Yoğunluk arttı

Son 20 yılda, 'Sağlıkta Dönüşüm Programı' ile sağlık sisteminde çok büyük değişiklikler ve yatırımlar yapıldığına dikkat çeken İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hasan Pekdemir, ancak sağlıkta dönüşüm programının 1. ve 2. basamak hastaneleri işlevsiz hale getirdiğini, 3. basamak hastaneleri olan üniversite hastaneleri, sağlık bakanlığı şehir hastaneleri ve eğitim araştırma hastanelerinde ise, yoğunluğun artmasına neden olduğunu söyledi. Prof. Pekdemir, 'Ayaktan yapılması gereken basit işlemler için dahi hastayı yatırmak zorunda kalıyoruz' dedi.

Yoğunluk arttı

Hastaneler garip bir yapıya dönüştü

2009 yılından beri İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Merkezi Kardiyoloji Anabilim Kliniğinde hizmet veren ve kalp sağlığında önemli başarılara imza atan İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hasan Pekdemir, Türkiye’de yıllardır uygulanan sağlıkta dönüşüm programı ile ilgili açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Pekdemir, mevcut sistemin hastaları doğru uzman hekime ulaşmayı imkânsız kıldığını ifade ederek, kamu hastanelerinde uygulanan randevu sisteminin artan sağlık hizmeti talebi karşısında yetersiz kaldığını, polikliniklerdeki hasta yoğunluğu nedeniyle MHRS sisteminin çalışamaz hale geldiğini belirtti.

Hastanelerde yoğunluk giderek arttı

Son 20 yılda, ‘Sağlıkta Dönüşüm Programı’ ile sağlık sisteminde çok büyük değişiklikler ve yatırımlar yapıldığına dikkat Çeken Pekdemir, “Ancak gelinen noktada mevcut sağlık sistemi hastanın zamanında ve doğru hekime ulaşmasındaki engelleri aşamadı. Özellikle 3. Basamak hastaneleri dediğimiz üniversite hastaneleri, sağlık bakanlığı şehir hastaneleri ve eğitim araştırma hastanelerinde oluşan yoğunluk giderek arttı. Hasta muayene süreleri 5 dakika gibi kısa ve inanılmaz uzun muayene ve tetkik randevuları oluştu. Bilindiği gibi gelişmiş ülkelerde ve ülkemizde sağlık sistemi 3 basamakta oluşur. 1. basamağını Aile Hekimleri, 2. basamağını uzman hekimlerin olduğu Semt Polikliniği ile Devlet Hastaneleri ve 3. basamağını da Tıp Fakülteleri Hastaneleri ve Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri oluşturur. Normal bir sağlık sisteminde aile hekimleri tanı ve tedavide yetersiz kaldığı durumlarda hastaları bu uzman hekimlere gönderir. 2. basamakta tanı ve tedavisi çözülemeyen hastalar ise 3. basamak hastanelere yönlendirilir. Aslında hastaların % 70-80’den fazlasının sorunu 1. ve 2. basamakta çözülür” dedi.

Randevu sistemi çalışmaz hale gelmiş

Prof. Dr. Pekdemir, Türkiye’de uygulanan sağlıkta dönüşüm programı ile 1. basamak hastanelerin işlevsiz hale geldiğini 2. basamak hastanelerinde kısmen yok olduğunu vurgulayarak, “Hizmet alanı çoğunluğu 3. basamak olan “hastaneler sistemi” gibi garip bir yapıya dönüşmüştür. Bu “hastaneler sisteminde” bir şehirdeki tüm hastalar 3. basamağa yığılmış, randevu sistemi çalışmaz hale gelmiştir. 3. basamak hastaneler aile hekimi yerini almış, ayaktan gelen hasta yoğunluğu nedeniyle poliklinikler kilitlenmiş, yoğunluk nedeniyle yatan hastaların tetkik süreleri uzamıştır. Yine yoğunluk nedeniyle uzun randevu verilen tetkikler için ayaktan yapılması gereken basit işlemler için dahi hasta yatırılmak zorunda kalınmaktadır. Örneğin yatan hastanın MR çekilmesi gün içinde olması gerekirken 3-4 gün gibi gecikmeler yaşanmaktadır. Bu süreler ayaktan gelen hasta için 1-2 ay, hatta 6 ile 9 aya kadar uzadığı durumlar söz konusudur. Çoğu zaman erken yapılması gereken MR gibi tetkikler için ayaktan gelen hastalar ya hastaneye yatırılıyor ya da sanal hastanede yatıyor gibi gösterilerek sorunlar çözülmeye çalışılıyor. Bu durum hastanede gerçekten yatarak tedavi gören hastaların yatış sürelerini uzatmakta ve yatak bulunabilirliğini de azaltmaktadır” diye konuştu.

