Dünyayı babasının çiftliği gibi yönetenlerce düne kadar her şey öyle veya böyle yolunda gidiyordu.
Yolunda gitmeyen işlerin bile, yolunda gidebilmesi için sayısız seçenekler arasından yeni yöntemlerle denenme imkanları vardı.
Geleceği şekillendirmeye dair tasarı ve tahminleri, beyin fırtınalarının estirildiği düşünce mahfillerinde olgunlaştırılıyordu...
Dünyanın sırtında kambur misali egemenlik sürdürenlere ve çarpık gidişatın girdabına yakayı kaptıranlara bir virüs hiç beklenmedik bir anda eşi benzeri görülmemiş kıvraklıkta kafa tuttu...
Evet bu virüs kimi kuramcılara göre üretilmiş bir organizma, kimilerince de doğal gelişmiş bir canlı...
Her ne halse, işlevi açısından dünya sahnesinde çok fonksiyonel bir operasyon yürütüyor...
Üretilmiş olsa bile bumerang gibi üreticisini de hedef tahtasına oturtacak bir seyir izliyor...
Çin, Amerika Birleşik Devletleri, İngiltere, İtalya, Fransa, Almanya, İsrail ve benzeri devletler gibi dünyanın hemen her coğrafyasında tusunami şiddetinde kendini hissettirdi koronavirüs...
Dünyada hayatı adeta felç edip durma noktasına getiren koronavirüs yüzyılın kabusu oldu.
Ülkemiz virüse karşı çok temkinli tedbirler aldı ve etrafımızı kasıp kavuran bu virüsün ülkemize girişini çok başarılı bir şekilde geciktirdi...
Ancak ve ne yazık ki, şimdi biz de bu virüsün öldürücü gerçeğiyle karşı karşıyayız...
Bence koronavirüsün savuşturulması sonrası yıkıcı ve düşündürücü etkisi ardından fark edilecektir...
Virüs sayesinde en başta tarım ürünleri olmak üzere yerli kaynakların sağlayacağı özgüven ve üretimin değeri dileriz anlaşılmıştır.
Can ve gelecek korkusu yaşayan insanlar, sosyal statü ve zengin fakir tanımayan bu virüs karşısında dilerim insanlık paydasının eşit üyeleri olduklarını görmüşlerdir.
Devletlere gelince, gözle görülmeyen bir virüse karşı acziyetleri ayan beyan ortada...
Hukukun hakkaniyetle dağıtıldığı, gelir adaletinin cari olduğu, can ve mal güvenliğinin sağlandığı, eğitim hakkından herkesin eşit yararlandığı, sağlık sistemlerinin yeterli olduğu bir ülkede ilkeler ve kararlar harfiyen işler mi, işlemez mi?
Karar sizin...
