Vahdettin Yiğitcan

İzmir izlenimleri

Vahdettin Yiğitcan

Bu sene leyleği havada görmüş olmalıyım ki, iki kez İstanbul, ve iki defa da İzmir'e seyahatlerim oldu.

Son İzmir seyahatimi Adana üzerinden gerçekleştirdim. 

Sizin anlayacağınız önceki hafta, Malatya'dan trenle Adana, Adana'dan da İzmir'e gittim. 

Çocukluğumda İzmir'i görmüştüm. Babam kayısı ticaretiyle uğraştığı için ihracat şehri olan İzmir'e babamla beraber gitmiştik. 

O yıllardan aklımda kalan İzmir'e dair resimler, İzmir Fuarı'nın gerçekleştirildiği Kültür Parkın devasa palmiyeleri, Konak meydanı'nda bulunan Saat Kulesi, Kordon Boyu, Basmane Tren Garı ve Kemeraltı Çarşısı... Dört günlük çocuk gözlemi olarak İzmir'in hafızama kaydedebildiğim belirgin çizgileri bunlar.

İzmir'i ilk defa gördüğüm çocukluk döneminden bu yana yaklaşık 55 yıl geçmesine rağmen İzmir'in şehir merkezindeki  karakteristik özellikleri yerli yerinde duruyor. 

Bir şehrin karakteristik özellikleri her ne pahasına olursa olsun korunmalıdır. 

Örneğin zavallı Malatya'mızın mümeyyiz vasfını temsil eden özgün yapıları ve bahçeli yerleşim mahalleri maalesef kültür fukarası yöneticiler yüzünden yerle bir   edilmişler ve şehrimiz tanınmaz hale gelmiştir. 

Hemen aklıma gelen bazı kültürel değerlerimizi sayayım, Taş yapı Kapalı Çarşımız, Çarşı Hamamlarımız, Ermeni vatandaşlarımızın havuzlu evleri, tandır ve küp atölyeleri, Şirket Han, Belediye Binası, Sümerbank Fabrikası, Tekel Fabrikası, Bahçeli yerleşim mahallerimiz....Vb.  

Kayısı ve meyve bahçelerimizi imara açarak betonlaştıran, beton kafalı yöneticiler mümbit topraklarımızın üzerinde oluşturdukları sitelerin ortasından geçen yolu "prestij caddeleri" diye isimlendirmeleri tam bir köylülük göstergesi...

İzmir'i anlatırken araya giren Malatya yakınmalarını bir kenara bırakalım. 

Benim görebildiğim kadarıyla İzmir insanı zarif, saygılı ve kibar... 

Ayrıca İzmir, tarihimizin yazıldığı güzel şehirlerimizin göz bebeği...

İnananların ikram geleneği: lokma

Tatlı Lokma ikramına ilk defa İzmir'de rastladım. Kaldırımın kenarına kurulmuş lokma kızartma teşkilatı elemanları bir yandan hamur haldeki lokmaları kızgın yağda kızartırlarken diğer yandan da kızarmış ve sıcak sıcak şerbetlenmiş lokmaları sıradan gelen herkese dağıtıyorlardı. Daha önce ne Malatya'da ne de İstanbul'da lokma ikramına rastlamamıştım...

Üzerine tarçın serpilmiş ballı şerbetli lokmaların tadı bambaşkaydı... 

Manevi kazanım amacıyla ikram edilen lokmaları hayırseverler ya yakınlarının vefatı nedeniyle ya da sevap kazanmak için Cuma ve Kandil günlerinde hayrına dağıtırlar...

Yıllar sonra Çanakkale'nin ücra ilçesi Ayvacık'ın şirin beldesi Küçükkuyu'da lokmanın tatlısı, tuzlusu ve tavuklu pilavını da görmüş ve tatmış oldum.

Hiç bir ayırım yapmadan sıradan gelen herkese lokma ikramı yapılır. Bu bizim insanlar arası ayırım yapmadığımızın en güzel örneğidir. 
Son İzmir seyahatimde tevafuken rastladığım Basmane Cami önünde dağıtılan lokmaların biri tatlı diğeri tavuklu pilav ve ayrandan oluşuyordu...

