Eşref Bolukçu

Hayata Olumlu Bak

Eşref Bolukçu

Olumlu düşünce ya da başka bir değişle pozitif düşünce. Olumsuz düşünce yani negatif düşünce… İnsan hayatı bir anlamda bu iki düşünce üzerine kuruludur. Bunlardan hangisi bize hakimse bizim hayatımız, düşüncelerimiz ve psikolojik yapımız da o yöndedir. 

Evrende her şeyin etkileşim halinde olması gibi zihnimiz ve bedenimiz de sürekli etkileşim halindedir. Etkileşim halinde olan şeyler ise sürekli birbirini etkiler. Zihindeki duygu ve düşünceler, vücudu da etkiler. Zihindeki olumlu duygular, vücutta mutluluk hormonu salgılatır. Bu sayede kişinin ruhsal ve fiziksel sıkıntıları azalır. Yapılan araştırmalara göre ağrı hissedecek kişilerin, bu ağrıyı daha az hissedeceğini düşünmeleri, gerçekten ağrıyı daha az hissettiklerini göstermiştir. Hatta uzmanlar, ağrı konusunda psikoterapi yöntemini geliştirme üzerinde çalışmaktadırlar.

Olumlu düşünmek veya olumsuz bir olayın pozitif yönünü görmeyi başarmak, belki polyannacılık oynamak gibi görünebilir. Ancak, bunu hayatına katmayı başarmış mutlu insanların, iş ve özel yaşamlarında diğer kişilere oranla daha başarılı olduğu defalarca kanıtlanmıştır. Yapılması gereken ilk şey, olumlu düşüncenin sizi gerçekten iyi yönde etkileyeceğine inanmak ve duygularınızı bu yönde yönetmektir.

Olumlu düşünce ve duygular, vücudumuzda endorfin hormonunun salgılanmasını sağlar. Endorfin, kişinin fiziksel ve ruhsal sıkıntılarının azalmasını, var olanları da hissetmemesini sağlar. 

Düşüncelerimizin bizim üzerimizdeki etkileri konusunda bakın Ghandi ne diyor: “İnançların, düşüncelerini oluşturur. Düşüncelerin, kelimelerini, oluşturur. Kelimelerin, aksiyonlarını oluşturur. Aksiyonların, alışkanlıklarını oluşturur. Alışkanlıkların, değerlerini oluşturur. Değerlerin ise nasıl yaşayacağını belirler.”

Olumsuz düşündükçe, o olumsuz düşünceleri yani senaryoları engellemek amacıyla hareketlerimizi ve düşüncelerimizi şekillendiririz. Ona göre konuşur, ona göre davranırız; dolayısıyla asıl görmemiz gerekeni görmeyiz. Büyük resmi görmekten gittikçe uzaklaşırız. Olumlu yönde düşünmeye ve adım atmaya karşı gittikçe uzaklaşırız. Endişe ve kaygı başlar sonuç olarak. Bu durum bir çukurda kazdığı toprağı üstüne atan bir insanın durumuna benzer. Bu negatif düşüncelerle gittikçe hayata tutunma yetisi azalır. Aslında depresyon, panik atak gibi psikolojik sorunlar da tam da bu noktada kendini göstermeye başlar.  Panik atak temelde ne idi: Olumsuz şeylerin geleceğini düşünerek olumsuz düşünmekti. Ya başıma gelirse düşüncesi kişiyi tutsak eder adeta. Korku ve tedirginlikle o anın gelmesini istemezken, aslında kendimizi o anı yaşamaya hazırlarız. 

Yıllar önce hastanede kalmak zorunda olduğum bir gündü. Küçük olan hastamız 1 aya yakın olan süre boyunca hastanede yatırılmıştı. Bir süre sonra biraz iyileşme kendini gösterince, doktor yavaş yavaş gezdirmemiz gerektiğini söyledi. Ama küçük hastamız yürüyemedi ve yürüyemeyeceğini söyledi. Oysa daha birkaç ay önce yürüyordu. Her denememizde yürüyemem diyordu. Doktor fiziksel bir engel olmadığını söylüyordu. Yani sorun psikolojikti. Yani olumsuz düşüncelerden dolayı küçük hastamız yürüyemiyordu. Tabi iş bana düştü. Olumlu konuşmalarla, olumlu teşviklerle hastamız minik minik adımlar atmaya başladı. Yapabilirsin dedikçe o da kendine güven duyuyor ve adım atmayı denemeye devam ediyordu. Bir süre sonra yürümeye başladı. 

Yaşamınızda var olduğuna inandığınız olumsuz şeylerin bir de olumlu taraflarını görmeye çalışın. Belki hemen başaramayacaksınız ama zamanla göreceksiniz ki her olayın, her yaşantının olumlu tarafları da var. 

Yazarın Diğer Yazıları