Doç Dr. Murat SEZİK

Siyaset Medya İlişkisi (3)

Doç Dr. Murat SEZİK

Yazının bu kısmında iktidar medya ilişkileri üzerinde değerlendirmeler yapılacağından önce iktidar kavramı üzerinde durulacak sonra da medya iktidar ilişkileri farklı boyutları ile ele alınacaktır. Nasip olursa gelecek hafta da medya muhalefet ilişkileri ele alınarak bu bahis tamamlanacaktır. 

İktidar, devleti anlayabilmek adına kilit kavramlardan biridir. İşin aslı iktidar kavramı, sosyal bilimlerin geneli için çok önemli bir kavramdır da denilebilir.  Bertrand Russel, bu gerçekten hareketle, “fizik bilimlerinde enerji kavramı ne ise, sosyal bilimlerde iktidar kavramı da odur” biçiminde tespitte bulunmuştur. 

İktidar kavramını tanımlamak gerekirse, başkalarını etkileme suretiyle onlara istediklerini yaptırma, onları denetleme, kontrol altında bulundurma, başkalarının davranışlarını etkileyebilme, kontrol edebilme olanağıdır denilebilir. Bir kimse, başkalarını kendi istediği yönde davranmaya sevk edebiliyorsa onlar üzerinde bir iktidara sahip demektir. Max Weber, bunu daha keskin biçimde ifade eder: “İktidar, sosyal ilişkiler çerçevesi içinde bir iradenin, ona karşı gelinmesi halinde dahi yürütülebilmesi imkânıdır”. Devlet bağlamında konuya yaklaştığımızda ise  “siyasal iktidar” kavramı karşımıza çıkmaktadır. Siyasal iktidar ile kast edilen, devletin ülkesinin tümü ve toplumu üzerinde geçerli olan iktidardır.

Siyaset bilimci ve felsefeci Foucault “ iktidar asıl olarak bastırandır” der. Doğayı, içgüdüleri, bir sınıfı, bireyleri baskı altına alandır ve aynı zamanda iktidar savaştır. Bir güç ilişkisidir ve siyasal iktidarlar güç ilişkisini sürekli olarak, bir tür sessiz savaş yoluyla, yeniden kurmak ve hatta bunu insan bedenine varıncaya dek, kurumlar, ekonomik eşitsizlikler ve dil içerisine yeniden yerleştirmek işini görürler.  Değerlendirmesi önemlidir. Fakat siyasal iktidar sadece maddi güce değil, aynı zamanda yönetilenlerin rızasına da dayanmak zorundadır. Tüm siyasal iktidarlar belli oranda güce dayanırlar ve gerektiğinde de bunu kullanabilirler. Ama sadece kuvvete dayanacak olursa sürdürülebilmesi de mümkün değildir. Çıplak kuvvete dayanan bir iktidar siyasal iktidar değil, bir zorbalıktır. Rousseau’nun da dediği gibi, toplumda en güçlü olan bile, eğer kuvveti hak, itaati de görev haline getirmeyi bilmiyorsa, sürekli üstünlük sağlayabilmek için yeterince güçlü değildir. 

Chomsky’ye göre ise kitle iletişim araçlarının gündemini siyasi iktidarı paylaşanlar belirlemektedir. Her ne kadar iktidarla çatışmalı gibi görünen konulara değinilse de bunlar, sadece iktidarın uzantısı olan iletişim araçlarında diğer olaylar tarafından bastırılan zayıf konuları teşkil eder. 

Medya araçları, konuşulabilir konuların evrenini şekillendirirken, iktidarı memnun edecek şekilde konuların bireylerin zihninde seçilmesi ve değerlendirilmesi için bir söylem düzeni kurgular. Başka bir ifadeyle kitle iletişim araçlarında yer alacak olaylar bir konulaştırma sürecinden sonra aktarılmaktadır. Dolayısıyla bazı konuların haber yapılıp yapılmaması bu araçların kontrolündedir. 

Gündemin Yönlendirilmesi: İktidar kitle iletişim araçları üzerinden, kamusal tartışmaların çerçevesini ve gündemini belirleyerek, bu konuları kamu gündeminden uzaklaştırma yeteneğine sahiptir. Çünkü birtakım düşünceler, iktidar tarafından üzerinde fazla durulmaması gereken vatan ve milletin bütünlüğünü tehlikeye düşürecek tartışmalar yaratacağı varsayımıyla hasıraltı edilebilir. Örneğin bir bakanın bir uygulaması hakkında eleştiriler yapılıyorsa bunun hemen yanında olayla hiçbir ilgisi bulunmayan başlıklar, bilinçaltına seslenen propaganda söylemleri, yan anlamlar taşıyan, dikkati başka yöne çekecek söylemler dillendirilir.  