İzmir'in Söğüşü

İzmir!in Söğüşünü anlatmadan önce biraz kendimden bahsedeyim.

Yaşım 67 türkiyenin 76 vilayetini adım adım gezdim desem yeridir...

Sayısız şehrimizin belirgin bazı özelliklerini bir çırpıda sayabilirim...

Söylemesi ayıp damak zevkim de yerli yerindedir. Rabbimin yarattığı her nimet eşsiz ve de özeldir. 

Peynir zeytin ekmek de, domates biber salatalık da, kavun karpuz üzüm de, yeri bir başka nimetle doldurulamayacak nefasette biriciktirler...

Bu fakirin damak zevki rahmetli cennet mekân gözümün nuru, gönlümün surûru annemin maharetli elleriyle pişirdiği yemekler sayesinde gelişti ve oluştu diyebilirim...

Evimizde kelle paça yapıldığının ertesi günü paça dediğimiz ayaklar peltemsi suyu ile soğuk olarak, beyin de ekmeğin üzerine sürülerek yenirdi. 

Yıllar sonra bu yemek faslının bir benzerinin saray mutfağında da yaşandığını okumuştum.

İzmir'in kadim Türk Damak Zevkini İzmir Söğüşü olarak sürdürüyor olması her türlü takdiri hak ediyor...

İzmir'in Söğüşü, kellenin haşlanıp soğutularak ayıklanıp her parçasından, yanak eti, göz yağı, dili, beyni bir miktar konularak soğan maydanoz ve tuz ilavesiyle pide arasında soğuk yenilen bir nefis yemektir... 

Yemeyenlere tavsiye edilir...

Basmane Mültecilere Emanet

Basmane Tren Garı nedeniyle benim İzmir'deki yegâne semtim Basmanedir. 

İzmir'e iner inmez derhal Basmane'ye giderim. Anafartalar Caddesindeki Mardinli Ahmet abinin kahvehanesinde iki çay içer kendime gelerek, yapmam gereken işleri sıralamaya koyulurum. 

Son ziyaretimde Basmaneye hüzün hakimdi. 

Yurtlarından büyük hayallerle kopup gelmiş binlerce çoluk çocuk, kadın erkek, büyük şaşkınlık ve güven içinde hayata tutunmaya çalışıyorlardı...

İzmir'in kadim semti Basmane sığınmacı göçmenler yüzünden İzmir'den apayrı bir renge bürünmüş...

Basmane'nin çarşısı artık Türklerden çok, Suriyeli ve Afrikalılara hitap ediyor... 

Kendi şehrinizde bir yabancı gibi iğreti duruyorsunuz... 

Buradaki yapılar en az 100-150 yıllık tarihi değer taşıyan harap ve bitab düşmüş binalar... İ

lk malikleri binaları terk etmişler, ya metruk haldeler ya da yıkıntı öncesi yoksul kiracılar tarafından barınak niyetine kullanılıyorlar...

Basmane semtinin en iç acıtıcı yanı bu eski metruk binaların restore edilmeyişleri...

İnsanın içini karartan metruk ve döküntü halindeki bu çirkin binalar İzmir'e hakikaten yakışmıyor...

Buca'da Toplanmayan Çöpler

Son aylarda aşırı bir şekilde artan gıda maddelerinin ve diğer emtia ürünlerinin fiyatları toplumumuzda sessiz bir infiale yol açtı. 

Gözler bir anda ister istemez, yurdumuzun her tarafını ahtapot kolları gibi saran zincir marketlere çevrildi. 

Bu arada Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan İstanbul, Kısıklı'daki evine yakın olan Tarım Kredi Kooperatifi Marketi'nden  alışveriş yaparak bu marketteki fiyatların uygunluğunu halka duyurmuş oldu... 

Bildiğiniz gibi Malatya Büyükşehir ama sadece adı büyükşehir, almış olduğu hizmetler dikkate alındığında küçük şehir.

