Enes Tarım

İran saldırısı ve tiyatro

Enes Tarım

İran’ın İsrail’e düzenlediği saldırı çok konuşuldu; hala da konuşuluyor.
Tiyatro olarak görüp değerlendirenler beraberinde saldırıyı göklere çıkarıp bayraklaştıranlar da az değil.
Ve aslında bu konuda iki yaklaşım öne çıktı.
Birisi yaşananlara “tiyatro” diyenler ki; bu düşüncede olanlar saldırının aslında danışıklı bir döğüş olduğunu; İran’ın tarihinin hiç bir döneminde gayrı islami unsurlarla savaşmadığını; saldırının öncesinde ABD ve batılı güçlere haber verilmiş olmasını dayanak yapıyorlar. 
Bu düşünceyi savunanlar, İran’ı en başından beri Amerika ile işbirliği yapmakla suçlamaktalar.
Bunlara göre İran’ın ABD ve İsrail’le olan düşmanlığı slogan atmanın ötesinde değil...
***
İsrail, son dönem İran ın 5 nükleer fizikçi ve 27 generaline suikast düzenledi.
Bu kesim, İsrail’in önemli şii general ve komutanlara suikastlar düzenlemesi karşısında İran’ın bugüne dek sessizliğini korumasını, önemli bir eylem yapmamasını örnek gösteriyor.
Ve yine bu düşüncede olanlar “İran İslam Cumhuriyeti”ni İmam Humeyni öncesi ve sonrası olarak iki döneme ayırıyor.
İlk dönem; sünni şii kardeşliği ekseninde ümmetsel bir çaba gayreti yılları olarak değerlendirilirken; Humeyni sonrasını bunun tersine, bir ulusçuluk anlamında etnik farisi kimliğin muhafazası çerçevesinde mezhepsel olarak görmekte. 
***
Diğer ikinci kesime göre ise; İran, ilk defa İsrail’e doğrudan bir saldırı düzenledi.
Ve bu saldırı ile İsrail’e, kendi tesislerine ve mensuplarına yönelik saldırılara devam etmesi halinde daha büyük saldırılar düzenleyebileceğinin mesajını vermiş oldu.
Yanı sıra attığı ihalar ve füzelerle savaş kapasitesini de göstermiş oldu.
Diğer yandan bu saldırının en önemli sonuçlarında biri de İsrail’in çok da güçlü savunma sistemine sahip olmadığının açığa çıkması idi.
Saldırıları etkisiz hale getiren gücün İsrail in ötesinde Amerika, İngiltere ve Frnasa olduğu; batılı müttefikleri olmasa İsrail in büyük hasar görebileceği idi.
İran’ın ikibin km öteden fırlattığı füzeler ABD, İngiltere ve Fransa’nın ortak çabalarına rağmen israil sınırları içerisinde az da olsa hasarlar verdi.
Gelen haberler bir nükleer santralin de tahrip olduğu yönünde.
***
Savaşın bir de ekonomik maliyeti var.
Saldırıların İsrail’e maliyeti 1,3 milyar dolar iken İran’a 62 milyon dolara mal olduğu açıklandı.
Ve beraberinde İran’ın misillemesinden sonra, Refah’a saldırı düzenleyeceğini ilan eden İsrail’in saldırıyı askıya aldığını açıklaması da işin başka bir yönü....
***
Kendi toprakları vurulmuş olması dolayısıyla İran’ın saldırısı yasal bir saldırıydı.
İsrail’in 1 Nisan’da Şam’daki büyükelçiliği vurması İran’ı saldırıya mecbur etti. 
İran, topraklarının hedef alınmasına karşılık verme hakkını kullanmış oldu.
Saldırıdan önce bölge ülkelerini bilgilendirdi. 
Bilgilendirme uluslararası hukuki prosedür, bir devlet olma kuralı.
***
Hülasa aslında bu savaş sadece İsrail değil ABD ve tüm batı dünyası ile yaşanmakta.
Ve Müslüman ülke liderleri ABD ve Avrupa korkusu yüzünden eli kolu bağlı davranmakta.
İsrail’e karşı bir girişimin hem ekonomik hem de siyasi risklerini görerek sessiz kalmaktalar.
Ekonomik ilişkileri kesememekte, bir karşılık dahi verememekteler.
O yüzden bugün tüm İslam ülkeleri Gazze’de soykırım devam ederken İsrail’le her türden ilişkiyi aynen devam ettirmekteler.
Müslüman liderler ABD ve batıya bağımlı olarak ayakta kalabildiklerini biliyorlar.
Gazze katliamı bırakalım Şii dünyayı Sünni dünyanın da ne kadar acziyet içinde olduğunu gösterdi.
İslam ülkeleri korku veya ekonomik çıkar saikiyle İsrail’le çatışmayı göze alamadı.
Velhasılı savaş aslında İsrail ile değil sömürgeci ABD ve batı arasında cereyan etmekte.
Ve bugünün dünyasında tek başına ne İran, ne Türkiye ne de başka bir İslam ülkesi, İsrail’e dur diyebilmeyi göze alabilmekte...
Selam ve dua ile...

Yazarın Diğer Yazıları