Enes Tarım

Mezhepçilik

Enes Tarım

Sünnet nedir sorusuna; Kuran’ın yaşama aktarılması ile ilgili söz ve hareketler bütünü diyebiliriz.   

Ve tarih boyu bugüne kadar sünnet hakkında olagelen bütün tartışmalar aslında elçinin Kur’an-ın yaşama aktarılması yönündeki bizlere kadar gelen uygulamalarını reddetmek sünnetini reddetmek üzerine değil; sünnetin kapsamına nelerin girebileceği ve nelerin peygamberin sünneti olduğu konuları üzerinde olagelmiştir.  

Birileri tarafından sünnet ya da hadis şayet eleştirilmiş ise; bu eleştiri kesinlikle Peygamber’e yönelik değil; ondandır diye yapılan rivayetlere, rivayet eden ravilere ve gelen haberin sahihliğine olan tereddütlerdir.

Zira hiçbir dinin mensubu, o dinin peygamberinin söz ve uygulamalarını eleştiremez; eleştirirse o dinin mensubu olarak kalamaz…

*** 

Dini, insanlara peygamberler bildirir ve o dinin hayata geçirilmesinde peygamberler ilk canlı pratik uygulayıcılardır. 

Ve Peygamberlerin tümü, Allah’ın murakabesi altındadır. 

Bu murakabe Allah’ın dininin, yanlışsız ve eksiksiz olarak kullarına açıklanmasının sağlanması amacına yöneliktir. 

İşte bu bağlamda “Ehlisünnet” demek, peygamberin dini nasıl anlayıp yaşadığına yönelik bir kesimin sahih gördüğü, peygamber de böyle yapmıştı dediği bir anlamı ihtiva eder. 

“Ehli Şia” ise “taraftar” manasına gelen bir özel isim olarak kullanılmakta ve kısaca Hz Ali taraftarı manasına gelse de şüphesiz o da yine bir takım farklılıklarla beraber öz itibari ile peygamber böyle yaşadı dini böyle yorumladı iddiası taşır.

Hilafet alinin hakkıdır demek te yine peygamberin vefatından itibaren su yüzüne çıkmaya başlayan peygamber hayatta olsa böyle yapardı demenin bir başka ifadesidir şüphesiz…

***

Kabilecilik ruhu, İslam’ın iktidar olması ile yerle bir edilirken Peygamberin ölümünü müteakip yeniden hortlatıldı ve daha sonraki yüzyıllarda yerini mezhep faşizanlığına bırakırken; insanlar aynı ligin farklı takımlarının fanatikliğini yapar gibi mezhep holiganlığına soyundu.

Bazı kabile ya da ırk mensuplarının diğerine üstünlüğü iddiası, nasıl cahili kültürün bir ifadesi ise; aynısı gibi bir mezhebin üstünlüğünü iddia ederek diğerlerinin canı cehenneme mantığı da bir cahiliye kültürüdür.

Mezhepler dinin aslı değil dini yaşantımızı kolaylaştıran birer araç birer öğretici okul birer yol göstericidir ötesi değil!

Bugün “Ehlisünnet” olmak koyu ve fanatik bir mezhep kültürü olarak algılanırken; “Ehlişia” olmak ta yine aynı fanatik mezhepçilik ile İslam kardeşliğinin önünde koyu bulutlar ve aşılmaz setler oluşturmakta. 

Artık gerek “Ehlisünnet”, gerekse “Ehlişia” hangi ayete baksa ayetin asıl anlamını değil, tarihi süreç içinde ona kazandırılan mezhep kültürünün verdiği anlamı görmekte.

Ve bu aslında mezheplerin din haline getirilmişliğinin açık bir ifadesi.

Ali’nin, peygamber varisi olması ile ilgili Kuran’da yaklaşık 200 ayet bulunduğunu gayet rahatlıkla söyleyebilen Şia bu hali ile Kuran’ın yorumunu açıkça Şiileştirmiştir.

Hilafet konusunda Kureyş’ten olmayı şart koşup “Ululemre koşulsuz itaati emreden ve Muaviye ile Yezid’in zulüm iktidarına kitaptan ayetler arama beraberinde İslam peygamberinden sözler uydurarak meşruiyet peşinde koşuşturan “Ehlisünnet” de Kuran’ın yorumunu sünnileştirmiştir. 

Kitabı kendisinde bulunmayan ifadelerle, zanlarına uyarak ondan mezhebi hüküm çıkaranlar bilmelidirler ki dini ifsat edenlerin yeri ateştir.

Kuran ne sünnidir ne de şii! 

O yalnızca Allah’ın kitabıdır ve tüm insanlar inansınlar ve içindekilerle amel etsinler için gönderilmiştir…

Selam ve dua ile

Yazarın Diğer Yazıları