Vahdettin Yiğitcan

Unutulmaz Bir Şenliktir Ramazan

Vahdettin Yiğitcan

Değerli okurlar,

Müslümanlarca onbir ayın sultanı olarak hasretle beklenen mübarek Ramazan ayında tutulan oruç ibadeti, kendine özgü kaide ve kurallarıyla alışılmadık bir tarzda hayatın akışına müdahale ediyor. Bu müdahale ile müminlerin gündelik hayatları birdenbire değişiveriyor. Değişimle birlikte sanki bambaşka bir dünyanın kapıları aralanıp adeta çok tatlı bir rüyanın ortasında buluyor insan kendini.

Hasretle beklenen onbir ayın sultanı "Merhaba Ya Şehr-i Ramazan" mahyaları ile karşılanıyor.

Bugünkü elektrik ampullerinin çeşitliliği karşısında ve teknolojik gelişmelerin ışığında alt tarafı bir mahya deyip geçmemek lazım.

Osmanlı'da başlayan mahya geleneğimiz, ışıklı toplumsal iletişim dilinin dünyada ilk örneğini teşkil ediyor.

Mahyacılık başlı başına bir sanat, şöyle ki; "Bir rivayete göre, 1614’te Fatih Camii müezzinlerinden Hattat Hafız Ahmed Kefevi’nin işlediği iki minare ve mahyaya benzer şekiller içeren bir çevreyi I. Ahmed çok beğenmiş ve dinî adaba uygun olması şartıyla minareler arasına kurulmasını istemiş. III. Murad’ın (1546-1595) bir tezkiresinde de Mevlit Kandili’nde Regaip ve Berat Gecelerinde olduğu gibi minarelerin kandillerle donatılması emri yer alıyor. Minarelerin kandillerle donatılmasından farklı olarak, iki minare arasına gerilen iplerle oluşturulan mahyalar, var olan bu görsel şöleni incelikli bir sanata dönüştürerek bambaşka bir boyuta taşıyor. İstanbul’da mahya geleneğinin başlamasının ardından Ramazan geceleri ayrı bir güzellik kazanıyor."

1854 Yılının Ramazan ayında İstanbul'da bulunan Théophile Gautier isimli seyyah, şehre hakim bir noktadan bakarak akşam mahyalarla süslenmiş ışıl ışıl İstanbul'u şu sözlerle anlatmaya çalışıyor: : “İstanbul sokakları her zaman karanlığa gömülüdür. Ama uzaktan uzağa kâğıttan bir yıldızın titrediği bu karanlık yollar ve meydanlar Ramazan gelince neşeli bir parıltıya kavuşur. Tepebaşı gezinti yerinden görünüm harikulade idi. Haliç’in öbür kıyısında İstanbul bir Doğu imparatorunun tacı gibi pırıl pırıldı; camilerin minarelerinin şerefeleri kandilden bileziklerle süslü idi; bir minareden ötekine ateşten harflerle kutsal bir kitabın sayfalarına yazılı bir gök üstünde beliren Kur’an’dan ayetler parlıyordu. Yeni Cami, Süleymaniye, Sarayburnu’ndan Eyüp sırtlarına kadar dizili Allah’ın bütün mabetleri aydınlıklar içinde ışıldıyor, ateşli cümlelerle İslam’ın buyrukları ve tebliği ilan ediliyordu.”

Geçmişten gelen Ramazan’ın sevgisi ve heyecanı her kuşakta farklı tatlar bırakarak devam ediyor.

Kesinlikle muhayyel şeyler değil anlattıklarım; bizatihi hayatın içinden, sizlerin de şahit olup yaşadığınız gerçekliklerden yola çıkarak söylüyorum bütün bunları.

Unutulmaz Bir Şenliktir Ramazan

Osmanlı'da başlayan mahya geleneğimiz, ışıklı toplumsal iletişim dilinin dünyada ilk örneğini teşkil ediyor.
-----------------------------------------------------  
Ramazan ayı, gökyüzünde hilalin görülmesiyle başlamış oluyor ve ilk teravih namazıyla heyecan verici iptida müdahalesi ilk akşamdan başlıyor kutlu Ramazanın.

İlk sahurla sahur mutluluğu başlıyor, sokaktan geçen davulcunun davulundan yayılan "uykunu balla kestim" sesiyle uyanılıyor.

