Eşref Bolukçu

İstanbul Sözleşmesi'nin Sinsilikleri

Eşref Bolukçu

Kusura bakılmasın, ben bu sözleşmeyi eleştiriyorum ve vicdanen kabul etmiyorum. Çünkü, kadına karşı şiddeti önleme gibi acil çözüme kavuşturulması gereken bir konuyu ele aldığı söylenen bu mevzuatın içine öyle şeyler serpiştirilmiş ki…

Yazımı okuyanlar ve İstanbul Sözleşmesi hakkında bihaber olanlar için yazayım: Bu sözleşmede elbette ki kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik çok şey yer almaktadır. 

Kadınlarımızı koruma kılıfı ile şirin gösterilerek topluma dayatılan İstanbul Sözleşmesi’nin gerçek yüzü için bazı değerlendirmeler:

1) Toplumsal cinsiyet nedir? (Madde 3/a) Cinsiyet doğuştan gelmiyor mu?

2) “Birlikte yaşayanlar” ile ne ifade ediliyor? (Madde 3/b) Bununla evlilik dışı her türlü ilişki mi kastediliyor?

3) 18 yaşından küçüklerin “kadın” olarak tanımlaması ne anlama geliyor? (Madde 3/f)

4) Cinsiyet doğuştan gelmesine rağmen neden ısrarla “toplumsal cinsiyet” üzerinde durulmaktadır?

5) “Cinsel yönelim” ne demek? (Madde 4/3) Allah’ın belirlediği cinselliğin sınırları zaten belli. Neden kadın kadına, erkek erkeğe cinsel yönelim anlamında kullanılacak olan bir tanımlama yapılmaktadır?

6) “Cinsiyet” yerine neden “toplumsal cinsiyet” kelimeleri kullanılmaktadır? (Madde 6)

7) İstatistikler neden başka devletlerle paylaşılıyor? (Madde 11) Avrupa bizim iyiliğimizi istediği için mi kadına yönelik istatistikleri istemektedir?

8) Taraflar kadınların daha aşağı düzeyde olduğu düşüncesine veya kadınların ve erkeklerin toplumsal olarak klişeleşmiş rollerine dayalı ön yargıların, törelerin, geleneklerin ve diğer uygulamaların kökünün kazınması amacıyla kadınların ve erkeklerin sosyal ve kültürel davranış kalıplarının değiştirilmesine yardımcı olacak tedbirleri alacaklardır. (Madde 12/1) İnancımızın erkek ve kadınlara yüklediği roller ne olacak?

9) Taraflar, yerine göre, tüm eğitim seviyelerinde resmi müfredata, kadın erkek eşitliği, TOPLUMSAL KLİŞELERDEN ARINDIRILMIŞ TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ, karşılıklı saygı, kişisel ilişkilerde çatışmaların şiddete başvurmadan çözüme kavuşturulması, kadınlara karşı toplumsal cinsiyete dayalı şiddet ve kişilik bütünlüğüne saygı gibi konuların, öğrencilerin zaman içinde değişen öğrenme kapasitelerine uyarlanmış bir biçimde dahil edilmesi için gerekli tedbirleri alacaklardır. (Madde 14/1) Burada güzel şeyler anlatılıyormuş bir süs ile ifade edilmiş. Ama ısrarla “toplumsal cinsiyet” denmektedir.

10) “Taraflar bu Sözleşme kapsamında yer alan her türlü şiddet olayıyla ilgili olarak, arabuluculuk ve uzlaştırma da dahil olmak üzere, zorunlu anlaşmazlık giderme alternatif süreçlerini yasaklamak üzere gerekli yasal veya diğer tedbirleri alacaklardır.” (Madde 48/1) Bu maddeden de anlaşılacağı üzere, sözleşmede aileyi koruyabilecek tedbirlere yer verilmemekte, toptancı bir yaklaşımla arabuluculuğun faydalı olabileceği durumlar da dışlanmaktadır.

Sözleşme, Türkiye'nin bekasına yönelmiş büyük tehditlerdendir diye düşünüyorum.

İthal kanunlar, bu ülkenin hayrına olmaz. Sözleşme derhal iptal edilmelidir. Kadına yönelik şiddet için kendi öz değerlerimize uygun yeni kanunlar hazırlanmalıdır. Kendi inançlarımızı, örf ve adetlerimizi esas alan, adaleti sağlayacak ve aileyi yaşatacak düzenlemeler yapılmalıdır.

Sözleşmenin feshedilmesi için tam zamanı olduğunu düşünüyorum. Gelenek ve göreneklerimizden, alışkanlık ve anlayışlarımızdan kaynaklanan sorunlarımız varsa (elbette var), kendimize uygun hukuki çalışmaları yine kendimiz yapmalıyız.

Selam ve saygılarımla…
 

Yazarın Diğer Yazıları