Müslüman eğitimci Burhanettin Ezzernuci şöyle der: "Önemsiz işlerle uğraşan kişi önemli işlerini kaçırır. "
Eğitim toplumların geleceğini şekillendiren en önemli etkenlerin başında gelir. Eğitime önem veren milletler kalıcı ve etkili olurken, eğitime gerekli değeri vermeyen milletler ise önce yozlaşır bir süre sonra da yok olma tehlikesi yaşarlar. Eğer sağlam temellere dayanan bir eğitime sahipseniz yaşadığınız toplumun temelinde sağlam demektir.
Yozlaşmış, geçmiş ile gelecek arasında köprü kurmaktan uzaklaşmış bir eğitim sistemiyle hiç bir kalıcı hedef yakalanamaz.
Aidiyet değerini koruyan, kendi eksenini sağlam tutarken, fikren dünyayı dolaşan ve bünyesine uygun bilgileri eleyerek alıp bir eğitim sistemi kalıcı olabilir.
Ülkemize baktığımız vakit Eğitim sistemimizin istikrarsız bir eksende yürümeye çalıştığını görüyoruz.
Özellikle Osmanlı'nın son dönemlerinde başlayan eğitimde batılılaşma serüveni Cumhuriyet döneminde zirve yaparak Batının izdüşümüne evrilmiştir.
20. Yüzyılın ilk çeyreğinde Ülkemizde yaşanan ahlakî savrulmayla birlikte eğitim köklerinden koparılarak AHLAKLI EĞİTİM PARADİGMASI yıkılarak bunun yerine toplumun değerlerini yok sayan AHLAKÇI BİR EĞİTİM Paradigması inşa edilmiştir. Bu savrulmayla birlikte insanlarımızın kafası karışmış, sağlıksız, gelecek tasavvurundan uzak ve gerçekleri ıskalayan bir bakış açısı meydana gelmiştir. Tabir caizse Hangi durakta hangi araca bineceğini bilemeyen, nerede ineceğine karar verememiş bir yolcu gibi rüzgâra göre yön değiştiren bir insan tipi ortaya çıkmıştır.
Abdurrahman DİLİPAK üstad der ki: "Taklit deha üretmez"
Bir asırdır batının ahlaksız eğitim sistemine özenen eğitim sistemimiz maalesef deha üretemiyor.
Genel bakış açısıyla söylemek gerekirse, eğitmekten ziyade öğüten bir eğitim sistem(sizliğ)ine sahibiz.
Eğitim sisteminin gidişatı ve ruhu büyük oranda müfredatlarla ilgilidir. Müfredata hakim olan ruha bakmak lazım. Resmî ideolojinin yüzyıldır eğitime sinmiş ruhu varlığını devam ettiriyor. Eğiten bir Eğitim sistemine kavuşmak istiyorsak müfredatları bu daraltıcı ve kadükleştiren yapıdan kurtarmak şart.
Eğitim sisteminin ruhu toplumla ne kadar barışık olursa hem eğitim hem de öğretim alanında başarı o kadar yüksek olur. Adı Millî olmasına rağmen ülkemizde bir asırdır uygulanan eğitim sisteminin büyük oranda millileşemediği bir gerçek.
Sistem normal imalattan daha çok imalat hatası ürün imal ediyorsa sistemde büyük sıkıntılar var demektir.
Neslimizi geleceğe taşımanın en temel aracı olan eğitim sistemimizi sil baştan tanzim etmek zorundayız. Aksi halde bir süre sonra eğittiğimizi sandığımız çocuklarımızın nasıl heba olduğunu acı içinde izlemekten başka bir elimizden şey gelmeyecek. Sistemde yapılmaya çalışılan kısmi düzenlemeler yetersiz kalmaktadır
Şu ana kadar kaybettiklerimiz ibret olmalı. Unutmayalım ki; Neslini kaybeden toplumlar kendini de kaybeder, geleceğini de kaybeder.
Ahlakçı eğitimden Ahlaklı bir eğitime geçmezsek, değerleriyle birlikte eğiten bir yapı olmadığı müddetçe nesil öğütülerek heba olacaktır.
Ve Ahlak sadece kitaplarda bir kelime olarak kalacaktır.