Bunalımın Yaygınlaştırılması: İletişim araçlarının, iktidarın çıkarlarına zarar verebilecek haber içeriklerine yani kriz ve bunalımlara yer vermesi konunun önemsizleşmesi ve yaygınlaştırılması şeklinde gerçekleştirilir. Esasında medyanın yaklaşımında habere konu olacak olay sonuçları itibarıyla ne kadar olumsuzsa, bir haber konusu olma ihtimali de o kadar yüksektir. Ancak bu sorunlar, söylemler yoluyla yaygınlaştırıldıkça toplumsal rıza için uygun ortamlar hazırlanmaktadır. İktidar ve medyanın birlikteliği ile yaratılan aşinalık, sorgulama ve eleştiri psikolojisini ortadan kaldırmaktadır. 

Siyasetsizleştirme ve Bilgisizleştirme: İktidarlar, otoritesini zedelemeyecek bilgileri vermekte cömert davranırken otoritesi ve iktidarına yönelik bilgileri ya siyasal alan dışına taşıyarak etkisizleştirme ya da toplumu bilgilendirmeme yolunu tercih etmektedirler.

Siyasetsizleştirme, siyasal konuların kitle iletişim araçları tarafından sınırlandırılması ve insanların siyasal konulara ilgisinin azalmasıdır. Bu süreçte bireyler kamusal konulara tepki verme dürtüsünden yoksunlaşmış, politik dürtüler yerini siyasal konular ilişkin tiksintiye bırakmıştır. Böylece toplumdaki bireyler siyasal konularda giderek inisiyatifini kaybetmekte, siyasi ve ekonomik konulara ilişkin kamusal alanın arkasındaki gerçeklikten de uzak durmaya çalışmaktadır. Bu süreç ile birlikte işleyen bir diğer adım bilgisizleştirmedir. Bu süreçte statükonun korunması ve rızanın oluşturulması için bilgi yok edilmektedir. Fakat günümüz medya çeşitliliği nedeniyle bilginin tamamen yok edilmesi düşük bir ihtimaldir. Dolayısıyla burada asıl önemsenen şey bilginin nasıl, hangi içerikle, hangi söylemle verildiğidir. Chomsky kitle iletişim araçları vasıtasıyla haber görüntüsü altında bilgisizleştirici hikâyeler üretildiğini ifade etmektedir. 

Şeyselleştirme (Normalleştirme): İktidarın, kitle iletişim araçlarını devlet -vatandaş arasındaki ilişkileri, bireyin mevcut durumu kaderiymiş gibi algılamasını sağlamak üzere kullanmasıdır. Bu durumda bireyler mevcut statükonun kendi aleyhlerinde olduğunu bilse bile bunu kaderci bir yaklaşım içerisinde kabul etme eğilimine girerler. İktidarın başarısızlığı irade dışı bir şey olarak algılanır ve kaçınılmaz varoluşsal bir durum gibi görülür.   

Umut Geliştirme-Umut Kırma: İnsanı bir şey yapmaya ya da razı etmeye hazır hale getirmenin en uygun psikolojik şartı, bu davranış sürecinden memnun kalacağı umudunu vermektir. İktidarın, medya ile birlikte, uygulanan ya da uygulamaya sokulması düşünülen politikalar hakkında umut verici yaklaşımlar sergileyerek, kişilerin kendilerine zorla dayatılan şeyleri yapmaktan dahi zevk alır hale getirmesi mümkün olmaktadır. Medya, kamuoylarını umut vererek ya da umutları kırılarak rıza üretmektedir. 
 
Alternatifsizleştirme: Siyasal iktidarın medyanın çeşitli organlarını kullanarak statükoya alternatif olabilecek her türlü yapılanmanın önünü kesmesi sürecidir. Medya üzerinden gerçekleştirilen çeşitli etkinliklerle alternatif söylemler ve politikalar görmezden gelinerek dışlanmaktadır. Günümüzde hükümetleri ayakta tutan şey alternatiflerinin olmaması ya da öyle gösterilmesidir. Bu şekliyle halk bu durumun kendileri için kaçınılmaz sonuç ya da yaralı bir durum olduğu yolunda ikna edilmiş olmaktadır. (Devam Edecek).  

Yazarın Diğer Yazıları