Malatya'da Tarım Kredi Kooperatifi'nin marketi yok!..

İzmir Buca'da Tarım Kredi Kooperatifi'nin marketini görünce ister istemez ilgimi çekti ve incelemek istedim... 

Marketin fiyatları diğer merketlerle hemen hemen aynı denebilir. Tek farkla bakliyat ve pirinçte yerli üretim ibaresi yer alıyor.

"Erken Hasat" ve "Organik" Çay paketini görünce ilk defa rastladığım için tadına bakmak maksadıyla aldım... 

Marketten çıkar çıkmaz Belediye Otobüs Durağı'nın hemen yanıbaşında yığın halde toplanmayan çöpleri görünce birdenbire  irkildim. 

Bilinçaltım beni Nurettin Sözen'in İstanbul Belediye Başkanlığı yaptığı döneme götürdü...

Her sokağın başında çöp dağları oluşmuştu... O günleri yaşayan her 

İstanbullunun zihninde çöp kabusu silinmez izler birakmıştır...

İzmir Buca'da toplanmayan çöpleri tesadüfen gördüm ve bu çirkin manzarayı ne İzmir'e ne de Buca'ya yakıştıramadım...

Kemeraltı Tam Bir Çarşı

İzmir'in karakteristik özelliklerini bünyesinde barındıran en önemli mekânların başında gelir Kemeraltı Çarşısı... 

Giyim kuşamın evai türlüsü mü dersiniz, perdecisinden kuyumcusuna, saatçısından kuru kahvecisine, ciğercisinden manavına, kuruyemişçisinden turşucusuna, balıkçısından tuhafiyecisine, söğüşçüsünden kokoreççisine, dönercisinden tatlıcısına, lokantasından pidecisine, çay ocağından sohbet mekânlarına ve daha sayamadığım onlarca iş kolunda hizmet veren nice işyerleri mevcut Kemeraltında.

Kemeraltı günün her saatinde İstanbul'un Mahmutpaşa'sı gibi kalabalık, harıl harıl bir akış içerisinde. 

Çankaya cihetinden Kemeraltına girerken ilk önce sizi Hisar Camii karşılar.

Hisar Caminin ana giriş kapısının önünde canlı çiçek satışı yapan çiçekçiler dikkat çekiyorlar. 

Canlı çiçeğin insanın içine ferahlık ve huzur veren rengârenk görüntüsü bir müddet sizi teslim alabilir...

Uzun zamandır kol saatimin yapay kemerini deri kemerle değiştirmek istiyordum. 

Kemeraltı Çarşısı aradığım deri kemer için tam bir fırsat oldu, kemer satışı yapan saatçıyı bulmam zor olmadı ve istediğim deri kemeri takdırdım. Hem de çok uygun bir fiyata... 

Kemeraltı'nın çok güzel düzenlenmiş çay ve kahve sunulan dükkanlarında hem dinlenebilir hem de keyif çatabilirsiniz...

Ben oldum olası çarşıları severim ve merakla gezinmeyi de itiyat edinmişimdir... 

Kahvaltılık olarak bilinen, oysa benim için vazgeçilmez temel gıda maddelerinden olan peynir ve zeytin gözde besin kaynaklarımdır. 

Kemeraltı Çarşısının Havra Sokağı peynir ve zeytin satıcılarının da bulunduğu gıda çarşısıdır adeta...

Türkiye'nin her yerinden gelen, Ezine'nin beyaz peynirini, Kars'ın gravyer ve kaşarını, Erzincan'ın tulumunu, İzmir'in teneke tulumunu ve Van'ın otlu peynirini bu sokaktaki peynircilerden alabilirsiniz...

Diyelim gönlünüzden taze balık mı geçti, kolay, balıkçıdan yiyebileceğiniz miktarda balığı temizleterek alınız ve balık pişirme dükkanına götürüp pişirme ücretini ödeyerek pişirtip afiyetle oracıkta yiyiniz... 
 

Yazarın Diğer Yazıları