En önemli sorun “sevk zinciri”

Mevcut sağlık sisteminde en önemli sorunun, “sevk zinciri” olduğunu anlatan Pekdemir, “Aile hekimlerinin çalıştığı merkezlerin yeterli donanıma sahip olmaması, hastaların aile hekimlerine uğramadan, direk hastaneye başvurması yani aile hekimini bypass etmesine neden olmuştur. Bunun tabii neticesi olarak, aile hekimliği işlevini kaybetmeyle yüz yüze gelmiştir. Bugünkü şartlarda, aile hekimleri günlük mesaisini büyük oranda ilaç reçete eden ve rapor yazan doktorlar haline getirmiştir. Zamanla aile hekimlerinin de bunu kanıksamasıyla aile hekimliği sistemi nerdeyse tamamen koruyucu hekimlik dışında sistemden çıkmıştır. 2. Basamak sağlık kuruluşlarını oluşturan şehir ya da kasabalarda yaygın bir şekilde bulunan uzman hekim muayenehaneleri, semt poliklinikleri ve 5-10 yatak kapasitesini aşmayan tıp merkezleri ile birçok şehirde tıp fakülteleriyle afiliye edilmesi sonucunda devlet hastaneleri nedeniyle büyük oranda yok olmuştur” ifadesini kullandı. 

Doğru uzman hekime ulaşmak imkânsızlaştı

Prof. Dr. Pekdemir, sağlıkta dönüşüm programı ile hekime ve ilaca erişimin kolaylaştığını, ancak hastaların sadece aile hekimine ulaşarak ilacını reçete ettirmesiyle sınırlı kaldığını vurguladı. Mevcut sistemde, doğru uzman hekime ulaşmak nerdeyse imkânsız olduğunu aktaran Pekdemir, “Kamu hastanelerinde uygulanan randevu sistemi artan sağlık hizmeti talebi karşısında yetersiz kalmaktadır. 3. basamak hastanelerindeki polikliniklerdeki hasta yoğunluğu nedeniyle MHRS sistemi çalışamaz hale gelmiştir. Hasta bir kez uzman hekime muayene olduktan sonra sonuçları için aynı hekime ulaşamaz durumdadır. Hekimin sadece kontrol için gelmiş olan hastanın anamnezi 6 dakika, ardından fizik muayenesi ortalama 7 dakika, tüm bunların değerlendirilmesi, verilerin sisteme girilmesi, hastaya durumunu hakkında bilgi verilmesi de hesaba katıldığında minimum 20 dakikadır. Ancak her bir polikliniğe günlük 100’ün üzerinde hasta başvurmaktadır ve her hastaya 5 dakikalık bir randevu verilmektedir. Hastaların muayenesi tamamen ortadan kalkmıştır. Bu sistemde randevusuz gelen hastaya da bakmak mümkün değildir. 1. ve 2. basamak ortadan kalktığı ve sevk zinciri olmadığından, 3. basamak hastanelerdeki yığılma nedeniyle randevular mağduriyet ve telafisi güç tıbbi sonuçlar doğuracak kadar ileri tarihe verilmektedir” şeklinde konuştu.

Şiddetin sebebi hasta yoğunluğu

Sağlıkta sık sık yaşanan şiddete değinen Pekdemir, “Sağlıkta şiddetin ana nedenlerinden biride bu 3. basamak hastanelerdeki hasta yoğunluğudur. Yoğunluğun daha iyi anlaşılması açısından 85 milyon nüfuslu bir ülkede 130 milyona yakın acil başvurusunun bulunmasıdır. Normal muayene olamayan hastalar işini acilde çözmeye çalışmaktadır. Tek başına bu veri bile sağlık sistemimizdeki sıkıntıyı anlamamıza yeter” dedi. Aile hekimliği sistemine büyük yatırımlar yapıldığını ancak istenilen sonucu alınamadığını söyleyen Pekdemir, aile hekim sayısının artırılarak, hekim başına düşen vatandaş sayısı azaltılması gerektiğini vurguladı.

Çözüm nedir?

Prof. Dr. Pekdemir, çözümleri ise şu şeklide sıraladı; “Çözüm nedir; Aile hekimleri sistemin içinde daha etkin olmalıdır. Koruyucu sağlık hizmetlerine daha çok önem vermeleri sağlanmalıdır. Yetki ve sorumlulukları arttırılmalıdır. Acilen aile hekimlerinin çalıştığı mekânlar devlet tarafından yeniden gözden geçirilmeli. Ayakta tanı ve tedavi için yeterli fiziki ve teknik donanım sağlanmalıdır. Bunların yanı sıra meslek içi eğitimlerle aile hekimlerinin motivasyonu artırılmak suretiyle tekrar mesleğe adapte edilmelidir. Mutlak surette sevk zinciri getirilerek, aile hekimleri takip ettiği hastaların ihtiyaç halinde; hastanelerde uzman hekim muayeneleri ve kronik hastaların kontrolleri için gerekli tetkiklerin randevularını alabilmeli ve yönlendirdiği hekim tarafından sonuçla ilgili bilgilendirilmelidir. Uzman hekimlerden oluşan ve SGK ile anlaşmalı uzman hekimlerden oluşan semt poliklinikleri ve tıp merkezleri tekrar kurulmalı, devlet hastanesiyle afiliye tıp fakültesi uygulaması sonlandırılmalıdır. Hasatlar uzman hekimlerin çözümde yetersiz kaldığı durumlarda 3. basamak olan hastanelere yönlendirilmelidir.  Bu sevk zincirin de tek istisna acil hastalar olmalıdır. Ayrıca, olabilecek suiistimallerin önlenmesi için çeşitli yaptırımları uygulama yetkisine sahip olan SGK hasta takip kurulu oluşturulmalıdır.”