Ahlaksızlığa dur demeliyiz
Son yıllarda toplumun aile yapısı, değer yargıları, dini inancı, örf ve geleneklerine uygun olmayan TV programlarına tepki gösteren İhvan Strateji ve Araştırma Derneği (İSAM) Başkanı Av. Zeki Taşkıran, bir TV kanalında yaşanan son olayda, gayrı ahlaki ilişkilerin gözler önüne serildiğini, söz konusu programda zinanın adeta meşrulaştırıldığını söyledi. Taşkıran, 'STK'lar yardım paketi dağıtmaktan biraz sıyrılıp bu ahlaksızlık ve maneviyatsızlığa karşı sesini yükseltmeli' dedi.
Televizyonlarda yayınlanan bazı dizi ve programlardaki ahlaksızlık ve şiddet, her geçen gün toplumun manevi yapısını bozuyor. Özel bir televizyon kanalında yaşanan son olay, gayrı ahlaki ilişkilerin gözler önüne serilmesi açısından herkesin sabrını taşırdı. Bir kadın, DNA testi sonucu çocuğunun komşusundan olduğunu öğrenince, kocası yayın sırasında adeta yıkılmasına rağmen, yaptığı ahlaksızlığı sevinç çığlıkları atarak kutladı. Konuyla ilgili gazetemize konuşan İSAM Başkanı Av. Zeki Taşkıran, bu tür programların, toplumun, ahlakını ve maneviyatını bitirme projeleri olduğunu belirtti.
Toplum içten çökertilmek isteniyor
Taşkıran, son zamanlarda ülkemizde kadına şiddet, çocuk istismarı, ensest ilişki gibi hassas konularda adli birim gibi hareket eden televizyon programları oldukça yoğun bir şekilde ekranlarda yer aldığına dikkat çekerek, "Anayasamızda, kanunlarımızda ve idarenin düzenleyici işlemlerinde yetkili kılınmamasına rağmen kural koyucu ve belirleyici rol oynama gayreti içerisinde olan bu gibi programlar, son dönemlerde çok fazlaca artış göstermektedir. Yıllardır bu türden programlar fazlası ile toplum maneviyatını, aile mahremiyeti ve ahlakını yerle bir etmektedir. Kadınlarımızın kafasında, bu türden gayrimeşru vakaları ve bu tarz ahlaksızca yaşam ve davranışları normalleştirme projesinin bir çeşididir. Daha önceki bazı programlarda aktardığımız gibi Siyonizm yıllar öncesinde İslam toplumlarını içten çökerterek dünyaya hakim olmayı amaç edinmiştir. Bunun için dıştan yapamadığını, içerde ki figüranlar eliyle yapmaya çalışmaktadır. Esra Erol, Müge Anlı vs. gibi aracılar eliyle ahlak dışı ve gayri meşru ilişkiler toplum nazarında normalleştirilmeye çalışılmaktadır. Kanımca RTÜK de bu araçlardan bir tanesi" dedi.
Gayrimeşru haller meşru gösteriliyor
Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında gösterilen aldatma olayını sert dille eleştiren Taşkıran, "Bu program denk geldikçe meraktan kısmen izlediğim ve iğrenerek izlemekten vazgeçtiğim bir program. Neredeyse tüm bölümleri DNA’ya dayalı bir yayın. Eşinin arkadaşı, komşusu, amcası vs.’den çocuk peydahlayan kadınların hünerlerinin sıradanmış gibi ortaya konduğu ve mağdur erkek rolünde ki şahsın da sıradan bir tepki koyduğu, nesepsiz çocukların türediği ve gayrimeşru baba yada meşru baba tarafından sahiplenildiği bir film şeridi. Bu programda yayınlanan figüranlardan hiçbirinin gerçek olay aktörleri olduğuna inanmıyorum. Para karşılığı bulunan ve önlerine konan ahlaksız rolleri oynayan figüranlarla Türk kadınına ahlaksız ve gayrimeşru hallerin meşru gösterilmesi oyunundan başka bir şey değil" diye konuştu.
