Değerli okurlar,
Bildiğiniz üzere insanların en kadim ve kolayca, anlaşma, anlaşılma, dertleşme ve tüm ihtiyaçlarını giderme yöntemi, konuşma eylemiyle gerçekleşir.
Yazıya gelince, yazı, insanlığın hizmetine nice zaman sonra katıldı, iyi ki, katıldı unutma malûliyetini ortadan kaldırmış oldu. Cennet Mekân Rahmetli Annem, "Akıl defter değil" diyerek, akılda tutmanın unutma tehlikesi taşıdığına dikkat çekerdi.
Konuşmanın aracı olan "dil" ise, kavim, kavim yaratılışla birlikte sahip olunan her ulusa özgü ilahi ilhamla bahşedilmiş-kazanılmış özgün değerlerdir. Milletleri millet yapan unsurların en başında dil gelir. Dilini kaybeden millet, millet olma vasfını da kaybeder.
İnsanlık ailesinin sayısız dil ve renk farklılığı, birbirlerine karşı üstünlük alâmeti olarak değil, kendi aralarında konuşup anlaşma aracı ve mensubiyet işareti olarak çeşitlilik arz eder.
"Dil" diye adlandırdığımız her "lisan", kendine özgü kuralları, grameri, ses uyumu olan kelimelerden müteşekkildir. Her lisanın cümle yapıları, öznesi, yüklemi, fiilleri ve kuruluşu farklıdır.
Kabaca söyleyecek olursak, Türk Dili Türkçe, Alman Dili Almanca, İngiliz Dili İngilizce kelimelerle konuşulur, yazılır ve anlaşılır.
Güzel Türkçemizin abidevi şairlerinden Yunus Emre'nin aşağıdaki mısraları da asırları aşarak günümüze ilk günkü tazeliği ve etki gücüyle gelmeyi başarmıştır:
Keleci bilen kişinin, yüzünü ağ ede bir söz
Sözü pişirip diyenin, işini sağ ede bir söz
Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı
Söz ola ağulu aşı, bal ile yağ ede bir söz
Yunus'un şiirindeki bu dizeleri her duyduğumuzda daha önce hiç duymamış gibi, sözlü kültürden nasiplendiğimiz üzere hayranlıkla dinler ve dilimizin ifade kudreti adına Yunus Emre'nin ustalığını, dili kullanma maharetini teslim ederiz.
Söz: Sarih ve Sahih Anlamıyla Anlaşılır
Mevlana Celaleddin Rumî'ye atfen gençlik yıllarımda bir söz duymuştum şöyle idi o söz: "Öl de söz verme, öl de sözünde bulun" bu sözü ilk duyduğum o gün bugündür aklımdan çıkmamıştır; söz vermenin insana ne kadar ehemmiyetli bir sorumluluk yüklediğinin idraki altında ezilmiştim.
Günümüzde aklınıza gelen her alanda, gelişme ve ilerlemenin yanı sıra değerler aşınması ve yozlaşması da maalesef, had safhada kendini göstermektedir.
Değerler aşınması ve yozlaşma, sadece ülkemizde değil, yeryüzünün her yerinde, başta ABD ve Batılı ülkeler olmak üzere "global" bir yayılımla küresel çapta kendini göstermektedir.
Sağduyulu yöneticilerin hakim olduğu ülkeler hariç... Bir de yine dünyanın her yerinde yaşayan aklı başında, vicdan sahibi insanları tenzih ederek bu genellemeyi yapmaktayız.
Özgürlük, düşünce hürriyeti, demokrasi havariliği ve insan hakları savunucularının tüm iddia ve söylemleri tarihin çöp sepetini boylamıştır. Hiçbir sözlerinin geçerliliği kalmamıştır. Kendisinden başkasına yaşam hakkı tanımayan barbarlar güruhu olarak günümüz insanlığının hafızasında unutulmamak üzere yerlerini almışlardır.
