Vahdettin Yiğitcan

MALATYA TREN GARINDA VUKUAT!...

Vahdettin Yiğitcan

Önceki hafta 1Temmuz Pazar günü trenle Ankara üzerinden İstanbul'a gitmek üzere Malatya Tren Garına gittim...

Gittim ama neler oldu neler oldu bir bilseniz?

Oldum olası treni ve yolculuğunu çok severim...

Haydarpaşa Garının 2012'de Anahat trenlerine kapanmasıyla Anadolu’yu İstanbul'a bağlayan ana damarlar bir bakıma kesilmiş oldu...

110 yıllık koca çınar Haydarpaşa'nın işlevsiz kalması benim de tren keyfimi kaçırdı.

Benzetmek kabilse Haydarpaşa, demiryollarının beyni ve vitrini gibi bir görevi yerine getiriyordu... 

Ama ihtiyaç olduğunda ulaşım tercihim yurdumuzun farklı şehirlerinde seferlerini sürdüren trenlerden yana oluyor...

Önceki hafta yaptığım bu seyahat de uzunca bir aradan sonra trenle hasret giderme gibi bir anlam taşıyordu benim için...

Yolculuk etmesem de zaman zaman Malatya tren istasyonuna gider şöyle bir gezinir kanepelerinde oturur ruhumu dinlendiririm...

Daima tertemiz görüntüsüyle içim ferahlar kendimi adeta evimde gibi hissederim... Hiç abartmıyorum...

Eski cıvıl cıvıl hareketliliğinden çok şeyler yitirdi Demiryolları...

Ulusalcı çevrelerin atıp tutmasına bakmayın bizzat onların ihmalleri demiryollarını geri bıraktırdı...

AK Parti Hükumetlerinin 16 yıllık yönetiminde Demiryolları adam akıllı bir elden geçirildi...

İmkânlar nisbetinde yenilendi ve hizmet kalitesi yükseltildi... Yeterli mi, elbette değil...

Eskiden raylar arası bağlantı noktaları boşlukları nedeniyle oluşan ritmik tıkırtı ve sallantılardan eser kalmamış...

Yenilenen traversler ve raylar nedeniyle trenler adeta kayarcasına sarsıntısız ve sessiz bir seyahat imkânı sunuyor...

GELELİM NELER OLDUĞUNA

Tren garına trenin kalkış saatinden yarım saat erkenden geliyorum...

Ankara'ya gidecek trenimiz saat 16.56'da hareket edecek... Doğudan gelecek treni bekliyoruz...

İstasyon yine her zaman ki gibi tertemiz...

Yolculara yönelik ışıklı bilgilendirme tablosu aynı uyarı ile dönüyor..."Güney Ekspresi istasyonumuzdan 16.56 da hareket edecektir"

Vakit geçiyor aynı uyarı devam ediyor...

Danışmaya soruyorum durumu; yarım saat gecikme olacak diyor...

Işıklı uyarı tablosunu söndürüyorlar...

Yarım saat sonrası ufukta halâ trenimiz yok!...

Tekrar soruyorum bu kez; bir yarım saat daha yol tamiratı nedeniyle uzatılıyor gecikme...

İstasyonun Zenit marka antika saati bambaşka bir zamanda işliyor...Yani yanlış zamanı gösteriyor...Bozuk ya da ayarsız...

Pırıl pırıl mermerden yapılmış istasyon şadırvanının ışıkları güneşe karşı gündüz gözüne yanıyor...

Beton saksıların toprak yüzeyi sigara izmariti ile dolu...

O gün sanki istasyonda bir terslik var!...

İstasyonun yolcu bilet salonu önünde bekliyorum.

Salondan çıkan bir bey sigara yakıyor...

Kamusal alanlarda sigara yasağından haberi yok diye geçiriyorum içimden...

Hani duyarlı vatandaşlara yönelik "Kurallara Uyalım, Uymayanları Uyaralım" uyarısı telkin edilir ya...

