Siyaset ve medya arasındaki ilişkileri çok eski tarihlere kadar taşımak mümkündür. Siyasetteki kavramlar, denklemler, ilişki ağları iletişim araç ve teknikleri ile hayat bulmuş, ayrıca bu ilişkinin niteliği ve kullandığı argümanlar medya yapılanmasının değişmesi ve büyümesiyle beraber kendine yeni ifade alanları bulmuştur.
Bu yazının temel kavramları olan siyaset ve medya kavramlarını ayrı ayrı ele almak gerekirse, siyaset kelimesinin kökü Arapçadır ve yönetmek, eğitmek, yetiştirmek anlamına gelir. Kelime Bedevi toplumlarda at ve deve gibi hayvanların yetiştirilmesi ve terbiye edilmesi için kullanılmıştır. Şehir ve insanların yönetimi, onların müreffeh, iyi bir hayatı sürmelerini sağlama sanatı olarak siyasetin nasıl işlemesi gerektiği geçmişten günümüze bütün toplumları ilgilendirmiştir.
Türk geleneğinde siyaset bir yandan erdemli bir toplum oluşturmak için idare etme (yönetme) sanatı ile ilgiliyken diğer yandan devlete karşı suç işleyen kamu görevlilerini (ölümle) cezalandırarak kamu düzenini sağlamayı ifade ediyordu. “Siyaseten katl” ya da “siyaset” sözünün anlamı da ölüm cezasına işaret etmekteydi.
Siyaset, iktidarın kime ait olacağı, kimin yöneteceği, kararların kim ya da kimler tarafından alınacağı ile ilgili bir kavram olduğundan iktidar kavramı ile de yakın ilişki içerisindedir ve iktidar, en az iki aktörü yöneten- yönetileni gerektireceği için siyaset toplumsal olan ile ilgilidir.
İktidar ve yöneten (hükmeden) iktidarını zorla hayata geçirebileceği gibi bir yandan zor bir yandan da işbirliği ve ikna ile de bunu yapabilir. Bu durum da siyasetin işbirliği ya da çatışma alanı olabileceğini gösterir. Siyasetin bir yönetim sanatı olması çatışmaların çözüm sürecinde ortaya çıkar. Siyasetin ne olduğuna ilişkin literatürdeki tartışmalar onun farklı şekillerde ele alındığını göstermektedir.
Hükümet etme olarak siyaset yaklaşımında siyasi faaliyet, devletle ilgili faaliyetlerin yürütülmesidir. Bu bağlamda siyaset, iktidarın meşru biçimi olan devlet otoritesine dayanan kararları ifade etmektedir. Konunun tam da bu kısmında siyaset ve devlet arasındaki ilişkiyi sağlayan aktörler olarak siyasetçilerin sistemdeki yerleri tartışılmalıdır. Siyasetçiler bazen, “kişisel ihtiraslarını kamu hizmeti retoriğiyle veya ideolojik önyargılarla örten, iktidar peşindeki ikiyüzlüler olarak görülürler.” Örneğin, Machiavelli’nin “Prens” eserinde vurguladığı husus tam da budur. Siyasi literatüre giren Makyevelizm, siyasi liderin kurnaz, zalim ve insanları manipüle edebilme özelliğine sahip olan, yöneticiye işaret eder. Bütün bunlarla beraber verdiği sözü tutmak zorunda olmayan bir yöneticidir siyasetçi.
Siyaset devlet işleri olarak düşünüldüğünde, kamusal organlar yani, hükümet, mahkemeler, polis, ordu, sosyal güvenlik ve diğer kamu kurumları tarafından yürütülen sorumluluklarla sınırlıdır. Bu anlamda siyaset kamu ve sivil toplum ayrımı üzerine kuruludur ve doğal olarak devletin özel alana müdahalesi özellikle liberal teorisyenler tarafından eleştirilir.
Siyasetin bir çatışma çözümü olarak ele alındığı uzlaşma ve mutabakat olarak siyaset yaklaşımında ise, anlaşmazlıklar yıldırma ve şiddete başvurmaksızın çözülmektedir. Siyasetin bu tanımında sadece siyasetçilerin değil tüm insanların ilgisini çeken bir yön bulunmaktadır.
