Değerli okurlar,
İnsana yaşama sevinci aşılayan, hayatı anlamlı kılarak etrafına huzur iklimi yayan, sessiz aynı zamanda son derece munis insanlar vardır ve ne yazık ki o güzel insanların sayıları pek azdır...
Bugün sizlere sözlerim kifayetsiz de olsa, dilim yeterince ifadede yetersiz de kalsa, hayata anlam kazandıran bu nadide insanların tespit edebildiğim mümeyyiz bazı vasıf ve hasletlerinden söz etmek istiyorum.
En başta samimidirler ve riya nedir bilmezler. Ağırbaşlı olmakla beraber vakur ve kararlıdırlar. Pusulalarının ibresi tevazu yönünden katiyen sapma göstermez. Güven duygusunu sonuna kadar hissedeceğiniz huzur veren manevi bir atmosferleri vardır.
Çöl ortasında sıcaktan bunalmış bir insanın içini ferahlatan yemyeşil bir vaha düşünün...
İşte o vaha gibidirler böylesi nadide insanlar.
Günümüzde bildiğiniz üzere rahmetli Necip Fazıl'ın dediği gibi "Atın önünde et, itin önünde ot" çelişkisi hayatın her alanı ve safhasında hükümranlığını kanırta kanırta sürdürüyor.
Affınıza sığınarak teşbih yapmak zorundayım ki; üçüncü sınıf meyhane konsomatrisi ayarındaki kimi cinsi latifler ilim, siyaset ve bürokrasi kademelerinde tüm pespaye pişkinlikleriyle arz-ı endam etmekteler... Zerre kadar ne edep, ne de haya, hak getire!..
Diğer yanda bilim, kültür, sanat ve medeniyet anlamında elifi görse mertek diyecek kadar konuya bigane kütük gibi adamların siyaset ve yönetim sahnesinde boy göstermeleri ne kadar asap gerici düşünebiliyor musunuz?
Toros yaylalarında söylenen bir türkümüz tesellimiz olsun : "Bir güzeli bir çirkine vermişler, güzel ağlar çirkin güler bir zaman"
İçinde çırpındığımız dönem böyle bir dönem...
Ne gam...
Prof. Dr. Bayram Murat Asma
Değerli okurlar,
Yazı hayatım boyunca ilk defa bir insanın ismini yazıma başlık olarak seçmiş bulunuyorum.
O insan ki, günümüzde tevazu sembollerinden biri olarak, memleketine, dolayısıyla da hemşehrilerine daha iyi bir üretim, daha iyi bir gelecek sağlama gayretiyle ömrünün kırk yılını kayısı ile alakalı dünyadaki gelişmeleri de yakından araştırarak ilme hasretmiş bir bilim insanı.
Akademik tedrisat kademelerini başarılarla tamamlayan Bayram Murat Asma "profesörlük" ünvanını hak etmiş olmasına karşın elimizde bulunan son eseri "Kayısı Ağacından Hikâyeler" kitabında bu ünvanını kullanmayarak ismini yalın haliyle yazmayı tercih etmiştir.
"Kayısı Ağacından Hikâyeler" kitabı, sayın Bayram Murat Asma'nın şu ithafıyla başlıyor:
"Kırk yıl boyunca, büyük bir istek ve sevgiyle üzerinde çalıştığım meyvelerin en güzeli,en tatlısı Malatya Kayısısına..."
Kitabın ilk anahtar cümlesi ise çok dikkat çekici:
"Kayısı, Malatya'da asla ve sadece bir meyve değildir..."
Siz artık bu cümleden hareketle hayalinizin sizi götürebildiği yerlere kadar kayısının çağrıştırdığı anlamlar denizinde kulaçlar atabilirsiniz.
Kısaca kitabın içeriğinden bahsedecek olursam,
Kayısı Ağacından Hikâyeler beş bölümden oluşuyor.
1. Makale ve Köşe Yazıları
2.Yazar ve Eserleri Hakkında Değerlendirme Yazıları
3.Röportaj ve Gazete Haberleri
4.Islah Edilen Kayısı Çeşitleri
5.Yayınlanmış Kitaplar
Yazımızın başında söz ettiğim ilk cümlemi tekrar edecek olursam:
"İnsana yaşama sevinci aşılayan, hayatı anlamlı kılarak etrafına huzur iklimi yayan, sessiz aynı zamanda son derece munis insanlar vardır ve ne yazık ki o güzel insanların sayıları pek azdır..." Diye tavsif ettiğim insanlardan bir de değerli Bayram Murat Asma hocamdır...
Malatya ve kayısı ile hemhal olan herkes size şükran borçlu, ellerine yüreğine, gönlüne sağlık hocam.
Fikri Hoca'nın Bahçesi
Deprem afetiyle iyiden iyiye darmadağın oldu Malatya.
Zembereği dağılmış şehrimizin tadı tuzu kalmadı, zaten yoktu da...
Yaklaşık yedi yıldır Annevatan olarak tanımladığım şehrimde yaşamaya çalışıyorum.
Yaşamaya çalışıyorum dememi yadırgamayın lütfen, öylesine bunaltıcı ve boğucu bir atmosfer var ki, zira nefes almakta zorlanıyorum...
Malatya nedense entelektüel ortam anlamında çorak bir şehir.
Merhum Cennet Mekân Celal Yalvaç ağabeyimin vefatıyla da benim için çok daha ıssızlaştı yaren dünyam.
Bereket versin, İsmet Yalvaç'ın betimlemesiyle "Gavur Masası Şefi, Fikri Demirtaş" hoca Kileyik'deki bahçesinin kapılarını açtı da arada bir arkadaşlarla bir araya gelip kısacık ta olsa sohbet kaynatma imkânı buluyoruz.
Geçtiğimiz Pazar günü Bayram Murat Asma, Orhan Alkaya. Nezir Kızılkaya, Mahir Temur. Bülent Korkmaz, Burhan Karaduman, Fikri Demirtaş ve bu fakire Fikri Hocanın Bahçesi ev sahipliği yaptı.
Böylesine hayırlı bir birlikteliğe ev sahipliği yapmanın hükmünü bizzat Bülent Korkmaz'a sordum.
Bülent'in verdiği cevap şöyle:
"Fikri Hocamız, bu ev sahipliğinden ötürü inanılmayacak kadar sevap kazanmıştır."
Teşekkürler Fikri hocam...