Eşref Bolukçu

Çok Şükür İstanbul Sözleşmesi Kaldırıldı

Eşref Bolukçu

Yazımın başlığını, çok şükür İstanbul Sözleşmesi kaldırıldı, olarak seçerken gerçekten çok heyecanlıydım. Defalarca bu konuyu yazdım. Daha geçen hafta yine bu köşede, İstanbul Sözleşmesi kaldırılmalıdır, başlığını kullandım. 

İstanbul sözleşmesini değerlendirdiğim yazılarım için eleştiriler aldığım gibi beni olumlu anlamda destekleyen okurlarımız da çok oldu. İstanbul Sözleşmesi’nin gerçek yüzünü ortaya koymak için çok çabalarımız oldu. Türkiye’de bu konuda birçok yazar, hukukçu ve siyaset adamı da epey çabaladılar.

Ben İstanbul sözleşmesini koru koruya eleştirmedim. Sözleşmede gördüğüm ve geleceğimizi, ailelerimizi, neslimizi tehdit eden durumları yazdım. Ama her seferinde, kesinlikle hukuksuzluğa karşı olduğumu, kadınlar için pozitif hukuk da yapılması gerektiğini de yazdım.

İstanbul Sözleşmesi, Türkiye Cumhuriyeti adına 11.05.2011 tarihinde imzalanmıştı. 10.02.2012 tarihinde ise Bakanlar Kurulu’nda imzalanmıştı. Bu sözleşmeyi birçok batı ülkesi imzalamamıştı. Bazı batı ülkeleri ise imzalamalarına rağmen uygulamaya koymamışlardı.

Ve Türkiye, İstanbul sözleşmesinden 19.03.2021 tarihinde ayrılmış oldu. Bu ayrılma, 20.03.2021 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdi.

Cumhurbaşkanı sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın imzasını taşıyan 9 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararnamesinin 3'üncü maddesi gereğince karar verilmiş oldu.

İstanbul sözleşmesinin kaldırılması neden önemliydi? İstanbul Sözleşmesi, kadını şiddetten korumak için kabul edilmişti ancak bu sözleşme sapık kişilerin haklarını savunan bir sözleşmeydi. Kadınları korumaktan ziyade bu sapık kişilerin kendilerine alan açmalarına yarayan bir sözleşmeydi. Bu sözleşme ile ailemiz, milli ve manevi değerlerimiz basitleştiriliyordu. Sözleşme, sapık cinsel yönelimleri özendiren bir yapıdaydı.  Kadınlarımızı korumak için kabul edildiği söylenen bu sözleşme ile asıl sapık cinsel eğilimli insanlar korunmaktaydı. Dahası neden kadın hakları ile bu sapıkların hakları! aynı sözleşmede ele alınıyordu?

İstanbul Sözleşmesi, aileyi yok etmeye çalışan toplumun temellerine dinamit koyan bir sözleşmeydi.

Sözleşmeden çekilmek yetmez elbette. İstanbul Sözleşmesi ile oluşturulan hukuki düzenlemeler de iptal edilmelidir. Yerine inancımıza, değerlerimize uygun ve bu topluma ait olan yeni düzenlemeler getirilmelidir.

Kadına şiddet karşısında kesinlikle geri adım atılmamalıdır. Hangi yasal düzenleme gerekiyorsa yapılmalıdır.

İstanbul sözleşmesi, toplumu ayrıştıran bir çıbandı. Gereksiz bir sözleşmeydi. Toplumda savunanlar olduğu gibi büyük bir kesim ise karşıydı. 

Devletimizin yapması gereken, Türk toplumunun temel yapı taşı ve gücü olan ailemizi zayıflatan hiçbir düzenlemeyi yapmamaktır. Kadınlarımızın aleyhine olan hiçbir düzenleme de yapılmamalıdır. Çok önemli olan nokta ise, sanki erkeklere karşı oluşturulmuş hukuki düzenlemeler de yapılmamalıdır. Yarın Allah’ın huzuruna çıkıldığında, Allah’ın kanunlarına ters yapılan hukuki çalışmaların içine de girilmemelidir.

Ailenin zayıflamasına sebep olan, ailenin temeline dinamit koyan hiçbir anlayış kabul edilmemeli; hiçbir düzenleme yapılmamalıdır. Hele hele o tür sapık ideolojilere prim verilmemelidir. Aileyi yıpratan düzenleme, görüş ve ideolojiler ne insanidir ne de meşrudur.

Yazarın Diğer Yazıları