Vahdettin Yiğitcan

Millet Kütüphanesi Azametli ve Mütekebbir

Vahdettin Yiğitcan

Ankara'da açıldığı günden bu yana gidip görmeyi hayal ve arzu ettiğim "Millet Kütüphanesi"ne gitmek nihayet geçtiğimiz salı günü nasip oldu... Azmetli ve göz kamaştırıcı bir devasa yapılar bütünü içerisinde oluşturulmuş Millet Kütüphanesi... 

Açılışının tanıtımını geçtiğimiz yıl TRT televizyonunda canlı yayınla gazeteci Murat Bardakçı ve Tarihçi Erhan Afyoncu yapmışlardı. Canlı yayını ekrandan heyecanla ve saatlerce pür dikkat naklen takip etmiştim... Ortaya çıkarılan hizmet az şey değildi. Dünyanın sayılı kütüphaneleri arasına girecek bir azimle yola çıkılıyordu... 

Böylesine bir esere emeği geçenlere sayısız ve sınırsız şükran ve saygı duymamak mümkün mü?

Bir an gençlik yıllarıma gittim, öğrencilik ve askerlik dönemim Ankara'da geçti... 70'li yılların ortalarında ve 80'li yılların başında  Ankara'da gidebildiğim Kızılay civarında, belki, Mithat Paşa'da denebilir o havalide bir tek "Milli Kütüphane" vardı... 

Milli Kütüphane'nin yapısı günümüz mimari ölçüleri dikkate alındığında oldukça mütevazi ve küçük ölçekli bir binaydı, ancak sıcacık bir ortamı vardı... O yılları ve küçücük o Milli Kütüphaneyi özlüyor muyum, cevabım kesinlikle evet... 

Rakamlarla Millet Kütüphanesi 

Cumhurbaşkanlığı Külliyesi içerisinde 2020 yılında açılan "Millet Kütüphanesi"nin içerisinde şu an 2.039.000 basılı kaynak, 13.294 adet basılı dergiye ait 1.999.633 sayı mevcuttur. Ayrıca, erişim sağlanan 67 adet veritabanı içeriğinde; 665.000 e-kitap, 7.000.000 elektronik tez ve 77.000’e yakın e-dergiye ait 209.000.000 makale, rapor, vb. bulunmaktadır. Bu bilgi kaynaklarının okuyuculara sunum hizmetleri modern kütüphanecilik anlayışı ile verilmektedir. Millet Kütüphanesi, ülkemizin en büyük kütüphanesi olup koleksiyonları ve hizmetleri açısından da dünyanın sayılı kütüphaneleri arasına girmeyi hedeflemektedir...

Kütüphane, 125.000 m² alanda 5.500 kişilik oturma kapasitesi ile okuyuculara hizmet vermektedir.

AK Partinin En Güzel İcraatı

AK Parti iktidarının yaptığı, bence en güzel işlerden bir tanesi de "Millet Kıraathanesi" diye isimlendirdikleri herkese açık kitap ve süreli yayınların okunduğu okuma evlerini açmalarıdır... Diyebilirsiniz ki. kim ve nerede bu sözünü ettiğin "Millet Kıraathanesi"ni açtı? Haklısınız, kültürel işlerin önemini maalesef belediyelerimizin kültür daireleri sorumluları da idrak edebilmiş değiller... 

Ben bizzat gidip gördüm, Malatya'da Yeşilyurt Belediyesi'nin hayata geçirdiği Millet Kıraathanesinin sayısı 5'e ulaşmıştı ve bu kıraathanelerin sayısını 13'e çıkaracaklarının sözünü vermişlerdi... Şimdilerde durum nedir bilmiyorum... 

Belediyelerimizin basın müdürleri ve diğer çalışanları devamlı bülten hazırlamakla meşguller... Kafalarını kaldırıp etrafta neler oluyor diye merak dahi etmeye eriniyorlar...

Zahmet edip de basın mensuplarını kişiye özel bizzat bilgilendirmek ve yapılan işlerle ilgili gözlem gezileri düzenlemek bir türlü akıllarına gelmiyor!...

Kıraathane denince hemen aklımıza zaman öldürülen yer manasında, çeşitli oyunların oynandığı dumanaltı olmuş çay salonları geliyor... 

Oysa "Kıraathane" sözünün anlamı, "okuma evi"dir ve o maksatla Osmanlı döneminde açılmışlardır...

Bina: Azametli ve Mütekebbir
Kitap: Sessiz ve Mütevazi 

Eskiler vaktiyle "Zarfa değil Mazrufa bak" demişler... 

Demişler ama maalesef önümüzdeki örnekte göreceğimiz gibi isabet kesbedememişler...

Aslında hem zarf hem de mazruf çok önemlidir... İçin dışla, dışın da içle uyumlu olması şık durur...

Zarf ve mazrufun münasip bir orantıda olması esasdır... Zarf ile mazruf arasında mütenasip bir ölçü yoksa ortaya yakışıksız bir kekrelik çıkar... 

Dünyanın önde gelen batılı devletleri arasında tek müslüman ülke olarak Türkiye Cumhuriyeti yer almaktadır...

Bizim medeniyetimiz en başta, "kitabi" olmakla beraber insan odaklı ve dünyanın doğal dengelerini bozmayacak bir biçimde yaşamımızı sürdürmemizi vazeder. 

Karıncayı ezmeyen, kıyamet anında elindeki fidanı toprakla buluşturan, suyu israf etmeden temizlenen ve insanı "Eşref-i Mahlukat" olarak rutbelendiren bir medeniyetin mensuplarıdır müslümanlar... 

Durum böyle olunca her işimizin yegâne ölçüsü de yaptığımız işlerin bize yakışır olmasını lüzumlu kılar... 

"Millet Kütüphanesi"ni şimdiye kadar hep fotoğraflarından görmüştüm... 
Geçtiğimiz salı günü "Millet Kütüphanesi"nin devasa binalarını çıplak gözle gördüğümde korkunç azametli ve mütekebbir bir yapıyla karşılaştığımı itiraf etmeliyim...

Antik Yunan ve Roma yapılarındaki insanı ezen ve unufak eden devasa ölçüler maalesef "Millet Kütüphanesi"nde de kullanılmış... 

Oysa yedi asır boyunca Dünya'ya hükmeden Osmanlı Devleti, camilerin dışında hiçbir resmi ve özel yapılarını insani ölçülerin dışına çıkmadan inşa etmiştir... Tevazu ve ağırbaşlılıkla...

Son çöküş döneminin batılılara karşı içi boş böbürlenme yapısı olarak borç harç inşa edilen Dolmabahçe Sarayı hariç. 

Zaten ondan sonra da nihayet parçalanıp tarih sahnesinden çekilmiştir...  
Kitabi bir medeniyetin bir mensubu olarak "Millet Kütüphanesi"nin binasında, medeniyetimizin temsili anlamında medeniyetimize dair hiçbir özelliğini görememiş olmanın üzüntüsü içerisindeyim... 

Rahmetli Mütefekkir Cemil Meriç üstadın kitaba dair şu sözleri ile sizleri gönülden selamlıyorum...
 
"Kitap bir limandı benim için. Kitaplarda yaşadım. Ve kitaplardaki insanları sokaktakilerden daha çok sevdim. Anlıyorum ki, zalim ve kıyıcı bir gerçekten kurtulmanın tek çaresi, reel dünyadan kitaplar dünyasına sığınmak." Cemil Meriç

Yazarın Diğer Yazıları