Ali Canpolat

Ümmetin sessizliği

Ali Canpolat

Geçtiğimiz hafta içerisinde Filistin’ de enginar toplayan beş çocuğun Yahudi yerleşim yerine yaklaşması nedeniyle yapılan şikâyet üzerine Yahudi askerler tarafından beş çocuk zorla gözaltına alınmış olup, ifadeleri alındıktan sonra serbest bırakılmışlardır. Bu haber Filistin’ de yaşanan acı ve dramın sadece bir örneği…

Bu tür haberleri sözlü ve yazılı basın organlarında veya dijital platformlarda okurken tarihin zifiri karanlığını hissettiğimiz dram ve gözyaşı döneminde Müslümanların bu kadar dağınık, zayıf ve sessiz kalması açıklanması tarifsiz derin bir yaraya yol açmaktadır. İman etmiş inan bir insan bu uçsuz bucaksız derin yaraya nasıl sessiz kalabilir. 

Mücadele sadece slogan atmak mıdır, bir ortamda konuşmayla yetinmek midir? 

Sonrası…

Hatırlandıkça, konunun bahsi geçtikçe gündeme mi getirmektir?

Oysaki bu davranış vahdet ve kardeşlikten uzaktır.

İnanan her insan mezhepsel kaygılardan uzak Kudüs ruhuna bürümelidir, kendini.

Kudüs ki Müslümanların ilk kıblesi ve Peygamberler için önemli bir şehirdir.

Aklıma hayatını Filistin’ in işgalden kurtuluşuna adayan, ancak; Ariel ŞERON’ un talimatıyla 22 Mart 2004 tarihinde Gazze Şeridindeki Hay El Sabur’ da cami çıkışında apaçi helikopterlerinden atılan üç bomba ile şehit düşen Şeyh Ahmet YASİN geliyor. Şeyh Ahmet YASİN şehit olmadan bir yıl önce yazmış olduğu 2023 yılında ‘‘ümmeti Allah’ a şikâyet eden bir mektup’’ başlıklı mektubu yeniden okunması için köşeme taşıyorum. 

‘‘Bırakın savaşçı onuruyla ölelim!

Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikâyet ediyorum!

Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim! Ben ki saçları ağarmış, ömrünün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim! Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!

Siz ey Müslümanlar!

Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felâketler karşısında? Bir halk yok mu? Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı?

Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye;"Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et!" diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor?

Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:

"Bizler direndik! İleri atıldık ve kaçmadık!"

Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek! Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız! Bizden teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın! Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız!

Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın!

Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları! Allah'ım, sana şikâyette bulunuyorum!

Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı sana şikâyet ediyorum. Sen mustazafların Rabbisin. Sen bizim Rabbimizsin. Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana mı? Allah'ım! Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına sana şikâyette bulunuyorum, sana şikâyette bulunuyorum!

Gücümüz dağıldı. Birliğimiz bozuldu. Yollarımız ayrıldı. Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz!

Yazarın Diğer Yazıları