İşinde uzmanlaşmış davulcuların Ramazan manileri ise yazarı belli olmayan topluma mal olmuş gülümseten rubailer şeklinde kafiyeli dizeler:

Sâlih olаn seçilir. 
Gök kаpısı аçılır. 
Oruçlunun üstüne, 
Ne rаhmetler sаçılır.

İftar Topu Geleneği

Günler, hatta haftalar öncesinden yapılan Ramazan hazırlıklarının en önemli kısmını iftar ve sahur sofralarının vazgeçilmezleri oluyor. İftar ve imsak vaktinin girişini ezan sesi ile anlıyoruz.

Güzel bir gelenek olarak Osmanlı Padişahı 2. Mahmut döneminin yani 1800'lü yılların ilk çeyreğinde başlayan İftar Topu uygulaması kimi şehirlerimizde halâ devam ediyor. İstanbul'da Sultanahmet Meydanında iftar topu geleneği günümüzde de sürdürülüyor.

Önemli şehirlerimizde özellikle büyük camilerin bahçelerinde ya da kalelerinde, iftar ve imsak vakti girdiğinde top atılır. İftar ve imsak topunun atılması, ezanın duyulmadığı ya da zamanın net bir şekilde bilinmediği yerlerde halkın iftar ve imsak vaktinin geldiğini anlaması içindir.

Unutulmaz Bir Şenliktir Ramazan

İstanbul Sultanahmet Meydanında geleneksel anlamda sembolik iftar topu görevli askerlerce atılırken...
---------------------------------------------------
Sahur Davulcusu Manileri

Unutulmaz Bir Şenliktir Ramazan

Göz aydın hepimize,
Mübârek günler bize, 
Onbir ayın sultanı, 
Hoş geldin evimize.

Sofrada fakir olsun. 
Tabağı çukur olsun.
Karnı doyduktan sonra, 
Duâyı okur olsun.

Unutulmaz Bir Şenliktir Ramazan

Geldi Ramazan ayı, 
Yendi temcit pilavı, 
Akşam iftardan sonra, 
İçelim demli çayı.

Bak kışın ayazına, 
Kalk Hakk?ın niyazına, 
Haydi hemen gidelim, 
Teravih namazına.

Unutulmaz Bir Şenliktir Ramazan

Rаbbimizin nîmeti, 
Ölçülür mü kıymeti? 
Bu аydа müminlere, 
Sаçаr bolcа rаhmeti.

On üçüne geldik mi? 
Nefisleri yendik mi? 
İmаndаdır sааdet 
Bunu böyle bildik mi?

Malatya Kahvehaneleri Tıklım Tıklım

Ramazan akşamları erkenden yer kapıp masa ayarlamazsanız Malatya kahvehanelerinde yer bulmanız imkânsızdır.

Evet değerli okurlar, çok tuhaf ama gerçek, Ramazan geldi mi, onbir ay boyunca kahvehane yolunu bilmeyen çoğu mazbut, işinde gücünde adamların kimileri iftardan, kimileri de teravihten hemen sonra kahveheneye kapağı atar ve tam sahur vaktine kadar ya tombala oynar ya da seyirci olarak keyifle oyunları izlerlerdi.

Sözünü ettiğim yıllar 1967 ile 1972 arası, televizyonsuz bir Malatya düşünün, sosyal, siyasal, kültürel ve bilinç düzeyi bakımından oldukça sığ bir toplum yapısına tekabül eden bir sahneyle karşı karşıyayız.

Bu günkü Malatya'nın savruk hali ve telef olan kadim geçmişinin ulaşılmazlığı, avara kasnak gibi yerinde sayışı, bu malzeme nedeniyledir diye kendi kendime açıklamaya çalışıyorum.

Haksız mıyım?  

KAYNAK: https://kultur.istanbul/istanbulda-asirlik-bir-ramazan-gelenegi-mahya

Yorumlar 1
Muammer Yıldırım 11 Mart 2025 08:28

Vahdettin abi kalemine sağlık. Güzel bir yazı olmuş. Ramazan gecelerindeki kahvelerde boş işlerle uğraşma geleneği 2000' li yıllarda Tokat'ta bulunduğumda da devam ettiği söyleniyordu. Selam ve hürmetlerimi gönderiyorum.

Yazarın Diğer Yazıları