Abdullah Ergün

Unutmayacağız…

Abdullah Ergün

Sevinçlerin ve umutların yerini acılara ve hüzünlere bıraktığı felaketin üzerinden bir yıl geçti.

Yaşanan iki büyük deprem sonrasında yaşanan travmanın bu kadar uzun süreceğini kimse beklemiyordu.

İlikleri donduran soğuk havanın yüreklerde yarattığı olumsuzlukların tarifini yapmakta zorlanıyoruz.

04.17’de yaşanan ilk deprem sonrasında sokaklarda yaşananları unutmak mümkün mü?

Çaresizliğin zirve yaptığı anlarda kucağında çocuklarla sağa sola koşanları yaşlı gözlerle izlemenin tarifini nasıl anlatayım?

Yaşadığımız felaketin boyutunu sabahın erken saatlerinde daha iyi anladık.

Aynı tablo bölgede yer alan illerde de yaşanmıştı.

Yetkililerin ikinci deprem uyarılarını yapmaları daha fazla kayıpların önüne geçmişti.

İlk deprem sonrasında yoğun kar yağışı altında enkazlarda arama-kurtarma görevine soyunanlar, enkazdan canlı olarak çıkanlara sıkıca sarılmaları karşısında yaşanan buruk sevinci nasıl anlatsam?

Çocukluk kahramanım Vahap Kasap’ın yıkılan evinin enkazında kurtarma ekibine yardım ederken ikinci büyük depreme yakalandık.

Yere düştükten sonra yanı başımızda bulunan binaların yıkılışına tanıklık ediyorduk. Çığlık çığlığa ne yaptığını bilemeyen vatandaşların çığlıklarını nasıl anlatsam?

Ayağında ayakkabısı olmayan çocukların yıkılan binaların enkazlardaki ağlamalarını nasıl anlatsam?

Malatya en uzun günü yaşadı.

Her evde depremin hikâyesi hafızalarda yerini aldı.

Aylarca evlerine giremeyenler, çadırlarda ve konteynerlerde yaşadıkları felaketin acısını yüreklerinde taşıdılar.

Malatya tarihinin en büyük göçünü yaşadı. Şehri terk binlerce Malatyalı son kez Malatya’ya baktılar.

Malatya artık terk edilmiş şehir haline gelmişti.

Havanın kararmasından sonra enkazların başında görev yapman güvenlik elemanlarının yaktıkları ateşlerin çıkardığı ışık Malatya’nın karanlığına eşlik ediyordu.

Doğduğum semt olan Sıtmapınarı’nda gecenin ilerleyen saatlerinde yıkılan enkazın yanında 

Yaşlı gözlerle “Sesimi duyan var mı?” derken sesimi kimsenin duymayacağını biliyordum.

Benimki de bir umuttu.

Enkazın başında görevli;

“Hocam her gün geliyorsun ve enkazda aynı söylemi yapıyorsun, burada artık kimse kalmadı” 

Gecenin karanlığında dondurucu soğuğun artık yaşadığımız acının çok gerisinde kalmasına aldırış etmeden karanlıklar arasında o gün artık hangi yerde sabahlayacağım belli olmadan yorgun ayaklarla Sıtmapınarını terk etmiştim.

Bugün asrın felaketi olarak tanımlanan depremin yıldönümü.

Malatyalıların Malatya dışında yaşamanın ne kadar zor olduğunu biliyorum.

Bizler burada kalarak acımızı içimize atarken onlar bir fazlasını gittikleri yerde yaşamaya devam ediyorlar.

Köşe yazarlığımın en zor yazısını gözlerim yaşlı yazmaya çalıştım.

Yurt içinden ve dışından yapılan yardımları unutmayacağız.

Ateş düştüğü yeri yaktı.

Arkadaşlarımızı kaybettik.

Bu acıya yürek dayanmaz.

Ve 6 Şubat’ı unutmayacağız.

Yazarın Diğer Yazıları