Kerem Yıldırım

Şükür ve Nankörlük

Kerem Yıldırım

İnsan denen aciz varlık, nerede ne vakit ne yapacağını bilmekten uzaklaşınca insanlıktan da uzaklaşıyor.

Şeklen insan olmak, insan gibi görünmek, insan suretinde yürümek yanılgıdan başka bir şey değil bazen.

Sağlıklı olunca kendini her şeyden güçlü zanneder, şımarır, inkar eder ve şeytanı bile geride bırakacak kadar azgınlaşır.

İnsan mal, makam, servet ve çevre sahibi olduğunda Karunlaşır.

Bu tekebbürleşme onu çılgına çevirir. İstediği her şeyi yapma gücü insanı hem insanlıktan hem adamlıktan hem de imandan çıkarır. Ve adeta bir canavara dönüştürür.

Unuttuğu bir şey vardır insanın ve aslında hiç unutmaması gerekir bunu;  

Allah'tır sadece güç ve kudret de sınırsız olan, istediğini veren istediğini alan, bir emirle yaratan bir emirle kahreden.

Allah'tır bizlere gücü, serveti ve makamı imtihan etmek için veren. 

O Allah'tır, bizim haddimizi bilip-bilmediğimizi varlıkla deneyen. 

Ne zamanki haddimizi aşarsak elimizdeki imkanları alarak bize kendisini hatırlatır. Hem öyle bir hatırlatır ki, pişman olacak, tövbe edecek vakit bile bulamayız.
 
Yüce kitabımız haddini aşanların kıssalarını anlatır bize.

Hz. Musa Aleyhisselam ve ümmetinin davetine karşılık, şımaran, böbürlenen firavunun nasıl Kızıldeniz’de boğulduğunu. Firavuna payandalık yaparak Allah'a karşı nankörlük eden Karun ve Haman'ın acıklı akıbetlerini dramatik bir şekilde anlatır ibret alalım diye.

Bakın Rabb'imiz Kur'an-ı Kerim'de ne buyuruyor: 

"Öyleyse hem beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin nankörlük etmeyin." Bakara:152 

Yine Rabbimiz kulların nankörlüğe ne kadar meyilli olduklarını Kur'an'da çarpıcı bir şekilde şöyle ifade ediyor: 

"Onları denizde dalgaların gölgesi kapladığında dini Allah'a has kılarak Ona yakarırlar, yalvarırlar. Allah onları kurtarıp karaya çıkarınca onlardan bir kısmı orta yolu tutar. Bizim ayetlerimizi ise ancak son derece kaypak, son derece nankör olanlar inkar eder." Lokman: 32 

Rabbimiz her an bizleri görüp gözetmek de ve rızıklandırmaktadır. 

Aldığımız bir nefesimizi geri veremediğimiz zaman hayatın biteceğini biliyoruz.

Ya da verdiğimiz bir nefesi tekrar alamadığımızda yine dünyanın bizim için son bulacağını da biliyoruz.

Bütün bu acziyetimize rağmen nankörlük etmeye devam etmek bir kul için en büyük bahtsızlıktır.

Telafisi mümkün olmayan en büyük kayıptır.

Allah bize rahmet verir, biz rahmetin sahibine şükretmek yerine, rahmetin kendisinde zannederiz marifeti.

Allah bize sıhhat verir, sıhhat verene değil sıhhata vesile olana (ilaç, hekim gibi) teşekkür ederek nankörlük tarafında dururuz.
 
Halbuki bize nimetleri bahşeden Allah'tır. Bu nimetlerin bize ulaşması için vesileler yaratan da O’dur.

Öyleyse sıhhatin ve nimetin sahibini aklımızdan çıkarmayalım.

Şükür nimetini büyüterek nankörlük illetinden kurtulabiliriz.

Varlığı Var eden'in yoluna varlığımızı feda edebilirsek işte o vakit gerçek Şükre ulaşmış oluruz.

.......................................

Şükrümü sana nasıl arz eylesem Ey yüce Rabbim 

Acizim, gücüm yok, yüzüm yok yalvarmaya
 
Bilirim ben kendimi mücrimim, bir çareyim 

Takatim kalmadı senin huzuruna varmaya

Kuşlar bile sana boyun eğerken her daim 

Ben şımardım, taptım nefsimin emaresine

Sen affetmezsen nice olur halim, tükenir mecalim 

Yalnız Sanadır itimadım, yalnız Sanadır inkıyadım 

Beni bir an olsun bana, beni nefsime bırakma Allah'ım.
 

Yazarın Diğer Yazıları