STK'lar sessiz kalmamalı
Taşkıran, programının ve kanalın kapatılması yönünde özellikle sosyal medyada yoğun talep oluştuğunu ifade ederek, "Bu tür yayınlarla ilgili Türk Ceza Kanununda hapis cezasını gerektirici bir düzenleme yapılmamıştır. Yayın hizmeti usul ve esasları hakkında yönetmeliğin 8. Maddesi kısmen bir düzenleme getirmiş, burada kadın ve çocukların istismarı ve toplumun ahlak ve maneviyatını koruyucu hükümlere yer verilmiştir. Fakat bu hükümler de müeyyidesiz bırakılmış ve yoruma açık hale terk edilmiştir. Net bir düzenleme bulunamamaktadır maalesef. Gerçekçi olmak lazım, kanal hükümet kanalı olduğu için kapatılması zaten mümkün değil. Programın kaldırılması bu toplum için elzemdir. Bu ahlaksızlıklara toplumumuz, sivil toplum kuruluşlarımız canhıraş bir şekilde karşı çıkmadığı müddetçe bu ahlaksızlıklar ve gayrimeşrulukların önüne geçemeyiz" şeklinde konuştu.
Millet olarak karşı çıkmak zorundayız
Televizyon programları ve dizilerine yönelik çizilen kanuni sınırların yeterli olduğunu düşünüyor musunuz? Sizce bu konularda yeni kanuni düzenlemelere ihtiyaç var mı? Sorusuna yanıt veren Taşkıran, "Medya ve basın, siyasetin en etkili ve başrol olan araçlarıdır. O yüzden siyasilerin dokunmadığı, koruduğu kuruluşlardır. Bu nedenle etkili ve caydırıcı mevzuat çıkarılması beklenemez. Bu iktidardan hele hiç beklenemez. İstanbul Sözleşmesi ile kadınları ayyuka çıkaran bu samimiyetsiz iktidar kadınları ahlaksız ve gayrimeşru rollerde gösteren programlara karşı hiçbir mevzuat çıkaramazlar. Bir taraftan da zaten nefislere hoş gelen yasaklar meşru kılınmaya çalışılıyor. Neden karşı çıksınlar ki. Eğer bu iktidar yapsaydı, yıllardır bu ahlaksız programlar yayında, bugüne mahsus değil" dedi. Taşkıran, 'Türk toplumunun bu tür program ve dizilerden etkilendiğini ve ahlaki yönden yozlaştığını düşünüyor musunuz? Sorusuna şu yanıtı verdi; "Ahlaksızlığın yaygınlaşması, normalleşmesi, kabullenilmesi, önemsenmeyecek hale getirilmesi o kadar yaygınlaşmış ki batıdan doğuya doğru, metropollerden kırsala doğru çok yavaş yavaş ilerleyen bozulma aynı dereceye ulaştı neredeyse. Hep bu ahlaksız ve gayrimeşru ilişkileri gündemden indirmeyen programlar yüzünden. Yukarıda bahsettim ya. Bu programlar Türk toplumunun ahlakını ve maneviyatını bitirme projeleridir. Buna millet olarak karşı çıkmak zorundayız."
Toplum ve aile düzeni üzerine oyunlar oynanmakta
Medya ve basının siyaset üzerinde müthiş bir etkisi olduğuna işaret eden Taşkıran, "Keza siyaset ile televizyonlar çok sıkı bir işbirliği içinde olduğundan etkili bir değişiklik bir düzenleme bekleyemiyorum. Ta ki bu toplum yoğun bir ses çıkarana kadar. Sivil Toplum Örgütleri yardım paketi dağıtmaktan biraz sıyrılıp bu ahlaksızlık ve maneviyatsızlığa karşı tek ses olana kadar geri adım atmayacaklardır. Biliyoruz ki Türkiye'de bu hükümet öyle bir hale gelmiş ki siyaseti ile adaleti ile sosyal medyanın ve sosyal iletişim araçlarının ağzına bakar hale gelmiştir. Son olarak şunu söylemeliyim ki, Türk Toplumu ve Türk Aile düzeni üzerinde müthiş oyunlar oynanmakta. Bunun bir halkası olan ahlaksız ve gayrimeşruluğu özendiren, normalleştiren bu yayınlar kaldırılmazsa çok yakın zamanda Avrupa'daki ahlaksız toplumun ötesine geçeriz. Bir daha da önünü alamayız bu ahlaksız ve gayrimeşru hayatların. O yüzden bir an önce toplumun her kesiminden sivil toplum kuruluşlarının, medyanın, gazetecilerimizin tek ses olması ve bu ahlaksızlıklara dur demesi gerekiyor" ifadelerini kullandı.