Üst üste gelen olumsuzluklar inceden inceye boynumuzu bükmeye başladı. Her ne kadar saha içerisinde sergilenen performansı gördüğümüzde takıma olan umutlarımız yeşerse de başımıza gelen olaylar her seferinde yeşeren umutlarımızı sarartıyor.
Rizespor karşılaşmasında, kırmızı kart öncesine kadar oyunun hakimiyetinin bizde olduğunu çok rahat bir şekilde söyleyebiliriz. Fakat Rahman Buğra’nın görmüş olduğu kırmızı kart ve arkasından gelen penaltı gölü ile birlikte, maalesef takım dağıldı. Yediğimiz bu gol, sonrasında yiyeceğimiz gollerinde habercisi oldu bir bakımdan. Hasılı iyi başladığımız maçı, büyük bir hüsranla sonlandırdık.
Bildiğiniz üzere iki maçlık cezasını tamamlayan Barış Başdaş, bu maçla birlikte tekrar sahalara döndü. Barış’ın gelmesiyle birlikte, defansın biraz daha derli toplu olacağını umuyorduk. Fakat iş sadece Barış’la bitmiyormuş. Barış her ne kadar toparlamaya çalışsa da ona ayak uyduramayan Burak, mağlubiyetin mimarı oldu. Haftalardır dikkatleri üzerine çeken Yiğit’i kesen Cihat Hoca’da mağlubiyetin en büyük mimarlarından birisidir. Maç öncesinde, kulübün sosyal medya hesabından açıklanan maç kadrosunun altına yazılan yorumları okumuştum. Bende dahil olmak üzere birçok kişi Burak’ın oynatılmasının bir hata olduğunu dile getirmişti. Burak, her ne kadar fiziki olarak iyi bir görüntüye sahip olsa da defansif anlamda aşırı derecede çekingen ve bir o kadar da kötü bir performans sergiliyordu. Buna nazaran Yiğit ise çelimsiz görüntüsüne rağmen, çok güzel bir performans örneği ortaya koyuyordu. Bu nedenledir ki bu mağlubiyet Cihat Hoca’ya yazar.
İlk penaltı öncesine dikkatle baktığımız zaman, Burak Kavlak’ın kademesine girmek için efor sarf eden Rahman’ın, en son rakibe yetişemeyince çekip düşürdüğünü görüyoruz. Yine burada amacı penaltı yapmak olmayan Rahman’ın, rakibi ceza sahasına girmeden önce çektiği aşikâr olarak görünmekte. Fakat ters kademe yapmasından dolayı rakibi ceza sahası dışında düşürmekte zorlanan Rahman, ancak ceza sahası içerisinde düşürmeyi başarabiliyor. Bunun sonucunda ise oyundan atılıyor. Üstüne üstelik takım on kişi kalıyor. Hani bir söz vardır, Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan belli olurmuş diye. İşte tamda öyle oldu. Bu yaşananlar, maçın geriye kalan bölümünde yaşanacak olanların birer fragmanı oldu.
İlk on bir seçiminde hata yapan Cihat Hoca, golden sonra da hatalarını sürdürmeye devam etti. Cihat Hoca ilk golün hemen ardından, haftalardır orta sahada Donsah’tan daha iyi olduğunu düşündüğüm Jospin’i oyundan alarak ikinci büyük hatasını yaptı. Aklınca Rahman’dan boşalan mevkiyi ayakta tutmak isteyen Cihat Hoca, genç Berat’ı oyuna aldı. Allah aşkına, geride olduğun üstüne üstelik birde eksik kaldığın bir maçta, neden gole katkı sağlayabilecek bir oyuncuyu oyundan alırsın da yerine sahada varlığıyla yokluğu belli olmayan bir oyuncuyu alırsın? Bu hangi akla ve mantığa sığar?
Burak Kavlak, ilk yarıda yapmış olduğu hatalarına ikinci yarıda da devam etti. İlk yarıda kaçırdığı adam sonrasında, rakibe hem bir penaltı şansı veren hem de takım arkadaşının kırmızı kart görmesine sebebiyet olan Burak, ikinci yarıda da rakibe çalışmaya devam etti. Ceza sahası içerisinde topa elle müdahale ederek hem kırmızı gördü hem de yeniden bir penaltıya sebep oldu. Peki Cihat Hoca ne yaptı? Yine bir hata. 2-0 geride olmamıza rağmen, takımın en çok gol atan oyuncusu Cengizhan’ı oyundan aldı. Onun yerine ise ilk on birde başlaması gereken Yiğit’i oyuna sürdü. Bu hamle ile de defansı biraz olsun toplamaya çalıştı. Ama nafile. Bu hamlelerin üzerine 2 gol daha yedik.
Peki Cihat Hoca ne yapmalıydı? Öncelikle ilk on birde Burak yerine Yiğit ile başlamalıydı. Hadi başlamadı. Rahman kırmızı yedikten sonra ya üçlü defansa dönecek ya da Jospin veya Donsah’tan birisini beke çekecekti. 2. Kırmızı kart sonrasında ise Cengizhan yerine Donsah’ı oyundan alacak ve yerine Yiğit’i dahil edecekti. Ya da Yiğit’ten vazgeçecek; Taha, Barış ve Jospin üçlüsüyle maça devam edecek, Yiğit’in yerine ise Nuri Fatih ya da Yakup Alkan’ı oyuna alacaktı. Fakat Cihat Hoca tüm bu doğru hamleleri yapmak yerine, en yanlış hamleyi tercih etti. Sonuç ise zaten hepimizin malumu.
Biraz Profesyonellik
Maç içerisinde, özelliklere son bölümde hakemin bazı kararları çok fazla tepkiye neden oldu. Hatta henüz maç devam ederken, dayanamayıp ayağa kalkarak “Şeref Tribünü’nden” hakeme sövenler dahi oldu. Kim sövdü diye soracak olursanız… Yeni Malatyaspor Kulübü Yeni Başkanı Hacı Ahmet Yaman… Evet onca insanın içinde, TFF’in sözde gözlemcilerinin önünde kalkıp küfürler yağdırdı. Belki birçok kişi hakeme küfür etti. Fakat başkanın soğukkanlılığını koruması gerekirdi. Adil Gevrek’in TFF ile yaşamış olduğu sorunları halletmesi gerekirken, TFF’nin hakemine sövmek bu takımı daha da dibe götürür. Ne kadar haklı olursanız olun. Her şeyin bir yer, her şeyin bir usulü vardır. Bu olay yetmezmiş gibi bir başka skandal olay daha yaşandı maç sonunda. Hatta bu olay Adil Gevrek’i anımsattı herkese. Saha içerisine girerek hakeme doğru depar atmıştı Gevrek. O zaman Gevrek için; “Tutmayın küçük enişteyi, salıverin gitsin” demiştim. Ama bugün aynı şeyi Yeni Malatyaspor Basın Sözcüsü Ramazan Yeşilova için söylemek istemiyorum. Bilakis onun için; “TFF’ye karşı siyaset yapın. Siz bu takımı kurtarmak amacıyla geldiniz. Amacınızın dışına çıkmayın” demek istiyorum. Bugün bir Adil Gevrek’in hakemin üzerine koşması nelere mâl oldu hep birlikte gördük. Yarın Ramazan Yeşilova’nın hakemin üzerine koşması nelere mâl olacak hep birlikte göreceğiz maalesef.