Eşref Bolukçu

Din Eğitiminde Sevgi Dili

Eşref Bolukçu

Kişi, sevdiği ile beraberdir. Kişi, en çok sevdiği kişilerden etkilenir. Kişi, sevdiği kişiler gibi olmak ister. Dahası kişi, sevdiği kişilerin değer verdiklerine, değer verir; sevdiklerini sever veya sevmeye çalışır…

Çocuklar, sevdiği kişiler ile özdeşim kurar, onlar gibi olmak ister, onların tutum ve davranışlarını edinme eğilimi gösterir.

Bu açıklamalarda iki temel sonuç ortaya çıkmaktadır:

1. Eğitim verecek olan kişi, sevilen biri olmalıdır.

2. Öğretilecek şey, durum, varlık, kişi sevdirilmelidir.    

Eskiden, bazı yerli filmlerde bazen imamlar veya o konumda olan bazı kişiler sinirli, gergin, tuhaf giyimli ve tuhaf konuşan olarak karakterize edilirdi. O zaman ben çocuktum ve o karakterlerden çok rahatsız olurdum; olumsuz etkilenirdim… Meğer amaç, izleyenleri dinden ve dini bütün insanlardan soğutmak, uzak tutmakmış… O filmlerin bu toplumda kısmen de olsa etkili olduğunu düşünüyorum…

Okulda öğrenciyken en çok sevdiğim öğretmenlerin dersini çok çalışırdım. Hatta en çok zorlandığım kimya dersi öğretmenini çok sevdiğim için dersini çalışır ve en iyi notları alırdım.

Eğitimci, eğitim ve öğretimden önce kendisini sevdirmek zorundadır. Din gibi çok önemli bir konuda, eğitim ve öğretim yapılacaksa bu sevme ve sevilme çok daha önem arz etmektedir. Anne, baba ve dini öğreten diğer kişiler sevgi dilini kullanmak zorundadır. Bu sevgi diliyle hem kendisini sevdirecekler hem de öğrettikleri konuyu sevdireceklerdir. 

Korku üzerine bir dil değil, sevgi ile yoğrulmuş bir dil… Ceza veren bir Allah değil, cenneti olan, kulunu seven ve koruyan bir Allah öğretimi ile başlanmalıdır.

Eğitim ve öğretim sevgi dili üzerine kurulunca ancak istenen olumlu sonuçlar alınabilir. 

Sevgide bir kural vardır. Sevilmek isteniyorsa, sevecek… Kişi eğer sevilmek istiyorsa, önemsenmek istiyorsa önce kendisi, karşıdakini sevmelidir. Karşıdakini sevgi diliyle muhatap almalıdır.

Peygamber efendimiz, sevgi diliyle, olumlu dil ile muhatlarına hitap etmiştir. Bu konuda örnek almamız gereken kişi, peygamber efendimizdir. Eğitim verilen kişi, bu sevgi ve olumlu dil karşısında kendisini değerli hissedecektir.

Din eğitim ve öğretimi yapılırken diğer tüm eğitimlerde olduğu gibi çocuğun bireysel farklılıkları da göz önünde bulundurulmalıdır. Her çocuğun farklı yetenekleri ve farklı öğrenme kapasiteleri olabilir. Her çocuğa aynı şekilde ve aynı dil ile yaklaşmak etkili olmayabilir. Kullanılan ortak dil, sevgi dili olsa da çocuktan çocuğa göre değişen farklı yaklaşımlar gerekebilir.

Eğitimci, önce eğitim vereceği ve öğreteceği kişiyi tanımalıdır. Onun yeteneklerini, ilgilerini ve özel durumunu tanıdıkça ona nasıl yaklaşacağını da öğrenmiş olacaktır. Kendisinin tanındığını ve önemsendiğini gören çocuk veya kişi de öğretileni daha çok önemseyecektir.

Din eğitiminde kolaylaştırıcı olmak gerekir. Burada, dinin tam, doğru ve net olarak çocuğun anlayacağı dil ile öğretilmesi kastedilmektedir.

Öğretilen konunun çocuğun yaşına uygun olması önemlidir. Somut işlemler döneminde olan bir çocuğa, önce soyut şeyleri öğretmeye çalışmak hüsranla sonuçlanacaktır. Dahası, çocukta dine karşı istenmeyen olumsuzlukların da ortaya çıkması olasıdır.

Dini öğreten kişi, sadece çocuklara karşı değil, yetişkinlere karşı da sevgi ve kabul dilini kullanmalıdır. Kırıcı olmamalıdır. Peygamberimiz, “Yumuşak davranmayan kimse, bütün hayırlardan mahrum kalır.” demektedir. Yetişkinlerin dine uygun olmayana özelliklerini en baştan itibaren sıralayıp yüzüne vurmaktansa, dine göre olması gerekenleri olumlu dil ile anlatmak gerekir.

Din eğitimi ve öğretiminde cezaya asla yer verilmemelidir. Ceza, yanlış olan davranışın ne olduğunu gösterir; doğru davranışı öğretmez. İnsan tabiatında bir durum vardır: Sürekli ceza vermeye meyilli olan yetişkinler, çocukların olumlu davranışlarını tam olarak göremeyebilirler.

Çocuğun kendine olan güvenini sarsacak yaklaşımlara girilmemeli ve güven sarsıcı dil kullanılmalıdır. 

Küçükken, din ile ilgili söylenen şeyler genelde “korku” ile birlikte verilirdi. “Allah seni yakacak.” “Allah sana ceza verecek.”  gibi cümleleri çok duyardım. Din, Allah, peygamber denince aklıma korku gelirdi; içim ürperirdi. Günümüzde de halen bu korku dilini kullanan epey anne, baba ve eğitimci var…

Anne, baba ve eğitimciler, din eğitimi verirken Allah’ı sevdirerek anlatmalıdır. Allah, korkulacak olan değil sevilecek olan olarak tanıtılmalıdır. Allah, cenneti olan, yarattığı tüm canlıları ve insanları seven ve koruyan, çok şefkatli olan olarak anlatılmalıdır. Din ve dini motifler, asla korku unsuru olarak kullanılmamalıdır.

Dinimizi Kur’an ve sünnet ışığında sevgi diliyle çocuklarımıza öğretmek temennisiyle…

Selam ve saygılarımla.
 

Yorumlar 1
Zeynep Hoca 17 Haziran 2020 22:20

Hocam bazen din ile ilgi eğitim olunca sevgi dili unutuluyor. Umarım dedikleriniz uygulanır anne babalar tarafından

Yazarın Diğer Yazıları