-Beyefendi sigaranızı söndürür müsünüz? Diyorum efendice...

-Sen kimsin?

-Ben vatandaşım, lütfen sigaranızı söndürünüz... Diye tekrar ediyorum...

-Sen dayak istiyorsun galiba... Diyerek küstahlaşıyor...

-Hadi at öyleyse...

Diyorum ve bende zemberek atıyor... 

Yaradana sığınıp yaptığı davranışın nasıl bir cahillik ve ilkellik olduğunu yüksek sesle söylemeye başladım...

İstasyon güvenliği, istasyon polisi, Gar Müdürü dedikleri görevlisi ve kimi istasyon çalışanları etrafımı sardı...

Ben bu mahalde sigara içmenin yasak olduğunu söylüyorum..

Onlarsa serbest olduğunu iddia ederek o esnada bana nisbet sigara yakıyorlardı...

Tek gerekçeleri "hani etrafta yasak olduğuna dair bir uyarı var mı?" diyorlardı...

Uyarı yoksa o idarenin sorumluluğu...

Etrafta "istasyona pislemeyin" diye de bir uyarı yok, bu durumu pisleyebilirsiniz şeklinde yorumlayabilir miyiz?

En basit bir medeni davranışların uyarıya ihtiyacı mı olur...

Bu minval üzere devam eden tartışma İstasyonun sabit görevli memurlarının baskın iddiaları sonucu benim de bir vatandaşın desteği hariç yalnız kalmamla neticelendi...

Bir saat tehirle hareket eden trenimiz verdiği bir arıza nedeniyle tekrar istasyonda kalınca haliyle bana destek veren emekli iş müfettişi Ahmet Yıldız beyle istasyonda ileri geri gezinmeye başladık...

Gezindiğimiz esnada İstasyon polisi olduğunu söyleyen sivil giyimli şahıs bana yaklaşarak kimliğimi istedi.

Ekip çağırmışlar ifademiz alınacakmış... Ben hemen kimliğimi verdim...

İş uzarsa uzasın hiç umurumda değil... Ama tek kaygım yolcuyum... Oğlumu görmeye gidiyorum...

Bu esnada da aynı teraneler devam etti... İstasyon peronunda sigara içmek serbestmiş...

Emniyet Müdürlüğünden gelen ekip ifademizi aldı ve gittiler...

Yolcu olduğum için oğlumun hatırına o esnada şikayetçi olmadığımı beyan ettim...

Sigara içmesine mani olmaya çalıştığım şahıs ise memur olduğunu beyan etti ve o sırada bana tekrar hakaret etti...

Dikkat ettiniz mi, sigara gibi zararı mutlak bir kötü alışkanlığın serbestçe içimini kimler savundu bana karşı...

Kısaca söyleyeyim, hizmetimizle görevli hazineden maaşa bağladığımız güya talim terbiye görmüş kamu görevlileri...

O gün istasyonda görevli şahıslarca manevi lince uğradım...

Görüntü kayıtlarının incelenmesini talep ediyorum... 

Lafı daha fazla uzatmayacağım...

Konu ile ilgili tüm kişi ve kurumları göreve davet ediyorum...

İstasyonumuza da 4207 sayılı kanunun Sigara İçme Yasağıyla ilgili uyarı yazılarının asılmasını talep ediyorum...

TEŞEKKÜRLER FENDOĞLU

Yaklaşık iki yıldır memleket havasını teneffüs ediyorum...

Ne hava ne hava...

Teneffüs kelimesi başlı başına müsbet bir anlam zenginliği taşır...

Ben burada teneffüsü sadece nefes almak, olan biteni gözlemek, havayı koklamak anlamında kullandım...

Ferahlamak, dinlenmek gibi manalarını kast etmedim...

Malatya'nın içi beni yakıyor, dışı alemi...

