Kültürümüzde yer alan camilerimiz Allah'ın evleridir, Müslümanların yaşadığı coğrafyadaki nişanedir. Eğer bir yerde cami varsa orada Müslüman, ezan ve namaz vardır. Tarih boyunca müslümanlar ayak bastıkları her yere öncelikli olarak bir cami inşa etmiş olup, ilave olarak medrese, han ve aşhane yapmışlar ve orası İslam toplumunun yaşam merkezi, "Daru'l İslam" olmuştur.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed hicret ederken konakladığı Kuba’ da inşa ettirdiği ve yapımında bizzat çalıştığı Kuba Mescidi ilk mescittir. Peygamber Efendimizden ilham ve örnek alarak tarih boyunca gittiğimiz coğrafyalarda öncelikle olarak cami- mescit- ibadethaneler yapılmıştır.
Tarihte ise ilk mescit, Hz. Adem' in yaptığı, daha sonra Nuh ve İbrahim peygamberlerin yenilediği Mekke'deki Mescid-i Haram'dır. İkinci mescit ise, Süleyman Peygamberin yaptığı Mescid-i Aksa'dır.
Müslümanlar için yeryüzü bir mescittir. İbadet etmek için bir yapıya ihtiyaç olmayıp, ancak; mescitler sosyalleşme, cemaatleşme, dayanışma, haberleşme, ilim ve irfan merkezleridir.
Eskilerde, yani bugünkü gibi yasama meclislerinin olmadığı zamanlarda camiler, yönetim ve istişare mekânlarıdır.
Mescitleri imar etmek; onları ihya ve inşa etmek, bakım ve onarımlarını sağlamak gereklidir.
Bakım ve onarımları sağlanırken içleri ise cemaat yönünden öksüz ve yetim olmamalıdır.
Camilerimiz Müslümanların kendilerini Allah’ a yakın hissettikleri sevgi, barış ve huzurun hâkim olduğu mekânlardır.
Camilerimiz çocuklarımız içinde önem teşkil etmektedir. Çocuklarımızın namaz bilincini kazandığı, helal ve haram gibi bilgilerin edinildiği, duanın teşvik edildiği, İslami bilincin kazandırıldığı yerdir.
Allah Kur’ an ı Kerim’ de Cin Suresi 18. Ayetinde ‘‘Şüphesiz, mescitler yalnız Allah'ındır. Allah ile beraber hiçbir kimseye yalvarmayınız’’ demektedir.
Allah kur’ an ı Kerim’ in bir ayetinde ise ‘‘Ey Âdemoğulları! Her namaz kılacağınızda güzelce giyinin, yiyin için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.’’ demektedir.
Mescidler yeryüzünde Allah’ın evleridir. Gökteki yıldızların yer ehlini aydınlattıkları gibi, onlarda gök ehlini aydınlatırlar. (Heysemi, Mecmeuz-Zevaid 117)
