Davet Yolunda Bir Ömür, Ramazan Keskin Hoca

70 yıllık ömrün çok bereketli rahmetle anılmana vesile ve özellikle mazlumdan yana zalimlere karşı...

Davet Yolunda Bir Ömür, Ramazan Keskin Hoca

70 yıllık ömrün çok bereketli rahmetle anılmana vesile ve özellikle mazlumdan yana zalimlere karşı duruşu his ve şehvetlerine yenik düşmeden ümmetin önceliklerini önemseyerek bu dünya sürgününü tamamlayıp davet yolunda tökezlemeden zalimlerin zulmüne karşı Hz. Hüseyin haykırışıyla 70 yıllık bir ömre olağanüstü bir enerji ile her saniyesi her dakikası her saati her ayı her yılı sadece İslam daveti için nefes tüketip Hz. Yusuf gibi mektebi Yusuf iyede (zindanlarda) tevhidi haykırdı. 

Kimi zaman Akpınar Cuma mescidinde haykırışları fersah fersah sınırlar ötesine ulaştı. Zalimlerin korku ve panikten dilleri tutuldu, kalpleri titredi. Çareyi ve kurtuluşu zindanlarda umar oldular. Hor gördüler, parmak salladılar amma başaramadılar ve başaramayacaklarda. Çünkü Malatya’da İslami duruşun ve dünya malına, mevki ve makamına asla tevessül etmeyen 1960’ların Malatya il  müftüsü İsmail Hatip Erzen  ve onun yetiştirdiği güzide öğrencileri M. Sait Ertürk (Topal Said) Bahaddin Bilhan, Atik Hoca, Nedim Alptekin ve Sait Çekmegil gibi İslami hassasiyeti olan ve tüm engellemelere rağmen davet yolunun birer neferi olarak  hakkın ve haklının yanında yer alan zalimlerin karsısında mazlumlardan yana tavır koyan babayiğitlerin harman olduğu o günlerde Mehmet  Alptekin, Ramazan Keskin, Ramazan Kayhan, Zeki Şengöz, Abdülhamit Turgut ve 1960 - 2000 kuşağında emeği geçenleri saymamayı büyük bir eksiklik olacağının düşüncesindeyim.

Yıl 1973 -74 Ramazan Keskin Hocamla yolumuzun kesiştiği dönem ben İmam Hatip orta birinci sınıf öğrencisiydim. Ramazan Keskin’in, Keskin olduğu kadar da zarif, merhametli karşısındakinin sıkıntı ve sorunlarını hissedecek kadar hümanist ama zalimlere karşı bir kılıç gibi keskindi. Günahkarlara karşı tahammül ve merhametle davranırdı onların tövbe etmeleri ile sonuç alırdı. Basireti keskindi. 

Zamanla öngördükleri tahakkuk etti. Herkesi komplo ile terörize eden şarlatanlar ile çok zarar vermiş olan 28 Şubatçılar tek tek deşifre oldular ve bu millete ihanet edenler ortaya çıktı. Onlar yine durmadı ve durmayacaklar. Davet yolunun erlerinde durmadı ve durmayacaklar. Bu yolun yolculuğu mahşere kadar devam edecek. Keskin Hoca 1973 -74’de Milli Türk Talebe Birliği bünyesinde devam ederken önce imam hatip sonra da öğretmenlikten peş peşe istifalara zorlanarak zorba ve aveneleriyle zorlu bir sürecin içine girmiş oldu. Akpınar Cuma mescidinin açılışıyla Malatya’da yeni bir sayfa açılmıştı. Keskin Hoca 1980 darbesinde Mekke şirk devletinden hiçbir beklenti ve çıkar gözetmeksizin La ilahe illallah (kelimetullahi) dini mubinin ikamesi ve adaletin tesisi mazlumun hakkının korunması adına dini inancı ne olursa olsun mazlumun tarafında olunmasını esas alınmıştı. Aslında 1980 darbesi davet yolunun erlerinin malı ve nefsiyle imtihan noktasıydı. Medine İslam Devletinde taraflar netleşmesi gerçek müminler ile münafıkların ayrıştığı gibi o günün Türkiye’sinde il il Malatya’da dahil olmak üzere davet yolunun erlerini netleştirmeye, berraklaştırmaya ve dünyevi kaygılarını bir yana bırakarak yada davet yolunda dökülüp dünyevileşip yoluna devam etmek için bir kırılma noktasıydı. İşte bu kırılma noktası kasa, masa ve nisaydı.  Mekke devrinde Müslümanların gayesi Allah’ın mülkünde Allah’ın nizamını hâkim kılmaktı. Medine’de ise nasıl ki dertleri gayretullah olmayan yavaş yavaş mal ve menfaat ile tanışmaya başladıklarında Abdullah bin Ubey gibi etrafını dünyevileşen ihtiraslarının esiri çıkarlarının korunması için etliye sütlüye karışmayan münafıkların türediği gibi 1980 sonrası aniden kasa ile masa ve nisa ile tanışan o 1980 öncesi mücahitler davet yolundan bir bir dökülmeye başladılar. 

