yoldaşınız olsun güzel insanlar
Yardımcınız Haktır uğurlar ola

 

Yorumlar 1
Ahmet Duman 10 Aralık 2019 09:56

Yazı için teşekkürler. Yol nedir. Kuran ve peygamberin yolu, için yola çıkan veya çıktığını iddaa edenler, bugün bölük pörçük, Benim cemaatim,benim değneğim, benim partim v.b. betimler ne yazık ki yoldan çıkıp yeni yollarda arayışa geçmemize neden oluyor. Tekrar ümmet olma bilinci ile kardeş olmak zorunluluğuna vesile olan bir yazı olur inşallah. Selam ve dua ile...

Yazarın Diğer Yazıları