İnsanlarsa yine Malatya'ya has bir deyimle "bi tevür" olmuşlar; yani, anlaşılması imkânsız hale gelmişler...

Dışarıda Malatya denildiğinde akla dört başı mamur su cenneti, yeşillikler içinde bir yer akla geliyor...

Hemen dünyaca ünlü kayısımızdan dem vuruyorlar...

Bilmiyorlar ki, çiftçimiz bağını, bahçesini ve arazisini Karakaya Baraj'nın yanı başında gerektiği ölçüde sulayamıyor...

Bilmiyorlar ki, siyasilerce verilen sözler hep sözde kalıyor...

Bilmiyorlar ki, Sebze, Meyve ve Kasap Pazarımızda vatan-millet-sakarya hamaseti gölgesinde bir keşmekeş hüküm sürüyor...

Bilmiyorlar ki, Kanal Boyunda akan kanalımızın kadim yatağı bozularak çirkinleştirildi...

Bilmiyorlar ki, Sancaktar Mezarlığımız düzenlenme projesiyle yarım yamalak bırakıldı...

Bilmiyorlar ki, Malatya ticaretinin yegâne mekânı Şire Pazarı ilkel bir utanç çarşısı...

İnanın ben bu saydığım yüz kızartıcı sıralamayı burada kesiyorum...

Daha onlarca maddelik rezillik sıralanabilir...

Üstün hizmetleri sürekli ödül üstüne ödüllerle ödüllendirilen Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Çakır, Malatya'mıza hizmetlerine TBMM çatısı altında devam edecekler...

AK Partili milletvekillerimiz de aynı şekilde, ülkemize hizmet etmekten fırsat buldukça memleketlerine de hizmetten imtina etmeyeceklerine dair sözlerini destek ziyaretleri sırasında kulaklarımızla işittik...

Buraya kadar saydıklarım, "böyle gelmiş böyle gider" genel kabulünün mutad nakaratlarıydı...

ALIŞILAGELMİŞ SİYASETE SON

Bence bundan sonra Malatya'da siyaset ortamında çok ama çok önemli gelişmeler olacak...

Mesela, çiçeği burnunda milletvekilimiz Mehmet Celal Fendoğlu, Malatya'da alışılagelmiş siyaset tarzını yerle bir edecek...

Şunun şurasında kaç gün oldu milletvekili olalı...

Sayın Fendoğlu Malatya'yı hallaç pamuğu gibi atıyor...

Gitmediği kurum selamlaşmadığı vatandaş haber vermediği gazeteci bırakmadı...

İşte bu... Hasret kaldığımız kucaklaşma...

Böyle giderse sayın Fendoğlu'nun çok başarılı bir milletvekili olacağı kesin...

Geçmiş dönemde aralarında samimi olarak görüştüğüm milletvekilleri olmasına rağmen hiç birinden bir tek "mail" almadım...

Fendoğlu ise adeta mail bombardımanına tutuyor insanı...

Ahmet Çakır'dan bu köşemden açık randevu talep etmeme rağmen görüşemedim...

Sanki Kafdağı'nın ardına saklanmıştı...

Basın Daire Başkanı Kadir Çelik söz vermesine rağmen sus pus oldu...

Bu bilgilerin hepsi kayıtlı...

Sayın Mehmet Celal Fendoğlu'na gelince:

Sayın Fendoğlu, sonuna kadar siz halkın içinde olduğunuz sürece yanınızdayız...

Rabbim yar ve yardımcınız olsun...

HOŞ SADA

"Ey ömrün en güzel türküsü aldanış!

Aldan, gelmiş olsa bile ümitsiz kış..." 

TADIMLIK

"Dalga dalga hücum edip pişmanlıklar

Ve cümle yitikler, mağluplar, mahzunlar...

Söylenmemiş aşkın güzelliğiyledir.

Kağıtlarda yarım bırakılmış şiir..." 

Yazarın Diğer Yazıları