Bugünde yarında mahşere kadar bu dökülmeler, ayrışmalar devam edecektir. Ancak başta saydığım kıymetli, fedakâr isimler hayatlarından, ailelerinden ve mesleklerinden olma pahasına bile olsa girdikleri bu davet yolunda asla taviz vermeksizin dik durduklarına ve duracaklarına inancım tamdır. Çünkü bu davet yolunda hocamla 1973 yılından bu yana hemen hemen hep beraber olduk. Kaderin cilvesi ya 12 Mart 1984’te Orduzu Elmasuyu camiine din görevlisi olarak atandım. Atanmamın ilk haftası hiç beklemediğim bir anda Ramazan Keskin Hocam ziyaretime geldi. O günden vefat ettiği güne kadar ailece gidip gelmelerimiz, ders programlarımız ve sohbetlerine katılmam devam etti. Ömrünün hitamına kadar Allah’ın izin ve inayeti ile bu davet yolunda hocamın dik durduğu gibi tökezlemeden inşallah bizde devam edeceğiz. Herkesçe bilinirdi 1984–2000 tarihleri gerçekten Türkiye Müslümanlarının çok şiddetle sınandığı mallarıyla, masalarıyla, nisalarıyla imtihan edildiği ve çok azı dışında büyük bir kitlenin uhrevi değerlerini kaybetme pahasına dünyalarını ihya ettiler. Amma …! “Ey iman edenler! Alım, satım, dostluk ve aracılığın olmadığı bir gün çatmadan Allah’ın size verdiklerinden onun için harcama yapın. Kafirler zalimlerin ta kendileridir. (Bakara süresi 254) 

Muhterem hocam Ramazan Keskin zalimlere ve çıkar çevrelerine karşı hiç değişmedi. Mala, makama ve mevkilere asla tenezzül etmedi. Bilakis daha da temkinli hareket ederek elinde olanı yarınını düşünmeden çaresizlere yoksullara ve vatansızlara tasadduk edip evine gidecek parasını borç aldığı günler olurdu. Çünkü o kalbi selimle Allaha iman etmiş Kuran-ı Kerimi hayat kitabı, Hz. Peygamberi hayatının rehberi edinmişti. Hiç dünyalık kaygısı çektiğine şahit olmadım. Tek şahit olduğum hayatımın ve rızkımın sahibi Allah’tır demesiydi. Çünkü de ki: “Harcayacağınız mal, ana, baba, yakınlar, öksüzler, yoksullar ve yolcular için olmalıdır. Hayır olarak ne yaparsanız muhakkak ki Allah onu bilir” işte (Bakara 215) o bu ayetleri kalbine sindirerek hayırlarını yapmış karşılığını Allah’tan beklemiştir.

O ne anasını ne da babasını asla ihmal etmedi başının tacı gönlünün ilacı yaptı. O baba, ana ve dostlarına asla sırt dönmedi. Ömür boyu hayatı yakın uzak tüm akraba ve dostlarını ziyaretle geçirdi. O dostlarını çok sever onlara hizmette asla kusur etmezdi. Misafiri bir çocukta olsa kalkar elinden tutar ve en uygun yere oturtur ve kimsenin gösteremeyeceği kadar iltifat gösterirdi. Hayatın bu dünyayla son bulacağına değil asıl hayatın ahiret yurdu olduğuna bir gün hesap vereceğine mutlak inanarak yaşardı. İmanın sadece söylemden ibaret olmadığına, imanın yaşam tarzı ve uygulama ile olacağına inanarak yaşadı. Ismarlama ya da benden sonra benim için harcayın demedi. Kendisi bir ömür boyu hurafelerle, bidatlerle ve şirk gibi konuları ilmek ilmek işleyerek insanları uyararak bizzat harcadıklarıyla, yaşadıklarıyla örnek olmaya çalıştı.

İtaatkâr bir evlat, Mütevazi bir baba, müşfik bir dede olarak yaşadı.

Dinin kaynağının kuranı kerim olduğunu nebi ve resullerin Allah’ın elçileri olduğuna inanıp şahadet etmiş olarak Allah’a ve mahşere döndüğüne şahitlik ederiz. 

Kuran ı kerimde Allah bize şöyle buyuruyor (Bu nimetler) “Ey rabbimiz! Biz gerçekten iman ettik, günahlarımızı bağışla, bizi ateş azabından koru” diyenler, sabredenler, doğruluktan şaşmayanlar, huzurda boyun bükenler, hayır yolunda harcama yapanlar ve seher vakitlerinde Allah’tan bağışlanma dileyenler (içindir). ﴾Al-i İmran Suresi 16-17﴿

Kuran ı kerimde Allah bize şöyle buyuruyor: “Allah, hak ve adaleti ayakta tutarak, kendinden başka ilah olmadığını bildirdi; melekler ve ilim sahipleri de bunu ikrar ettiler. (Evet) O’ndan başka ilah yoktur; O mutlak güç ve hikmet sahibidir. ﴾Al-i İmran18﴿ 

Bizlerde şahidiz ki Ramazan Hocamız bir ömür boyu Allahtan bağışlanma, cehennem ateşinde korunma, sabır ve sebatla divan durup secdeye kapananlardandı.

Çocukları Ahmet, H. Mehmet, Mustafa, Mahmut, Davut, Süleyman, Nurhan, Hacer, Sümeyye, Nesibe kardeşlerimin her birinin bir an durmaksızın kendilerine yakışır bir gayretle babalarına yaptıkları hizmetleri Allah kabul buyursun. Ayrıca Ramazan hocamızın yeğeni Ebubekir Bakan kardeşimizin hocamıza gösterdiği bütün hizmetlerini rabbim dergahında kabul buyursun. Her birilerine rabbimiz sabrı cemil nasibi müyesser eylesin.

Allah’ın selamı rahmeti ve bereketi Ramazan Keskin hocamızın taziyesinde bulunan veya bulunamayan herkesin üzerine olsun. Allaha emanet olunuz. Selam ve dua ile…