Siyaset caziptir çünkü iktidarı hedefler, iktidar güç ve saygınlık vermekle kalmaz aynı zamanda maddi ve manevi ödül kaynağıdır. Siyaset tam da bu yüzden iktidarı ele geçirmek isteyen insanların, grupların, partilerin “aldatma, hile ve yalana başvurduklarını ifade eden ‘kirli’ bir faaliyet olarak da görülür. Ancak siyaset bahsedildiği gibi çekicidir ve çekici olmalıdır. Çünkü siyasetin dışında kalmak insanın kendisiyle ilgili karar alımına katılmaması demektir. Karar alımına her ne suretle olursa olsun katılmayan insan daha baştan sadece yönetilen olmayı kabul etmiş demektir.
Yazının başlığının diğer yarısı olan medya boyutu ana hatları ile ele alındığında, medyanın kısaca yazılı, sesli ve görsel kitle iletişim araçları olarak tanımlandığı görülmektedir. Günümüz modern insanının mutlaka muhatap olduğu bir alan olan medya artık her şekilde varlığını sürdürmekte ve akademik çevrelerde medya yerine kitle iletişim araçları kavramı kullanılmaktadır. Dolayısıyla bu yazıda da iki kavram zaman zaman birbirlerinin yerine kullanılacaktır. İnsanın kitle iletişim araçları vasıtasıyla zenginleştirdiği iletişim şekilleriyle içinde bulunduğu zamanın siyasetinden, ideolojisinden etkilenmektedir. Gündelik yaşamda medya etkisi artmış, toplumdaki kültürel, ekonomik, toplumsal ve benzeri yenilikler, değişiklikler ve olaylar, medya aracılığı ile gündeme taşınmaya ve yine medya aracılığı ile gündemden düşürülmeye başlanmıştır.
Siyasilerin medya araçlarıyla ilgilenmelerine neden olan unsurları araştırmacılar üç sınıfta toplarlar. Bunlar:
—İletişim araçlarının ikna gücüne inanma,
—Parlamenter sistemdeki demokratik toplumlar için görüşmelerin sağlanması gerekliliği,
—Kamuoyu oluşturabilmek için düşünceler, eylemler ve olaylar üzerine birtakım çalışmaların gerçekleşmesinde kitle iletişim araçlarının etkililiğine duyulan inanç şeklinde sayılabilir.
Medya çağdaş demokrasilerin önemli unsurlarından birisidir. Bunun böyle görülmesinin temel nedeni halkı tarafsız bir şekilde bilgilendirme ve çeşitli alanlarda doğru tercihlerde bulunmasına yardımcı olmasından kaynaklanmaktadır. Fakat günümüz modern toplumlarında gerçekliğin medya kanallarından aynen verildiği yani “gerçekliğin aynası” olduğu konusundaki şüpheler artmaya başlamıştır. Örneğin, 19. Yüzyılın ilk yarısında kurulan bazı haber ajansları o tarihten bu güne kadar dünyada neredeyse bir tekel oluşturmuşlardır. Dünya ülkelerinin radyo, televizyon ve basınının haber kaynakları, bazı ülkelerdeki medya temsilcilikleri veya önemli olayları izlemek üzere görevlendirilen muhabirler dışında genellikle bu ajanslardır. Bu ajansların da gerek uluslararası gerek ulusal siyasete bakışları kendi pencerelerinden olmaktadır. Başka bir şekilde ifade etmek gerekirse medya unsurları, her zaman yaşanmakta olan dünyayı kendi söylemine çevirerek yansıtmakta hatta televizyon kanalları farklı program türleriyle, var olan gerçekliği farklı oranlarda yeniden kurgulayarak aktarmaktadır.
Bu durum insanlığın nesnel gerçekliğe ulaşmasını engellemektedir. Bunun önlenebilmesi ise medyanın denetlenebilmesi için her ülkede, her toplumda siyasal bilince sahip bir kamuoyunun bulunmasına bağlıdır. Bilinçli bir kamuoyu bütün medya ürünlerine eleştirel bakabilen, medya ablukalarına ve propaganda aygıtlarına direnebilen bir yaklaşıma sahip olacaktır. (Devam Edecek)