Vahdettin Yiğitcan

Yarının Dünyasını Teknokentler İnşa Edecek

Vahdettin Yiğitcan

Siz, isteseniz de istemeseniz de.

Biz, istesek de istemesek de, dünya hızla dönüyor ve belli bir yöne doğru ilerliyor.

O yön, teknolojik imkanlarla donatılmış ve geliştirilmeye her an devam edilen yaşam tarzının hüküm süreceği yeni bir dünyayı işaret ediyor.

O halde, yarının dünyasında var olabilmek için kolları sıvayıp harıl harıl beyin teri dökmenin tam zamanı. 

Beyin teri dökmenin gerçekleştirilebileceği mekanlarsa toplu bir halde teknokentler olarak çıkıyor karşımıza.

Yaklaşık iki ay önce İnönü Üniversitesi Teknokent Merkezinde gerçekleştirilen bir toplantıya katılmıştım.

Katıldığım o toplantı, İnönü Üniversitesi Rektörü Ahmet Kızılay ve Teknokent Genel Müdürü Fatih Kocamaz'ın ev sahipliğini yaptıkları Teknokent'te gerçekleşmişti.  

Teknokentte çalışmalarını sürdüren firma temsilcilerinin de hazır bulunduğu o toplantının özel davetli konuğu, Battalgazi Belediye Başkanı Osman Güder ve yakın çalışma arkadaşlarıydı.

Toplantının amacı öyle sanıyorum ki, teknokentle Battalgazi Belediyesi arasında işbirliği yapmanın her iki kuruma da çok yararlı sonuçlar doğuracağı yönündeydi...

Aradan geçen bunca zaman diliminde Teknokent ve Battalgazi Belediyesi arasında nasıl bir gelişme yada işbirliği yaşandı, doğrusu ben de merak ediyorum.

Toplantı günü sunumuyla dikkatimi çeken, Teknokentte firma temsilcisi ve aynı zamanda da İnönü Üniversitesi Öğretim Üyesi olan Dr. Metin Kapıdere ile teknokenti konuştum.

Metin bey Doğanşehirli ve bu toprakların insanı, heyecanı ve yaptığı işe kendini vererek duyduğu sevgi, bende saygı uyandırdı.

Sohbetimiz önceki hafta sonu Teknokent'deki ofisinde kendi elleriyle demlediği sıcacık çay eşliğinde gerçekleşti.

Metin beyin teknokent tanımı kısaca şöyle:

Teknokent: Yüksek / ileri teknoloji kullanan veya yeni teknolojilere yönelik firmaların, belirli bir üniversite veya yüksek teknoloji enstitüsü ya da Ar-Ge merkez veya enstitüsünün olanaklarından yararlanarak bir çatı altında toplanmasıdır. Yeni fikir ve buluş sahiplerinin başarılı olabilmeleri için uygun bir çalışma ortamı oluşturan, alanında kendini ispatlamış olan büyük şirketlerin ve küçük şirketlerin veya yeni girişimcilerin, güzel bir yaşam ve yerleşim yerinde bir araya gelmelerini, üniversite sanayi ve kamu kuruluşları arasında işbirliği sağlayan sistem olarak da adlandırılmaktadır. 

Aralarında ince ayrım olmakla birlikte bilim parkı, teknokent, teknopark, teknopolis, araştırma parkı kavramları aynı anlamlarda kullanılmaktadır. 

Bilimsel üretimlerin yapıldığı, araştırma geliştirme atölyelerinde test edilebilen yeni çalışmalar muhakkak ki önümüzdeki yıllarda yepyeni açılım ve ufuklara yol açacaktır.

Dünyanın birçok yerinde yüksek teknoloji alanında harıl harıl çalışılırken bizim burada yerinde saymamız düşünülemez.  

Yarının dünyasına hazırlık anlamında bizim de herkesten daha çok çalışmamız gelecek nesillerimizin sorumluluğu gereği kaçınılmaz olarak şarttır...

Bu çalışmaların merkez üssü ise şimdilik teknokentlerdir diye düşünüyorum...

Zor Zamanların Milleti

Türk Askeri'nin yemininde şöyle bir ifade yer alır, "hazarda ve seferde" yani, "Barışta ve savaşta her zaman ve her yerde vatanımı her şart altında hayatım pahasına savunacağım" andının içinde geçer "hazarda ve seferde" ibareleri.

Bildiğiniz üzere 15Temmuz tarihi, Cumhuriyet Tarihimiz içinde çok önemli bir kırılma noktasının adıdır.

Az değil, tam 50 yıllık sinsi bir yapılanma ve her türden tahkimatın yapıldığı 15 Temmuz akşamı ülkemize karşı başlatılan işgal ve çökertme harekatını bu millet topyekun bir karşı duruşla akamete uğrattı. Elinde ne silah vardı ne de bir başka araç...

Hem öyle bir karşı duruşla durdurdu ki gözü dönmüş canileri bu millet, akıllara ziyan...

İnsanlık tarihinde örneği görülmemiş gözü pek, tek kelimeyle fizik ötesi bir direniş örneği göstererek...

Akşam sofrasının başından kalkarak bile bile ölüme meydan okuyan bir milletin destanını kaydetti o gece tüm dünya...

Ne hikmetse yine bu millet seferde gösterdiği birliktelik ruhunu maalesef hazarda yani sükunet halinde göstermiyor! Garip.

Geçtiğimiz hafta Cuma günü güzel komşumuz Elazığ'ın Sivrice ilçesi merkezli bir büyük deprem felaketi yaşadık!

Yaşadığımız bu deprem felaketi tüm Doğu Anadolu'da hissedildiği gibi Malatya da bu depremden en fazla etkilenen il oldu.

Deprem konusunda hayli deneyim sahibi olan hükumet görevlileri ve kurtarma ekipleri çok kısa sürede sahada yerini alarak gereken çalışmalara başladılar. Canlı yayınlarla olan biten çalışmaları yine milletin gözü önünde gerçekleştirdiler.

Bu arada yurdun her tarafından gönderilen yardımlar ve gelen gönüllü yardımcılar, tıpkı 15 Temmuz gibi bir millet dayanışmasını anımsattı.

Samimi dualar eşliğinde enkazlar kaldırılırken, 45 canımız da sağ kurtarıldı depremin yıktığı beton yığınlarının altından...

Gidenler gitti, Allah rahmet eylesin, geride kalanlara da sabırlar ihsan eylesin.

Her şey inanılmaz bir hızla 5 günde gerçekleşti...

Dün İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun basın toplantısında deprem felaketinin yol açtığı zarar ve tahribatın giderilmesine dair yaptığı açıklamalar doğrusu içimi çok ferahlattı.

Soylu'nun verdiği rakamlarla sizi bunaltmayayım.

Özetle şunları söyledi:  

Bölgenin tüm envanteri çıkarılarak gerekli işlemler en kısa sürede başlatılacak. Yıl sonuna kadar da, yapılar teslim edilecek.

Evini kaybedenlere ve evi ağır hasarlı olanlara ev, hayvanı telef olanlara hayvan verilerek zararları karşılanmış olacak.

Hükumetin gösterdiği bu hız, devletimizin büyüklüğünün de en güzel kanıtı...

Bu son deprem felaketi sırasında da gördüğümüz gibi milletimizin "seferde" gösterdiği dayanışmayı ah keşke bir de "hazarda" gösterse... 

Bana kalırsa bu millet hazarda da aynı dayanışmayı gösterir, ancak şu farkla, siyasilerimiz ne zaman enaniyet esaretinden sıyrılırlarsa...
 

Yazarın Diğer Yazıları