Eşref Bolukçu

Manevi Değerlerle Milleti Kandırmak

Eşref Bolukçu

Bu millet, milli ve manevi değerlerine genel olarak önem veren bir millettir. Bunu bilen yabancılar ve fitneciler, milletin bu yönünü her zaman kullanmaya çalışmışlar; maalesef, başarılı da olmuşlardır. Yakın dönemde bunun epey örneğine rastlayabiliyoruz.

Aynı inanç, aynı kıble, aynı bayrak, aynı vatan, aynı ülkü, aynı ahlaki değerler, aynı tarih gibi değerlerimiz, dayanışma içinde olmamızı ve bir olmamızı sağlar. Bunlar, bizleri bir arada tutan övünç kaynağı mirasımızdır. Bunlar ayrışmayı değil, insan olarak birlik olmamızı sağlar. 

Peki, bizleri bir arada tutan bu milli ve manevi değerlerimiz yanlış kullanılmıyor mu? Birlik ve beraberliğimizi bozmak isteyenler elbette bu değerlerimizi ayrışma için de kullanabiliyor. Bunun en kötü örneğini yakın zamanda 15 Temmuz darbe girişimi ile biten bir durum ile yaşadık. Milli ve manevi değerlerimizi kullanarak bizleri kendi bozuk emellerine alet eden ve temelde bizleri ayrıştırıp bölmek isteyen bir zihniyet, maalesef belli oranda etkili oldu. Günümüzde halen onun acı sonuçlarını yaşamaktayız.

İnsan, fıtrat olarak iyi olma, iyi yapma, iyiyi sevme, başkasının da iyiliğini isteme, birlik olma gibi yetilerle doğar. Yapımızda, kişiliğimizde var olan bu güzel hasletler, maalesef sonradan değişmekte ya da değiştirilmektedir.

Çocuklarımızın fıtratında olan “iyi olma” durumu, bebeklikten itibaren korunmak zorundadır. Anne ve babalar, çocuklarını “hayırlı olan” üzerine yetiştirirken, toplumun milli ve manevi değerlerini de öğretmek zorundadır. Bizi, biz yapan ve bizi bir arada tutan milli ve manevi değerlerimizden uzak büyütülen çocuklar, elbette başkalarının kötü yönlendirmelerinden etkileneceklerdir.

İnsanlar, bir arada yaşayabilmeleri ve sağlıklı bir toplum oluşturabilmeleri için hem komşularıyla hem de sosyal alandaki diğer insanlarla iyi ilişkiler kurmak zorundadır. Bu iyi ilişkiler için yardımlaşma ve dayanışma ön plana çıkmaktadır. İslâm ile hamuru yoğrulan toplumuz birlik, beraberlik ve dayanışmaya önem vermektedir. Peygamber efendimiz, komşusu aç iken kendisi tok olan bizden değildir, anlamına gelen sözü ile komşuluğa ve dayanışmaya verdiği önemi ortaya koymaktadır.

Dinimiz, ayrışmayı değil birliği, bir olmayı emreder. Dinimizin emir ve yasakları ile toplumsal hayatı düzenleyen nasları, asla ayrışma için kullanılamaz. Bizi birbirimize düşüren ve ayrıştıran her yapı ve düşünceye birey ve kurum olarak karşı olmak zorundayız. Bizler aynı vatan toprakları üzerinde yaşayan vatan kardeşleri olarak, vatan sevgisi dairesi içinde hareket ederek birlik olmak durumundayız. Toplumun menfaatlerini her zaman şahsi menfaatlerimizden daha önemsemeliyiz.

Yüce Allah, insanı sosyal bir canlı olarak yaratmıştır. Yani, insan fıtrat olarak tek başına yaşamını uzun süre sağlıklı bir şekilde sürdüremez. Aynı toplumda yaşadığımız bireyleri ötekileştirmeden, kendimizden kabul ederek birlik ve dayanışma içinde olmalıyız. Bireyleri ve toplum içindeki diğer kurumları rakip değil, sosyal birliğimizin bir parçası olan dost olarak görmeliyiz.

Birlik ve dayanışma ruhu ile hareket eden toplumlar, her zaman daha güçlüdür. Bu toplumlar giriştikleri her mücadelede başarılı olurlar. Sosyal alanda, eğitim alanında, ekonomik alanda ve diğer tüm alanlardaki başları ancak birlik ve dayanışma ruhu ile mümkün olmaktadır. Toplumsal dayanışma olmadan atılan adımlar başarı ile sonuçlanabilir mi? Belki başta başarılı olunuyormuş gibi görünebilir ama nihayetinde toplumun önemli bir kısmı bu dayanışmaya dahil olmadığı için maalesef istenen sonuç alınmayacaktır.

Bizler, birey olarak toplumu oluşturuyoruz. Her birey, toplumu oluşturan birer organ gibidir. Dolayısıyla bireylerdeki sıkıntılar, toplumu da olumsuz etkileyecektir. Bazı organları hasta olan bir insanın vücudu nasıl ki zayıf düşerse tıpkı bunun gibi toplumun birliğine ters düşen, birlik ruhundan uzaklaşan bireyler de topluma zarar verir. Sonunda toplum zayıf düşer. Bu durum, düşmanların işine yarar. Bir milleti yıkmak isteyenler, dışarıdan müdahale etmek yerine içeriden müdahale yolunu seçerler. O milleti meydana getiren bireyler arasına düşmanlık ve ayrılık tohumları ekerek onları birbirine düşürürler. Böylece, düşmanın istediği sonuç olan birlik ve beraberlik bozulmuş olur.

Maddî ve manevî güçlerini içinde bulunulan toplumun ve ülkenin birlik, bütünlük ve gelişmesine karşı kullanan ve düşmanlarını unutanlar kolayca başkalarına yem olurlar.

Aklı selime, birlik beraberliğe, hayra çağırıp şerre dur demeye her zaman ihtiyacımız vardır. 15 Temmuz’da fitne ateşiyle bizi yakmak isteyenlere karşı nasıl tek vücut olduysak, her zaman birlik ve beraberlik ruhu içinde hareket etmek bu toplumun her ferdinin ve her kurumunun görevidir.

Selam ve saygılarımla…

Yazarın Diğer Yazıları