Ülkemizde ve şehrimizde de kendi sorunlarımıza özgü "söze" dayalı güvensizlikler yaşamaktayız.
2023 Yılında Kahramanmaraş merkezli depremlerde Malatya'nın merkezi yerleşimi yerle bir oldu.
Haksızlık etmeyelim, devasa bir alanda 11 ilde meydana gelen "asrın felaketi" olarak nitelendirilen depremin yıkıntılarının altından kalkmak öyle kolay değildi. Her yere aynı anda yetişmeniz imkânsızdı…
Bütün olumsuzluklara rağmen halka hep hamaset ağzıyla sözler verildi, boş yere hedefler gösterildi.
Muhalefetin abartılı ithamlarına karşılık, iktidar da, gerçek ötesi süslü söylemlerle ahaliyi teskin etmeye çalışıyordu.
Zaman geçtikçe yerinde sayan, gelişme göstermeyerek uzayan bu durum ise halkta güvensizlik duygularına yol açtı.
Günümüzde Malatyalıların Vali Seddar Yavuz ve Büyükşehir Belediye Başkanı Sami Er, Yeşilyurt Belediye Başkanı İlhan Geçit ve Battalgazi Belediye Başkanı Bayram Taşkın dışındaki temsilci kabiliyeti etiketi taşıyan iktidar partisine mensup siyasilere ne yazık ki, güven duymuyor.
Her zaman güleryüzüyle tanıdığımız Sami Er'in çatılmış kaşları acaba bir mesaj mı, kimbilir?
--------------------------------------------------
Dün akşam saatlerinde çiçeği burnunda Malatya AK Parti İl Başkanı Avukat Ali Bakan'ın yaptığı açıklamada "Malatya'da yapımı devam eden konut ve işyerlerinin teslim tarihleri gecikebilir!" dediği haberini Net Haber Sitesinde okudum.
Haber şöyle devam ediyordu:
"Malatya’da 86 bin civarında konut ve işyeri ihtiyacı olduğunu vurgulayan Ali Bakan, “95 bin civarında ihalesi bitmiş konut ve iş yeri teslim edilecek. Bunların da yaklaşık yüzde 85'i tamamlanmak üzere. Birçoğunu mart, nisan veya mayıs gibi teslim edeceğiz. Kalanını da yine 2025 yılı içerisinde tamamlayarak hak sahiplerine teslim edeceğiz. Depremi yaşayan vilayetlerimizde yaklaşık 500 bin konut ve iş yeri inşa ediliyor. Bunu dünyada başarabilecek başka bir ülke yok. Dolayısıyla bizler yapmış olduğumuz bu hizmetleri inşallah tamamlayarak tekrardan Malatya'mızı eski günlerine kavuşturacağız. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın."
Sayın AK Parti İl Başkanı Ali Bakan'ın açıklaması böyle, alıntıladığım haberin son cümlesi olan "Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın" önerisine ben, evvelâ kadim bir Malatyalı olarak inanmadığımı belirtmeliyim.
Sayın Ali bey, partinizde çok önemli görevlerde bulunmuş Veysel Eroğlu vaktiyle yapmış olduğu yatırımlarda temel atma gününde projenin gerçekleşeceği günün ve açılış saatinin tarihini dakikası dakikasına verirdi, oysa siz şöyle diyorsunuz; “Teslim edeceğimiz konut ve işyerinin birçoğunu mart, nisan veya mayıs gibi hak sahiplerine teslim edeceğiz"
Böylesi bir muğlak açıklamayla ancak kargaları güldürebilirsiniz.
Söz: Sarih ve Sahih Anlamıyla Anlaşılır. Avukat Ali bey, siz avukatsınız ve dilin ifade gücünü benden çok daha iyi bilirsiniz zannederim...
Her zaman güleryüzüyle zihinlerimizde yer alan silûetiyle tanıdığımız Malatya Büyükşehir Belediye Başkanı Sami Er'in çatılmış kaşları acaba bir mesaj mı, kimbilir?