Ve bir ses yükseldi veda hutbesinden: “Kadınlar size Allah'ın emanetidir!”
Yüce Rabbim, peygamberi vasıtasıyla kadınlara “onlar sizin emanetinizdir” diyor. Peki kadın gerçekten “emanet” olarak görüldü mü!? Cahiliye dönem dediğimiz devirde kız çocukları öldürülüyordu. İslamiyet, kadınların gerçek değerini vermiş ve el üstünde tutulan “emanet” olarak görmüştür.
Bizler, Rabbimizin emanetini dövdük, öldürdük, köle gibi kullandık. Yetmedi, bir meta olarak reklamlarda oynattık. Dahası, bunu kadın kendisi de özgürlük olarak gördü ve istedi. Kendisi de “Allah’ın emaneti” olduğunu unuttu.
Modern dünya erkeği bozduğu gibi, kadını da değerlerinden uzaklaştırarak, emanet olduğunu unutturdu.
Son günlerde kadın cinayetleri, kadına saldırı vb haberleri sık sık görüyoruz. Her kesim olayı kendi bakış açısına göre değerlendirmektedir. Hatta sosyal medyada erkek düşmanlığı da başını alıp gidiyor.
Olaya at gözlüğü ile bakarsak, meselenin özünü göremeyiz. Olay sadece kadına uygulanan şiddetten ibaret değildir. Sorunun özüne inmeden sadece sonuca bakarak ise asla çözüm bulunamaz.
Sorunun kökünde, değerlerimizden, inancımızdan uzaklaşmak yatmaktadır. Toplum hızla değerlerinden uzaklaşmakta; ortada büyük bir deprem, amansız gibi görünen bir çözülme söz konusudur. İnanç değerlerin ve insani değerlerin ön planda olmadığı aile yapısı olmadan çözüm üretilemez. Böyle bir ailede doğal olarak bu değerlerle yetişmeyen, bu değerlerle eğitilmeyen çocuklar yetişecektir. Velhasıl, her şeyi vakum gibi emen, kadın erkek demeden ruhunun üstünü bir hayal ile kuşatan bir sistemle hesaplaşmadan ne bu cinayetleri engelleyebiliriz ne de bu çözülmeyi.
Ortada büyük bir çığlık var. Fakat kimse kimseyi duymamaktadır. Bu çığlık sadece kadının çığlığı değil, örfünü, ananesini, hatta gerçek anlamda İslami değerleri yitirmiş erkeğin de çığlığıdır. Özellikle metropollerde, bu çığlık kulakları tırmalıyorsa, bir çözülme söz konusudur.
Çözüm, mahkemeler değil. Çözüm ağır cezalar değil. Çünkü, bu sadece sonuç ile ilgili bir şeyler yapmaktır.
Çözüm, insana yeniden insan olduğunu hatırlatmak, hatta yeniden insan olduğunu öğretmekten geçmektedir.
Çözüm, kapitalist batıdan yönümüzü içimize çevirmektedir.
Çözüm, “Kadınlar size Allah'ın emanetidir!” düsturuna hem kadının hem de erkeğin uymasındadır.
Çözüm, kadını bir meta olarak gören sistemlere sırtımızı çevirmektedir.
Çözüm, kadını fıtri saygın olan gerçek yerine getirmektedir.
Çözüm, kadını kapitalist sistemin dişlilerine kaptıran düzenden vaz geçmektir.
“Kadına daha çok iş” “İş dünyasında kadına öncelik” gibi politikalar olayı daha çok içinden çıkılmaz hale getirmektedir. Çünkü, kadın asıl fıtri görevi olan anneliğini, çocuk eğitimini yapamamaktadır. Kadının ekonomiye katkısı için çırpınışı çocuklara yeteri kadar eğitimin verilmesinin de önünde bir engeldir. Yeteri kadar ilgi görmeyen ve gerekli eğitimi almayan çocuk ve gençlerde ise maneviyat azalmaktadır.
Sonuç ne mi…. Sonuç, maddi düşünen ruhlar… Acımazsız insanlar… Ağır cezalar mutlaka olmalıdır. Ama ağır cezalar asla kadına şiddeti önlemede yeterli olmayacaktır. Birbirimize saygıyı yitirdiğimiz ve her şeyi alınıp satılan bir meta olarak gördüğümüz dünyada yaşamaya devam ettiğimiz sürece; bize emanet edilen kadınlarımızı, analarımızı, bacılarımızı üzüntü içinde görmeye devam edeceğiz.
Allah’ım bize akıl ve iman ver. Ver ki emaneti emanet olarak görüp, koruyalım ve yaşatalım.
Allah’ım kadınlarımıza akıl ve iman ver. Ver ki onlar da Allah’ın emaneti olduklarını asla unutmadan, emanete yaraşır şekilde hareket ederek dünyamızda onurlu ve gururlu bir şekilde yer almaya devam etsinler.
Evlenmek de haktır, boşanmak da haktır. Fakat Rabbim erkeğe, kadına dayak atmak, kadını öldürmek, kadını satmak, kadını aşağılamak hakkı vermemiştir.
Aklımızı başımıza alalım ve kadın-erkek bu “emanete” sahip çıkalım.
Kadınlarımızın, fıtratlarının gerektirdiği saygın yerde olması dileğimle…
