Deprem
Kelimeler düğümleniyor.
Ne söylenir, nasıl yazılır bilemiyorum.
Bu deprem hepimize dünyanın ne kadar da boş olduğu bir kez daha gösterdi.
Bu deprem değişmeyen bir gerçeği daha yüzümüze bir tokat gibi çarptı. Yüce kitabımız Kuran- Kerim de Şura Suresi 30. Ayet “Başınıza gelen bir musibet, kendi ellerinizle yaptıklarınız yüzündendir.” İfadesi insanoğlunun içinde bulunduğu aymazlığı ifade etmektedir.
Tarım arazisinin kentsel alan olarak planlanması depreme davet,
Bu alanlara yüksek yüksek konut inşa edilmesi açgözlülük,
Yüksek binaların gerekli denetimlerden geçirilmeden onaylanması görev ihmali,
Yüksek yüksek binaların taşıyıcı sistemlerini zayıf düşürmek pahasına maliyeti kısıp, yapının diğer alanlarına makyaj maksatlı masraflar yaparak satma çabası hırsızlık.
Neticede bu musibet kendi ellerimizle yaptıklarımızın karşılığı. Peki, bundan kim sorumlu.
Merkezi idare en başta olmak üzere herkes.
Daha fazla oy almak uğruna hayata geçirilen imar afları,
İmar affı çıkarması için iktidarı köşeye sıkıştıran muhalefet,
Sandıkta kullanacağı bir oyu merkezi idareye karşı bir koz olarak kullanan ve hakkı olmadığını çok iyi bildiği halde imara ilişkin aşırı ve haksız, çoğu zaman da hukuksuz taleplerinden vazgeçmeyen vatandaş.
Bunlarla sınırlı olsa iyi, yerel yönetimler en az merkezi idare kadar sorumlu. Zemini sağlam olmayan tarım arazileri, fay hatlarına yakınlığı ile bilinen alanlar yıllardır konut olarak belirlendi ve mantar gibi bir anda her yeri kaplayan yüksek binalar inşa edildi.
Kentsel dönüşüme sırf muhalefet olsun diye itiraz edenler de bu yıkım ve can kaybında pay sahibidir. “Rantsal Dönüşüme Hayır”, “Kentsel Değil Rantsal Dönüşüm” argümanları ile itirazlarını yükselterek taraftar bulan her şeye muhalif çevreler Hatay ve birçok ilimizde kentsel dönüşümün hızını önemli ölçüde yavaşlattılar. Özellikle deprem kuşağında yer alan kentlerin yenilenme ihtiyaçlarına cevap olacağı düşünülen, düşük standartlı konutlarda ve altyapı yoksunu mahallelerde yaşayanların hayat standartlarını yükseltmesi öngörülen ve büyük şehirlerin ihtiyacı olan ekonomik dönüşümleri tetikleyeceği varsayılan bu projelerin çok azı bıktırıcı muhalefet organizasyonları nedeniyle başarı ile tamamlanabilmiştir. Geri kalan büyük çoğunluğu hiç başlayamadı. Sonuç ortada.
Sorunumuz sadece yönetimsel aksaklıklar değil. Temel sorun maalesef “ahlaki değer” yoksunluğu.
Bir televizyon programında sunucu Japon deprem uzmanına soruyor. Sizde yapı denetim sistemi var mı? Cevap: Yok öyle bir şey. Peki, bir yapının müteahhidi o yapıdan demir, çimento eksiltirse kim denetleyecek, Cevap: Denetlemeye gerek yok çalmazlar. Sunucu ısrarlı, Ya Çalarlarsa? Cevap: Hayır kesinlikle çalmazlar. İnsanın canının söz konusu olduğu yerde böyle şeyler olmaz. Dini, diyaneti, olmayan Japonya’ insanında olan (vicdan) sorumlu insan bilinci bizim insanımızda neden yok. Neden bir türlü ders çıkarmayız.
Her şeye rağmen iyimser olmak lazım. Düzeleceğiz. İyi olacağız. Ayağa kalkacağız. Fakat yanlışlıkları unutmayacağız.